İşsizlik, derinleşen yoksulluk, hayat pahalılığı, ağırlaşan yaşam koşulları, beraberinde toplumsal ve bireysel sorunları getiriyor. Ülkede antidepresan kullanımı artarken, bireylerin birbirine tahammülleri de azalıyor.

Tahammülsüz bireyler ülkesi
Fotoğraf: Depo Photos

Sibel BAHÇETEPE

Toplumda son dönemde şiddet olayları ve yurttaşların tahammülsüzlüğü giderek artıyor. Özellikle pandemi sonrası depresyon ve kaygı bozuklukları yüzde 25 oranında artarken, buna karşın hastaların yeteri kadar ruh sağlığı hizmeti alamadığı da vurgulanıyor. Psikiyatristler, toplumdaki şiddet ve tahammülsüzlük gibi durumların bir tek nedeninin olmadığını, çok boyutlu nedenlerinin olduğunu belirterek “Son dönemde özellikle politik ve ekonomik sorunlar şiddet olarak karşımıza çıkıyor” dediler.

"İstanbul’da kendisine yol veren kadına sinirlenip saldırdı", “Metrobüste yüksek sesle konuştukları için kavga çıktı”, “Erzurum’da küpe takan genç önce dövüldü, sonra bıçaklandı”, “Marmaray'da seyahat eden bir yolcu, karşısında oturan gençlere 'neden sevişiyorsunuz' diyerek saldırdı” gibi haberler toplumdaki şiddet ve tahammülsüzlüğün geldiği noktayı gözler önüne seren örneklerden yalnızca birkaçı.

BİRÇOK NEDENİ VAR

10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında BirGün’e değerlendirmelerde bulunan eski Manisa Tabip Odası Başkanı Psikiyatrist Dr. Şahut Duran, şiddetin artması ve tahammülsüzlüğün bu kadar azalmasının sebeplerine ilişkin "Bunların tümünün psikiyatrik problemlere bağlamak çok doğru değil. Şiddetin nedenlerine baktığımız zaman aslında politik, ekonomik ve sosyolojik olarak da değerlendirilecek birçok sebebi var” dedi. Psikiyatrik problem olarak tahammülsüzlüğün nedeninin birinin depresyon ve kaygı bozukluğu olduğunu anlatan Duran “Bu tahammülsüzlük şiddete yol açıyor. Bu şiddet hem çevreye hem de kendine zarar verme şeklinde ortaya çıkabiliyor” diye konuştu. Son dönemde bunun yansıması olarak intihar ve intihar girişimlerinin arttığını anlatan Duran, yapılan birçok çalışmanın, dünyada pandemi ve pandemi sonrası yaşanan ekonomik krizin kaygı bozukluğunu, depresyonu toplumda yüzde 25 artırdığını da anlattı. Türkiye'de bu konuda veri olmadığını anımsatan Duran "Biz pratikte özellikle karşılaştığımız vakalar üzerinden bu hastalıkların arttığını söyleyebiliriz. Ekonomik kriz, gençlerin işsizlik endişesi, sosyal medya kullanımı gibi faktörler tabi ki şiddetin ruh sağlığı alanındaki sorunların sebeplerinden biri olmaktadır" diye konuştu

Kamunun verdiği ruh sağlığı hizmetlerinin yetersizliğine dikkat çeken Duran, özetle şöyle devam etti: “Hastalıkların artmasıyla birlikte ruh sağlığı hizmetleri ciddi anlamda yetersiz kaldı. Kamuda psikiyatri alanındaki hekimlerin istifası ve özele geçişi gibi durumlar bu sorunu daha da artırdı. Yatak sayısı Avrupa ortalamasına göre daha düşük ve yetersiz. Özellikle AMATEM, adli psikiyatri gibi alanlarda bir yıl sonrasına varan bir randevu verildiğini biliyoruz. Kişi başına düşen uzman psikiyatri sayısı da Avrupa'ya göre düşük. Özellikle şehir hastanelerinde bile yeterli sayıda psikiyatri uzmanı ve psikiyatri yatağı olmadığını biliyoruz. Ruh sağlığını korumak için gelir adaletsizliği, işsizlik, haksızlık gibi durumların ortadan kaldırılması, toplumun tüm bireylerine güvence verilmesi gerek.“

İLAÇ KULLANIMI ARTTI

CHP İzmir Milletvekili ve Dilekçe Komisyon üyesi Özcan Purçu da Türkiye’nin psikolojisinin bozulduğunu belirterek, psikiyatri tedavisi alan, antidepresan kullanan kişi sayısının arttığını ifade etti. TUİK 2021 yılı istatistiklerine göre, toplumun yüzde 51’inin mutsuz olduğunu anımsatan Purçu "İşsizlik, derinleşen yoksulluk, hayat pahalılığı, ağırlaşan yaşam koşulları beraberinde toplumsal ve bireysel sorunları da getirmektedir. Bu tür dönemlerde hastanelerin psikiyatri servislerine başvuran hasta sayısı artarken, antidepresan kullanımında aramaktadır. Ülkemizde 2021 yılında; depresyonda olduğu için ilaç kullanımı 2020’ye göre 5 milyon kutu olarak artmıştır" dedi.

***

RUH SAĞLIĞI YASASI EN KISA SÜREDE ÇIKMALI

Ruh sağlığı alanında hizmet veren dernek, kurum ve kuruluşlar 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü kapsamında ortak basın bildirgesi açıkladı. Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu’nun 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü temasını 2022 yılı için "Ruh sağlığını ve ruhsal iyilik halini küresel bir öncelik haline getirelim" olarak belirlediğinin anımsatıldığı açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi: “Pandemi, savaşlar, göçler ve iklim değişikliklerinin etkileri ile sarsıldığımız birkaç yılın ardından bütün bu olayların ruh sağlığı ve ruhsal iyilik hali üzerinde önemli sonuçları olduğuna hep birlikte tanık olduk. Bu dönemde intihar düşüncesi olan insanların sayısı artış gösterdi. Tüm bunların yanında damgala(n)ma ve ayrımcılık sosyal hayata dahil olmanın, nitelikli sağlık hizmetine erişimin önünde engel olmaya devam etmektedir. Bu nedenle ruh sağlığını ve ruhsal iyilik halini küresel olarak bir öncelik haline getirme zorunluluğu doğdu. Toplumda koruyucu, önleyici ruh sağlığı müdahalelerine öncelik verilmesi gerekmektedir. Egzersiz, iyi beslenme, gıdaya erişimin yaygınlaştırılması gibi sağlığın sosyal belirleyicilerini bir araya getiren, ruh sağlığına olumlu etki yapan hedeflerin konulmasına ve calisma surelerinin duzenlenip çalısma ortamlarinin insanileşmesine ihtiyaç vardır. Bilimsel, özgürlükçü, önleyici, koruyucu, insana yaraşır koşullarda ruh sağlığı hizmeti sunulmasını sağlayacak, hasta veya hizmet alan merkezli ve hak temelli bir ‘Ruh Sağlığı Yasası’nın ülkemize en kısa sürede kazandırılması gerekmektedir.”

***

SİNİR, STRES VE ÜZÜNTÜDE İLK 3’TEYİZ

Küresel Duygu Raporu’na göre, sinir, stres ve üzüntüde Türkiye ilk üç sırada yer alıyor.

•Üzüntü hissini yaşayanlar sıralamasında Afganistan, Lübnan ve Türkiye geliyor.

•Sinir hissini yaşayanlar sıralaması ise Türkiye ilk sırada geliyor. En az sinirlenen ülke ise Finlandiya.

•Çalışma stres konusunda da benzer sonuçları veriyor. Burada ise yine Afganistan, Lübnan ve Türkiye sıralaması dikkat çekiyor.