Bugüne kadar 12 İranlı hakkında idam cezası verildi. İslam Cumhuriyeti zulmün dozunu artırmayı ve siyasi dönüşüm talebindeki kesimlerle inatlaşmayı seçiyor.

Tahran’a ‘dur’ demenin yolu
İran'da molla rejimi karşıtı gösterilerle ilgili idamlara tepki gösteren sinema oyuncusu Taraneh Alidoosti tutuklandı.

Kourosh ZİABARİ

İranlı eylemciler ile hükümet yetkilileri arasındaki uzlaşmazlık, İslam Cumhuriyeti yargı sisteminin bir dizi idam kararı alması ve infazlara başlamasıyla yepyeni bir boyut kazandı. Verilmek istenen mesaj açık. Eylemciler sindirilmek isteniyor.

22 yaşındaki İranlı kadın Mahsa Amini’nin gözaltında ölümüyle başlayan “Kadın, Yaşam, Özgürlük” eylemlerinin ilk safhalarında uluslararası kamuoyunun başlıca kaygısı orantısız polis müdahaleleri ve toplu tutuklama uygulamalarıydı. Fakat sonrasında şekillenen üç aylık süreçte tutuklanan kişi sayısı 18 bini geçti, hapishaneler dolup taştı ve mahpuslar insanlık dışı koşullarda yaşamaya mecbur bırakıldı. Kadın mahkûmlara yönelik cinsel istismar iddiaları da gündemde yer buldu.

KORKU SALMAK İÇİN

Ancak bu iddialar doğru düzgün araştırılamadan İslam Cumhuriyeti devlet şiddetini yepyeni bir düzeye taşıdı. “Yeryüzünde yozlaşma” ve “Allah’a karşı gelme” suçlamalarıyla verilen idam cezaları, eylemcilerin içine korku salmak ve onları caydırmak için kullanıldı.

Sistan ve Belucistan eyaletinde idam cezasına çarptırılan iki eylemci 6 Kasım günü infaz edildi. Ülkenin en yoksul bölgelerinden biri olan bu eyalette ağırlıklı olarak İranlı Sünniler yaşıyor. Bölgede olup bitenler genellikle haberlerde yer bulmuyor ve başkente uzak olması da rejimin bölgede yaşananlara genellikle duyarsız kalması sonucunu doğuruyor.

Tahran ve Meşhed’de iki idam mahkûmunun daha infazı gerçekleştirildi. Futbolcu Amir Nasr Azadani, geçtiğimiz hafta idam cezasına mahkûm edildi. Kamuoyundan yüksek sesli tepkiler işitildi fakat görüyoruz ki İslam Cumhuriyeti zulmün dozunu artırmayı ve siyasi dönüşüm talep eden toplumsal kesimler ile sonuna kadar inatlaşmayı seçiyor.

23 yaşındaki rap sanatçısı Muhsin Şikari, yol kesmek ve devlet kontrolündeki Besic Milislerinden birini yaralamak suçundan yargılandı ve devrim mahkemesi tarafından suçlu bulunarak 8 Aralık günü idam edildi. 1 Kasım günü başlayan yargılama süreciyle, infaz günü arasında yalnızca 38 gün vardı. Avukatlar ve hatta İslam Cumhuriyeti’ne bağlı din adamları dahi yargının pervasızlığını eleştirdiler.

Eylemler süresince infaz edilen ikinci eylemci 23 yaşındaki atlet Majidreza Rhanavard oldu. İki Besic milisini bıçaklayarak öldürmek ve “Allah’a karşı gelme” suçlamalarıyla yargılandı ve idam edildi.

Bugüne kadar 12 İranlı hakkında idam cezası verildi. Uluslararası Af Örgütü, hazırladığı raporlarda idam edilme tehlikesi olan 28 kişi olduğunu söylüyor. Hayatı tehlikede olanlar arasında ülkenin ünlü radyologlarından olan Dr. Hamid Ghare Hassanlou da var. Hassanlou, Kerece kentinde Basec üyelerinden birinin saldırıya uğradığını gösteren bir videoda görüldü. Eylem bölgesine tıbbi destek vermeye gittiği söyleniyor. Eşi Farzaneh Ghare Hasanlou ise 25 yıl sürgünde hapis cezasına çarptırıldı ve hapishanede yakınlarını görmesine dahi izin verilmeyecek.

22 yaşındaki eylemci Mahan Sadrat da idam cezası alanlar arasında. Basec milislerinden birinin motosikletini ateşe vermekle suçlanıyor. Basec üyesi Sadrat’tan şikâyetçi olmadığını, onu affettiğini söyledi ve yargıdan merhamet göstermesini istedi. İdam cezası şu an için askıya alınmış bulunuyor.

13 Aralık günü açıklama yapan İnsan Hakları İzleme Örgütü, “İranlı yetkililerin, hükümet karşıtı eylemlere katılan iki eylemciyi idam etmesi adaletsiz bir uygulamadır ve ülkedeki durumun daha da kötüleştirmektedir” dedi.

Uluslararası Af Örgütü’nün Orta Doğu ve Kuzey Afrika ofisinde direktör yardımcılığı yapan Diana Eltahawy, aceleyle alınan idam kararları karşısında kaygılarını dile getirdi: “İranlı yetkililer kendi halklarına karşı savurdukları tehditleri bir bir hayata geçirirken ve idam cezalarını tereddütsüzce uygularken, idam suçuyla yargılanan birçok eylemcinin hızla ölüme gönderilme tehdidiyle karşı karşıya olduğundan endişeliyiz.”

Zalimliğin boyutu, İran hükümetinin muhalifleri cezalandırma hevesiyle sınırlığı değil. İdam cezasını uygulamaktan geir durmayan İslam Cumhuriyeti, 20’li yaşlarındaki eylemcileri bir an önce idam etmek için kendi ceza sisteminde dahi “kestirme yollara” başvuruyor ve hukukun temel ilkelerini ayaklar altına alıyor.

YARGI SÜRECİ İHLALİ

Ceza kararı çıkan yargılamaların birçoğunda yargı süreci ihlal edildi. Yargılananlara kendi avukatlarını seçme şansı verilmedi ve yargının atadığı avukatlara mecbur bırakıldılar. Bu avukatların savunma görevlerini doğru düzgün yerine getirmedikleri söyleniyor. Üstelik eylemciler yasal gerekçeler yerine, ideolojik suçlamalar ile yargılandılar.

İran rejimi inatçılığını adeta bir şova dönüştürüyor. İran yönetimi adaletsizliğe daha fazla tahammül edemeyen nüfusun tamamını cezalandırmayı amaçlıyor. Fakat özgürlük mücadelesini sonuna kadar sürdürme niyetinde olan bir halk, baskılarla yıldırılamaz.

Uluslararası topluluk eylemcilere destek olmak ve idam cezalarına engel olmak için birçok şey yapabilir. İlk olarak, yurtdışında yaşayan İranlı göçmenlerin bazılarının talep ettiği gibi İran’daki büyükelçilikleri kapatma fikrinden vazgeçilmeli. İran’ı daha da yalnızlaştırmak, hükümet kanadında daha da “aşırılıkçı” sesleri azdırmaktan başka bir işe yaramayacak.

Almanyalı siyasetçi ve Avrupa Parlamentosu üyesi Hannah Neumann, “Tüm elçiliklerimizi kapatarak İran’ı ikinci bir Kuzey Kore’ye dönüştürmemizin eylemcilere bir faydası olmayacak” dedi. AB ülkeleri İran’daki temsilciliklerini açık tuttukları sürece adaletsiz davaları gözlemleyebilir, sivil toplumu destekleyebilir, ülkede yaşananlar konusunda tarafsız bilgiye ulaşabilirler.

Komşu ülkelerden ve küresel güçlerden görevlendirilecek temsilciler İran’a bir delegasyon göndermeli ve yetkililerin insan hakları karneleri ile ilgili baskı yapmalı, ülkede olup bitenler ile ilgili hesap verebilir olmalarını sağlamalı. Hak ihlallerini doğrudan İranlı yetkililer ile görüşmek, gidişatı değiştirecek somut adımlar atmalarını talep etmek önemli adımlar olacaktır. Mevcut durum karamsarlık yaratsa da, tarafsız insan hakları örgütleri ve medya kuruluşları üzerinden atılacak adımlar da değişime önayak olabilir.

İran’ın ikili ilişkiler kurduğu çeşitli Birleşmiş Milletler kurumları ve misyonları da var. İslam Cumhuriyeti üzerinde baskı kurmak için bunlardan da istifade edebilir. Bazı yorumcular BM’nin şu ana kadarki eylemsizliğini haklı olarak eleştirdiler. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, henüz İran hakkında doğru düzgün bir açıklama bile yapmadı. Ülkesinde yaşanan insan hakları skandallarıyla ilgili Başkan Reisi ile görüşmedi. Ortakça yürütülen uluslararası baskı mekanizmalarının işlevselliği göz ardı edilmemeli. Gidişatın değişmesinin anahtarı burada olabilir.

***

DOKTORUN ‘ÖLDÜRÜLDÜĞÜ’ İDDİASI
(Dış Haberler​)

İran’daki protestolarda yaralananları tedavi eden doktor Ayda Rüstemi’nin işkence edilerek öldürüldüğü iddia edildi. 36 yaşındaki kadın doktordan, 12 Aralık’ta Ekbatan’da malzeme almak için bir protestocunun evinden ayrıldıktan sonra haber alınamadı. Polis Rüstemi’nin araba kazasında öldüğünü söyledi. Aileye yakın bir kaynak “Adli tabip, ölüm nedenini açıklamamalarının emredildiğini, onu öldürdüklerini söylediler” dedi. Aile polisten trafik kazasının meydana geldiği yeri göstermesini talep etti ancak talepleri reddedildi. Rüstemi, Gorgan'a gömüldü.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arabw