Google Play Store
App Store

İstanbul Tabip Odası deprem bölgesindeki gözlemleriyle İstanbul'daki başlıca tıp fakültelerinin durumu paylaştı: İstanbul’daki sağlık kurumlarında bina güvenliğinin sağlanması için derhal herkese geçilmeli.

Talimat beklemeye bağlı beceriksizliğe son verilmeli

Asena TUNCA

İstanbul Tabip Odası, deprem bölgesi gözlemlerini aktararak İstanbul’un başta gelen sağlık kuruluşlarından İstanbul Üniversitesi İstanbul ve Cerrahpaşa Tıp Fakültelerinin durumunu anlatmak ve taleplerini dile getirmek üzere basın açıklaması yaptı.

Oda'nın Cağaloğlu'nda bulunan merkezindeki Sevinç Özgüner Toplantı Salonu'nda açıklama yapan hekimler, "Deprem bölgesi gözlemleri ışığında İstanbul'un önemli sağlık kuruluşlarından İstanbul ve Cerrahpaşa tıp fakültelerinin durumunu ve taleplerini açıklıyoruz" yazan pankartın olduğu masada açıklamalarda bulundu.

İstanbul Tabip Odası'ndan Dr. Alper Döventaş, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Nergis Erdoğan ve İstanbul Tabip Odası'ndan Prof. Dr. Raşit Tükel'in konuşmacı olduğu açıklamada “Talimat beklemeye bağlı beceriksizlik elleri kolları bağladı. İstanbul’daki sağlık kurumlarında bina güvenliğinin sağlanması için derhal herkese geçilmeli” denildi.

Açıklamayı Nergis Erdoğan okudu. Erdoğan, "Hatay ve Adıyaman ili gözlemlerimiz bu bölgelerdeki sağlık kurumlarının büyük çoğunluğunun depremde kullanılamaz hale geldiği ve sağlık hizmeti sunumunda kamunun halen yeterince etkin olmadığını, sağlık çalışanlarının koordinasyon ve rotasyonlarında aksaklığın sürdüğünü gösterdi. Depremde yaşananların, İstanbul depreminde yaşanmaması için başta İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp fakülteleri hastaneleri olmak üzere İstanbul'daki sağlık kurumları en kısa zamanda depremde güvenli biçimde hizmete hazır hale getirilmeli. 6 Şubat günü inanılmaz boyutta yıkım can kayıpları ve derin bir acıyla yaşadık yaşamaya devam ediyoruz. Hatay ve Adıyaman deprem bölgelerinde 3 gün süren inceleme gezisi yaptık. Deprem bölgesinde sağlık kurumlarının tüm basamaklarda çok ciddi hasar aldığını ve kullanılamaz hale geldiğini gördük. Hatay'da sağlam kalan ve güvenli hizmet verebilen tek hastane Fransız bir firma tarafından Avrupa Birliği projesi kapsamında depreme karşı güvenli bir teknik kullanılarak yapılan Dörtyol Hastanesi oldu. Aile sağlığı merkezlerinin neredeyse tamamı kullanılamaz derecede zarar gördü" ifadelerini kullandı.

"YAŞANANLAR KOORDİNASYON EKSİKLİĞİNİN GÖSTERGESİ"

“İstanbul'da Tabip Odası, Sağlık Emekçileri Sendikası gibi kuruluşlar tarafından Sevgi Parkı’nda tedavi edici sağlık hizmeti de engellenmiş, ziyaretimizden önceki gece bu kurumlar güvenlik gerekçesiyle tahliye edilmiş, sağlık hizmetinin verildiği çadır ve konteynerler çevresi ağır hasarlı çok katlı binalarla çevrili olduğundan dar bir parka taşınmak zorunda kalınmıştı” diyen Erdoğan konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü: “Altyapı desteği arayışında olan gönüllü sağlık çalışanlarının yanında sağlık hizmetleri işlevsiz kaldı. Güvenlik güçleri ise bu alanı da boşaltmaları için aralıksız baskılarını sürdürüyordu. Gözlemlerimize göre burada ciddi bir tuvalet sıkıntısı yaşanıyordu. Birçoğu kullanılamaz hale gelmiş ve giderleri nehre verilmiş tuvaletler olduğunu gördük. Sevgi Parkı’na komşu bir özel alanda siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları tarafından kurulan revirde hem sağlık hizmeti hem ilaç desteği verildiğine tanık olduk. Aynı zamanda yemek de verilen bu alanda metrekareye 5 insan düşüyordu. Büyük yıkıma cevap verecek büyüklükte ve genişlikte barınma imkanı sağlayacak insani bir barınma alanı da göremedik. Antakya’da ziyaret ettiğimiz istanbul Büyükşehir Belediyesi Kriz Koordinasyon Merkezi oldukça organize çalışan bir merkezdi. Öte yandan Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ziyaretinde ikinci ve üçüncü basamak tedavi edecek polikliniklerin açık olduğu öğrenildi ancak polikliniklerde çalışan hekim ve sağlık personelinin bir kısmı yakınlarını kaybetmiş, depremzede ve çocuklarını başka illere göndermiş olmalarına rağmen çalışmak zorunda bırakılmışlardı. Rotasyonla ve gönüllülerle çevrilebilecek bu duruma seyirci kalındığını ve hakkaniyetsiz bir tutum sergilendiğini ifade ediyorlardı. Yönetimindeki koordinasyon eksikliği hazırlıklarda yetersizliğin açık bir göstergesiydi.”

"TALİMAT BEKLEMEYE BAĞLI BECERİKSİZLİK ELİ-KOLU BAĞLADI"

“Özellikle Hatay'da enkaz kaldırma çalışmalarından barınmaya, sağlık hizmeti sunumundan hijyenik sorunlara kadar yapılanlar ve yapılması gerekenlerde ciddi eksiklikler oldu” diye konuşan Erdoğan, bugün yaşananlar bize bir yandan sağlık çalışanlarının inanılmaz özveri ile çalışma azmini öte yandan koordinasyon eksikliği ve talimat beklemeye dayalı beceriksizlik nedeniyle ellerin kolların ne derece bağlandığını gösterdi. Deprem bölgesinde gördüklerimiz, yaşadığımız derin acı bizi benzer ve belki çok daha ağırının yaşanacağı İstanbul depremi gerçeğiyle de yüzleştirdi. Aile sağlığı merkezlerinden ihtisas hastanelerine kadar İstanbul’da bina güvenliği oranının ne denli düşük oldu tarafından kuşkusuz biliniyor yine yirmide biri kadar bir alanda toplam deprem bölgesi nüfusundan daha fazla insanın yaşadığı bir metropolde bırakın sağlık hizmetini tahliyelerin olanaksızlığını öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Kamu kaynaklarının rasyonel bir öncelik planı ve hakkaniyetli bir dağılımla bu hastanelerimizi yenileyecek güçte olduğunu biliyoruz. Bir ay önce başlayan ve halen yaşamakta olan acıların tekrar yaşanmaması için yetkilileri öncelikle İstanbul sağlık kurumlarında bina güvenliğinin sağlanması için harekete geçmeye davet ediyoruz” ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.

ÇAPA’DAKİ İNŞAATLAR BİR AN ÖNCE SON BULMALI

Erdoğan’ın ardından konuşan Çapa Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Raşit Tükel ise şunları söyledi: “Maraş ve Hatay depremleri, İstanbul içinde bir alarm işlevi gördü. Bütün yaşanan olumsuzlukların ardından 1999 Depremi’nden bu yana geçen 24 yıla yakın sürede yapılacak olanlar çoktan yapılmalıydı diye düşünebiliriz. Peki yapıldı mı? 1999’dan sonra bir süreç başladı, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde özellikle 2011’de bir proje hazırlandı. 2012 Ekim ayında bu proje tamamlandı 2014’ün başında TOKİ ile bir protokol imzalandı. Bu dönemde TOKİ İstanbul Üniversitesi’ne ait Küçükçekmece Gölü çevresinde bulunan bir arazi verilmişti. Bunun karşılığında Çapa ve Cerrahpaşa yeniden yapılandırılacaktı. Bu protokole karşı çıkmıştık. İstanbul Tıp ile ilgili kısma gelecek olursak 2023’te tamamlanması planlanan faaliyetler sürüyordu. Ancak gerçekleşmedi. İlk aşamanın tamamlandığı da belirsiz çünkü bir süredir orada inşaatların durduğunu biliyoruz. Çapa’nın kendi içerisinde inşaatlar sürüyor ve bunların hızlanması, bir an önce bitirilmesi gerekiyor. Acelemiz olmadan yavaş yavaş bu süreç ilerliyordu ki depremle karşılaştık. Deprem tehdidini tekrar hissettik. Bakanlık’ın bir vaatte bulunduğu ifade ediliyor. 6 ay içerisinde inşaatı süren bölümlerin tamamlanacağına ilişkin bu vaatlerin sözde kalmaması depremin acılarını ve tehdidini çokça hissettiğimiz önem taşıyor. Çünkü oraların gecikmesi ya da Çapa yerleşkesindeki binaların gecikmesi her an çok ciddi boyutlarda bir durumda karşılaşmamıza sebep olabilir.”

“Kampusları terk etmek riskler taşıyor” diyen Tükel, “Yaşananlar gösteriyor ki buraları terk ettiğiniz zaman geri dönmeniz çok zorlaşıyor. Onun için bu konuda hem öğretim üyeleri hem öğrenciler hem çalışanlar olarak duyarlı davranmamız gerekiyor. 2019’da bir karot testiyle hani binalarla ilgili bir değerlendirme yapıldı bunun deprem yapı mühendisleri tarafından değerlendirilmesi ve buralardaki binaların hasar durumunun örneğin bir geçici güçlendirme ile çünkü karbon elyaf karbon fiber gibi daha kolay yapılabilen daha ucuz olduğu ifade edilen güçlendirme yöntemleri olduğunu biliyoruz. Bunların yapılıp yapılamayacağının değerlendirilmesi gerekiyor. Eğer oralar terk edilmeden binaları güçlendirme imkânı varsa bu seçenek öncelikli olarak değerlendirilmeli” dedi.

"CERRAHPAŞA’DA DEPREM OLMADAN ENKAZ ALTINDA KALDIK"

Tükel’in ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ndeki durumu anlatan Dr. Alper Döventaş ise şunları söyledi: “Yaşadığımız felaket süreci ülke olarak bıçak kemiğe dayanmadan pozisyon almamızın ne kadar güç olduğunu ortaya koydu. Cerrahpaşa açısından 1999 Depremi’nden sonra binalarla ilgili ciddi testler yapıldığını biliyoruz. 2007-2008 yılları arasında şu anda acilen boşalttığımız 17 binadan oluşan monoblok yapımızın dış cephelerinin öncelikli olmak üzere güçlendirdiğini biliyoruz. 2013 yılında yeniden bir raporlama sistemi yapıldığı ve binalarımızın sağlam olduğu söylenmesine rağmen 2019 Kasım ayında yeniden bir değerlendirme yapılması hızlıca gündeme geldi ve karot örnekleriyle beraber yapılan raporlamada öncelikle pediatri ve kadın doğum binası ile pek çok birimin yer aldığı bloğun acilen boşaltılması ve yıkım kararı alındı. Bize bilgilendirme yapılmamıştı. Acil tahliye işlemine başladık. Sonrasında öğrendik ki, bu raporlar çok yüksek riskli değil riskli raporlarıymış.800 yataklı hastaneyi acilen boşalttık. Büyük bir kaosun içerisine girdiğimiz için poliklinikler de geçici süreyle durduruldu ki bugün itibarıyla prefabrik binalarımızda tüm poliklinikler hastanenin azaltılmış bu da sayıları da olsa hizmete başladı. Tahliye esnasında öğrenciler dolaplarındaki eşyaları almak için bile vakit bulamadılar. Yataklı ünitelerin başka bir kamu hastanesine transferi ya da gösterilecek başka bir yerde hızlıca bina inşaatı söz konusu ama geleceğimizle ilgili bu akut planlama nasıl olacak o henüz net değil. Monoblok hızlıca boşaltılınca elimizden geldiğince prefabrik binada ayakta kalmaya çalışacağız ve öğrencilerimizin eğitimlerine devam etmeye çalışacağız. Biz adımızı ve geleneklerimizi koruyarak hizmete devam etmeyi ve en kısa sürede bu belirsizliklerden kurtulmayı ümit ediyoruz. Acı çekiyorsanız canlısınız, başkalarının acısını duyuyorsanız insansınız. Biz bu acıları çok uzun süredir çekiyoruz. Depremde asla yerine konulamayacak acılar söz konusu bunların tarihimizde hissettik. Ama biz Cerrahpaşa'da ne yazık ki deprem olmadan enkaz altında kaldık.”