İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılacağını açıklaması bazı çevrelerde NATO’nun işlevini değiştirerek daha çok güvenlik denetleyicisine dönüşeceği algısı yarattı. Konu üzerine konuşan eski diplomat Solakoğlu ise böyle bir dönüşüm ihtimalinin olmadığını belirtti.

Tamamı çıkar peşinde

Umut SERDAROĞLU

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla beraber NATO tekrardan yayılmacı politikalarına ağırlık verdi. Finlandiya ve İsveç’in katılmasıyla Rusya’nın sınırına kadar genişleyecek olan NATO, böylelikle Rusya’ya yönelik ciddi bir tehdit unsuru olacak.

Birçok kişi NATO’nun savaş sonrasındaki politikalarını, ABD’nin Soğuk Savaş’tan kalma emperyalist çıkarlarına bağlarken bu durumun yıllarca süren Soğuk Savaş döneminde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) etkilediği alanları ele geçirip, Rusya üzerinde önemli bir baskı oluşturma hedefi olduğunu belirtiyor.

Diğer taraftan sosyal demokratların kalesi olarak görülen ve uzun yıllardır tarafsız bölge olarak kalan İsveç ve Finlandiya gibi İskandinav ülkelerin üyelik başvurusu, NATO’nun askeri ittifak örgütü olmaktan çıkıp uluslararası bir güvenlik denetleyicisine dönüşeceği tartışmalarına da neden oldu. Son olarak NATO Müttefik Savunma Komutanları toplantısının ardından konuşan askeri komitesi başkanı Hollandalı Amiral Rob Bauer, “NATO için yeni bir dönem başladı. Toplantıda odak noktamız savunmaydı. Bir dönemde en büyük toplu savunma takviyesini hayata geçirdik” açıklamasında bulundu.

NATO’nun uluslararası bir güvenlik denetleyicisi olacağı yorumlarının gerçeği yansıtmadığını söyleyen emekli Diplomat Engin Solakoğlu, “Finlandiya da İsveç de NATO’nun bundan önce yaptığı askeri müdahalelere ve tatbikatlara katılan ülkeler. Dolayısıyla bu ülkelerin hem toplumsal hem de politik özelliklerinden dolayı NATO’nun işlevini değiştirecekleri konusundaki tartışmalar çok naif düşünceler” dedi.

tamami-cikar-pesinde-1018413-1.
Engin Solakoğlu, Eski Diplomat

Batı ülkelerinin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya bu denli katılmasını istemesinin altında Rusya’yı çevreden kuşatmak isteği olduğunu söyleyen Solakoğlu şöyle devam etti: “İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasıyla neredeyse kutup dairesinden Karadeniz’e kadar Rusya’nın bütün batı ve güneybatı sınırını kuşatmış oluyorsunuz. Bu genişleme, uzun yıllardır arzu edilen bir genişlemeydi. NATO bu sayede kendisi için çok önemli bir hedefi gerçekleştirmiş olacak ve bunu siyasi baskı aracı olarak kullanacak. Ancak bu imkânı sağlayan da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin. Ukrayna’ya saldırmasaydı NATO böyle bir strateji izleyemezdi. NATO’ya katılma arzusu olan komşu devlete saldırınca NATO’ya da bu stratejiyi izleme imkânı sağladı.”

NATO’nun netice itibariyle SSCB’yi yıkmaya yönelik bir oluşum olmadığının altını çizen Solakoğlu, “NATO’nun kurulma amacı emperyalist Batı çıkarlarını korumak üzerinedir. Yani Batı’nın yayılmacı politikası olarak da görülebilir” diye konuştu.

SOSYALİZME KARŞI KURULDU

Emperyalizmin uluslararası yayılma ayağı olan NATO, 4 Nisan 1949 yılında kuruldu. Kurucuları arasında dönemin kapitalist ülkeleri ABD, İngiltere, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç ve Portekiz yer alıyordu. 2020 yılında son üye Kuzey Makedonya’nın katılımıyla 30 üye sayısına ulaştı. 2. Dünya savaşı sonrasında demokrasi ve sosyalist hareketin yayılmasının, emperyalist devletler ve özellikle ABD tarafından tehdit olarak algılanması NATO’nun kurulmasına yol açarken diğer taraftan NATO’nun kurulması aynı zamanda SSCB’nin 24 Haziran 1948’de Berlin kuşatmasını başlatmasına karşı bir yanıt olarak da görülüyor.

NATO, kurulduğundan bu yana pek çok savaşta faaliyet gösterdi. Savaş bölgelerine asker gönderen, bu bölgelerde askeri eğitim veren ve silah yardımlarında bulunan NATO, ilk olarak 1950’deki Kore Savaşı’nda boy gösterdi. Ardından 1992 yılında Bosna-Hersek, 1998 yılında Kosova, 2001 yılında Afganistan, 2004 yılında Irak ve 2011’de Libya’ya askerî müdahalelerde bulunarak bu bölgelerdeki siyasi konjonktürün tamamen değişmesine yol açtı.

PAZARLIK MASASI DÜNYA GÜNDEMİNDE

Ankara’nın İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine dar aldığı tutum dünyada tartışılmaya devam etti.

Biden Erdoğan'la konuşmaya niyetli değil: ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Başkan Joe Biden'ın Güney Kore ve Japonya ziyareti esnasında başkanlık uçağında gazetecilerin sorularını yanıtladı. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusunda Erdoğan'ın dile getirdiği güvenlik endişelerinin çözülebileceğini söyleyen Sullivan, Biden'ın doğrudan Erdoğan ile konuşma niyetinin olmadığını da ifade etti.

Sullivan, Türkiye'nin söz konusu iki ülkenin NATO üyelik sürecine ilişkin duruşu konusunda ise "Türkiye'nin, Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğine ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer yetkililer tarafından dile getirilen endişelerinin konuşulup çözülebileceğine inanıyoruz" ifadesini kullandı. '

Türkiye'nin bedel ödeyecek': Eski NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Schaffer, "Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğine itiraz etmesinin arkasında başka sebepler olabilir. Bu itiraz ile birlikte bir bedel ödeteceği kesin" dedi. ABD'nin önde gelen yayın kuruluşlarından Politico, Erdoğan'ın sert konuşmasına rağmen Türkiye'nin nihayetinde Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yakacağını ancak askeri ittifakın önce bir bedel ödemesi gerekeceğini söyledi. Ödenecek bedelin F-35 programından atılan Türkiye'ye F-16 satılması olabileceğini aktardı.

Linde’nin 'PKK'yla ilgili duruşumuz değişmedi' paylaşımı: İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde, ülkesinin PKK'yı Türkiye'den sonra terör örgütü listesine alan ilk ülke olduğunu, bu duruşun değişmediğini belirtti. Kararın Olof Palme hükümeti döneminde alındığını anımsatan Linde, AB’nin onu 2002'de takip ettiğini belirtti.