Mask-Kara Tiyatro’da prömiyerini yapan, Sinan Sülün’ün aynı adlı kitabından sahneye uyarlanan, tek kişilik oyun; ‘Karahindiba’ üzerine yazmadan edemedim

Tanrının kenara fırlattığı yazarın hikâyesi

MUSTAFA DERMANLI

Mask-Kara Tiyatro’da prömiyerini yapan, Sinan Sülün’ün aynı adlı kitabından sahneye uyarlanan, tek kişilik oyun; ‘Karahindiba’ üzerine yazmadan edemedim.

Plazalar içinde, masa başındaki monotonluk arasında sıkışan Adnan Çubuk’un yaşam öyküsü hepimizden hikâyeler taşıyor. Hayallerin gerçekle çatışması, nostaljinin günümüz zorlayıcı alışkanlıklarıyla çeliştiği bir öykü. Aile ilişkilerine olumsuz sirayet eden, bir yazar olma isteği… Aslında oyuna ne yandan bakarsanız bakın, çok benzer hikâyelerle karşılaşabileceğimizi göreceksiniz. Elbette hepimiz yazar olmak istemiyoruz ama hangimiz istediğimiz hayatı yaşıyor, hangimiz bize dikta edilen hayatı yaşamaya zorlanmıyoruz? Metrobüste, kahvede, yolda yürürken kulağımıza çalınan hep benzer yaşantılar. Belki de oyunu bu denli sürükleyici kılan da bu gerçeklik olamaz mı? Oyunun ilk gösterimleri olduğundan dolayı ufak kopukluklar, durağanlıklar yaşansa da bu hiç önemli değil. Bu oyun birkaç gösterim sonrasında sezonun en iyileri arasındaki olacak besbelli. Oyuncu Sertaç Demir’in de sahnede devleşmemesi için hiçbir neden yok!

Oyunda en önemli şey “21. yüzyılda başkalarının ölümü en fazla beş dakika üzüyor bizi” sözü oldu. Her yanda o denli, farklı veya benzer ne çok ölüm yaşar olduk. Bu acılara, üzüntümüzü pay ettik. Sonra… Sonrası oyunda!

Oyunun size sorduğunu, oyundan çıktıktan sonra kendinize soracaksınız: “İnsanlar ölmeden evvel istediklerini söyleyebilse. Verilen son nefes gibi, zihnin içinde kalan o cümleler de ağzımızdan süzülüverse... En azından her ölünün birkaç cümlesi olsa…”

Sizin son cümleniz ne olurdu?