Ergin Yıldızoğlu AKP politikalarının ülkeyi getirdiği noktayı “Türkiye Ortadoğu’da kurtlar sofrasına oturmak isterken kurtlar sofrasında menüye eklendi” diye yorumluyor

‘Taraf olmanın bedeli ödeniyor’

CAN UĞUR - @canugur87

Urfa Suruç’ta Kobane’ye yardım için toplanan Sosyalist Gençlik Derneği (SGDF) üyesi yaklaşık 300 gencin katıldığı basın açıklamasına yönelik önceki gün IŞİD tarafından gerçekleştirilen 32 kişinin öldüğü katliamın yankıları sürüyor. IŞİD’i bir dönem ‘öfkeli çocuklar’ diye nitelendirilen AKP’liler katliamın ardından IŞİD’e yönelik mücadelelerini sürdüreceklerini öne sürdüler. AKP’nin bölgedeki mezhepçi politikalarının Türkiye’yi ‘taraf’ haline getirdiği ve kaldıramayacağı bir yükün altına soktuğu uzmanlar tarafından sıkça dile getiriliyor.

Uluslararası ilişkiler alanında analizleriyle tanınan Ortadoğu uzmanı gazeteci yazar Ergin Yıldızoğlu IŞİD saldırısının arka planını bundan sonra neler olabileceğini BirGün’e yorumladı.

> Suruç katliamı Türkiye’nin izlediği dış politika adına ne anlama geliyor?
Suruç katliamı hükümetin politikalarının arkasındaki dünya görüşünün, iki açıdan tam anlamıyla iflasını, bu sonucun ülke insanlarına nasıl acılar getirmeye başladığını belgeliyor.

Bu dünya görüşünü Başbakan bayram konuşmasında, “Osmanlı düzenini, adaletini getireceğiz” sözleriyle dile getirdi. Belli ki, Arap dünyasının Osmanlı düzenini nasıl bir nefretle anımsadığının, Türkiye’nin Sünni İslam’ının yükselmekte olan Vahabi akımlarca ciddiye almadığının, hatta hedef olarak görüldüğünün hâlâ fakına varmış değil. Jeopolitikte böyle yetersizliklerin faturası her zaman kanla ödenir.

Bu dünya görüşünün etkisiyle yola çıkanların Suriye politikası önce, Türkiye’nin bir iç savaşa taraf olmasına yol açtı. Ülke fiziki, kültürel olarak ve güvenlikle ilgili alanlarda kaldıramayacağı bir göçmen dalgasının hedefi, bu dalgayla gelen dinci militanların çalışma alanı, savaşa giden cihatçıların transfer koridoru oldu. Bu gelişmelerle birlikte AKP hükümeti, adının IŞİD, El Nusra gibi intihar saldırılarını, kitle katliamlarını, kafa kesme törenlerini, kadın köle pazarlarını taktik silah olarak kullanan örgütlerle birlikte anıldığı bir noktaya kadar geldi.

> Kürt sorununun bu denklemdeki yeri neresi?
Kürt sorunu hükümetin politikalarının ikinci iflas noktasıdır. Kürtleri “Barış süreci” fantezileriyle yıllarca oyaladıktan sonra hükümet gerçek yüzünü, Kobane savaşında tutumuyla ve genel seçimlerde “Kürt sorunu yoktur” saçmalığıyla açığa vurdu. Maskenin böyle aniden ve şiddetle sıyrılması Kürt halkının kafasında, hızla öfkeye dönüşmeye başlayan muazzam bir belirsizlik, düş kırıklığı yarattı.

> Bu durumun Suruç katliamıyla bağlantısı nedir?
Suruç katliamı bu iki fiyaskonun kesişme noktasıydı. Kobane’nin maddi ve manevi yeniden inşasına, “Bir başka dünya mümkündür ve yapabiliriz” umudu, iyimserliği ve cesaretiyle katılmaya niyetlenen sosyalist gençlere, İslam’ın kendi yorumundan başkasını tanımayan, tüm uygarlığı yok etmeye kararlı nihilist bir ölüm kültünün eli uzanarak, “Hayır yapamazsınız” dedi. Bu elin arkasında, hem Kobane hezimetinin kızgınlığı, hem AKP hükümetinin şimdi, büyük güçlerin baskısıyla, Suriye politikasını istemeye istemeye değiştirmeye hazırlanmasına tepki, hem de son yıllarda Türkiye’de kendisine tanınan, hareket, örgütlenme ve çalışma serbestliği var.

> Ortadoğu’da “AKP Türkiyesi’nin” mevcut durumunu nasıl yorumluyorsunuz?
AKP Türkiyesi, Ortadoğu’nun lideri olamadı, “Kurtlar sofrasına” oturamadı, Suriye’ye giremedi ama, Ortadoğu’da Suudi gericiliğinin etkisi altına girdi, Kurtlar sofrasında menüye eklendi ve nihayet Suriye, kaosu Türkiye’ye girdi.

Şimdi başbakan “Bu ateş çemberinden, barışla, istikrarla, kalkınmayla çıkacağız” diyor. Ben, inanmıyorum; 12 yıllık deneyime bakıp demek ki başımıza daha gelecekler var diye düşünüyorum.