Tarihin İlk Müslüman Kadın Korsanı: Seyyide el-Hurra

ALİCAN KARADAŞ

Gerçek ismi hakkında çeşitli tartışmalar olsa da, yabancı kaynaklarda Ayşe ismi ön plana çıkmaktadır. Ancak valilik yaptığı dönemden itibaren Seyyide el-Hurra, yani ‘Özgür, Bağımsız Kadın’ olarak anılacaktır.

1485 dolaylarında Fas’ta bulunan Şafşavan şehrinde doğdu. Aile, henüz İspanyol Reconquista’sı tamamlanmadan önce Granada’dan ayrılmış, Şafşavan’a yerleşti. Endülüs’ün önde gelen ailelerinden birine mensup olan Seyyide, İslam Peygamberi’nin soyundandı.

Seyyide’nin hayatını anlayabilmek için içerisinde doğduğu dönemi ve dönemin şartlarını iyi bilmek gerekmektedir. Denizci Henri’nin girişimlerinin meyvelerini toplayan Portekiz İmparatorluğu, 15. Yüzyılın son çeyreğinde artık bir sömürge imparatorluğu konumuna gelmişti. Bunun yanı sıra yaklaşık 770 yıllık bir ‘Yeniden Fetih’ sürecinin sonunda 1492 yılında Nasri Hanedanı’nın son hükümdarı 12. Muhammed, Granada’nın anahtarlarını I. Isabel’e teslim etmişti.

Bu olayların cereyan ettiği sırada henüz küçük bir çocuk olan Seyyide el-Hurra, İspanya’daki dindaşlarına kıyasla, görece daha güvenli ve rahat bir hayat sürmekteydi. Çocukluğunda, birinci sınıf bir eğitim alan Seyyide, İspanyolca ve Portekizce dahil birkaç dil bilmekteydi. 16 yaşına geldiğinde ise Ali el-Mandri ile evlendirildi. Oldukça zeki bir kadın olan Seyyide Hurra, şehri yönetme konusunda da kocasının işlerine çok yardımcı oldu, yöneticilik tecrübesi de kazanmış oluyordu. Zaten bir süre sonra ‘de facto’ vali yardımcısı oldu. 1515 yılına gelindiğine eşi vefat etti. Bunun üzerine yönetim tecrübesi olan ve halk tarafından benimsenen Seyyide, şehrin yönetimini ele aldı. Valiliği kabul ettikten sonra da el-Hurra unvanını aldı.

Fas’ın, Akdeniz kıyısındaki büyük iki liman şehrinden birisi olan Tétouan, Seyyide’nin korsanlık seferleri için doğal bir üs konumundaydı. Ünlü korsan Oruç Reis ile de irtibata geçerek, korsanlık konusunda ondan destek aldı. Oruç Reis’in 1518 yılındaki vefatının ardından Barbaros Hayreddin Paşa ile de anlaşmış, dostane ilişkiler kurmuştur. Seyyide yaptığı bu çeşitli ittifak anlaşmalarından bilhassa 1520 yılında, Seyyide’ye ait güçler Portekiz koloni valisinin karısını ele geçirdi ve koloni ikmal hatlarında ve gemilerinde ciddi zarara yol açtı. Bütün bu başarılı seferlerden sonra Seyyide el-Hurra ‘Korsan Kraliçe’ olarak anılmaya da başlandı.

Korsanlık faaliyetlerine girişti ve kısa sürede bu faaliyetleri şehre ciddi bir gelir sağlamaya başladı. Akdeniz’de güç sahibi bir kraliçe olarak sadece Müslüman tebaa tarafından değil, bölgedeki önemli iki güç; Portekiz ve İspanyollar tarafından da saygı gören birisi haline geldi. Örneğin Fatima Mernissi’nin “The Forgotten Queens of Islam” adlı eserinde; korsanların Cebelitarık’ta giriştikleri bir sefer sonrasında birçok ganimet ve esir ele geçirdiğinden ve bu seferden sonra İspanyollarla, Seyyide el-Hurra arasında müzakerelerin yapıldığı 1540 yılına tarihlenen bir İspanyol belgesi olduğundan bahsedilmektedir.

1541 yılında, Fas hükümdarı Ahmed el-Vattasi’nin evlenme teklifini kabul etti. Düğün Tétouan’da yapıldı akabinde Seyyide, Tétouan’da kalarak, şehri yönetmeye devam etti. 1542 yılının Ekim ayında üvey oğlu, Berberi kabileleri ile ittifak yaptıktan sonra, birleştirdiği küçük bir ordu ile Tétouan’a gelerek yönetimi ele geçirdi. Seyyide el-Hurra, Tétouan’a zarar gelmemesi için tüm haklarından feragat etti. Kendi doğduğu şehre, Şafşavan’a dönerek 1561 yılındaki vefatına dek orada yaşadı.