Artık başbakanı daha iyi tanıyoruz. Önceleri diğerlerinden farklı olduğu için her adımını tahmin edemiyor, ‘aslında ne demek istiyor’

Artık başbakanı daha iyi tanıyoruz. Önceleri diğerlerinden farklı olduğu için her adımını tahmin edemiyor, ‘aslında ne demek istiyor’ diye düşündüğümüzde manzara hep flu kalıyordu. Aradan epeyce uzun süre geçti, her hareketinin ve her düşüncesinin ardında gizli olan buzdağının ne kadarını toplumla paylaştığını tahmin etmek, artık güç değil.
MEDYA ÖNÜNDE TARTIŞMAK
Bu kadar çok toplum önünde olmak insanın ruhunda nelere sebep olur, hep kameralar karşısında yaşamak biraz BBG sendromu yaratır mı?  Galiba yaratıyor ve başbakanın gizemli halleri büyük kalabalıklar için artık çok sıradanlaştı. Bu nedenle olsa gerek; seçim kampanyalarını fiilen şimdiden başlattı. Malum, önümüzdeki meclis cumhurbaşkanını seçecek ve başbakanın aslında ne yapmak istediği çok ortada.
Ortada olan bir başka mesele var ki, bu da Tayyip Erdoğan’ı eski/yeni diğer siyasetçilerden ayıran en önemli özelliklerden biriydi; Erdoğan gerekmedikçe muhataplarıyla medya üzerinden bir tartışma yapmıyor, konuyu yüzyüze çözmeyi istiyor. Medya üzerinden tartışmak zorunda kalırsa süreci kendi lehine çevirmeyi çok iyi başarıyor. İlk cümleyi  “yakın zamana kadar” diye düzeltmekte fayda var. Zira domuz gribi için yürütülen tartışmalara kadar durum böyleydi demeliyiz!
SEÇİM KAMPANYASI
2009’un sürpriz hastalığı  domuz gribi, bir salgına sebep olmasın diye aşı kampanyası başlatılması düşünüldüğünde zihinler bu kadar bulanık değildi. Almanya’da bazı siyasetçilerin halka yapılanlardan farklı bir aşı oldukları haberleri çıktığında bulandı zihinler. Görünenin ardındaki gerçeğin izi belli oldu. Halka yapılmak istenen aşılarda bol miktarda civa varmış. İşte bu tartışmaların içinde sağlık bakanı Recep Akdağ ütülü gömleğini omzuna kadar çekip kameralar önünde aşı oldu. Aynı gün başbakanın da aşı olacağını belirtti fakat Tayyip Erdoğan bu bilginin yanlış olduğunu sert bir üslupla cevapladı.
“Hani medya üzerinden tartışma yapmak etik değildi” diye sormamızın tam zamanı!
Şimdilerde pası alan Bülent Arıç, Nimet Çubukçu da tartışmada “taraf” olup medya üzerinden yürütülen tartışmanın figürlerinden oldular. Bu bir seçim kampanyası ve gündemde kalıp akılları ne kadar karıştırırlarsa o kadar iyi olacağın düşündükleri yolunda bir şüpheye kapılmamak elde değil!
CAHİT ARAL’LA RECEP AKDAĞ  ARASINDA
Çernobil nükleer santrali patlayıp da, Karadeniz bölgesinin radyasyona boğduğu günlerde başbakan Tonton ve kabinesi “radyasyonun azı yararlıdır” açıklamaları yapmıştı. Tarihin en “saf” siyasetçilerinden olan, dönemin Sanayı Bakanı Cahit Aral kameralar karşısında çay içmişti. Beyefendi hala da bu görüntüyle hatırlanır ve bu nedenle hiç iyi anılmaz. O görüntünün ardından yüzlerce kişi kansere yakalanmış, bakan olarak çare aramak yerine pişkince çay içmişti. İlerleyen yıllarda asıl mesleği kabzımallık olan Erman Toroğlu ‘Elma kadar çilek olur mu? Satılan çilekler hormonlu’ diyerek başlattığı tartışmada dönemin Tarım Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’ten ‘hıyar uzmanı’ diye cevap aldığında, Toroğlu ‘Kendisi inekten ne kadar anlıyorsa ben de o kadar hıyar uzmanıyım. Türkiye’de hormon analizi yapan yer yok! Kimse kimseyi kandırmasın’ diye cevap vermişti. Bunun üzerine de bakan Gökalp kameralar karşısında çilek yemişti. Şimdi anlıyoruz ki o çilekler hormonlu değil GDO’luymuş...
Görüldüğü üzre, aşı tartışmasının benzerlerine geçtiğimiz dönemlerde de sıklıkla rastlamıştık. Hepsinde de bir suçluluğu örtme gayreti vardı. Ama bu defa bir örtme gayretinden çok daha fazlasına şahit oluyoruz, yeni tür bir seçim kampanyasının bir parçası bu. İlerleyen günlerde, domuz gribinin neden olacağı felaketler karşısında “net tavır almama gayreti” bu. Çay içen, çilek yiyen, deli danalı kırmızı et yiyen, kuş gripli tavuk yiyen, faydalı diye çamurda gezen bakan görüntülerine yeni eklenen “aşı olan bakan görüntüleri” vatana millete hayırlı olsun efendim! Bol GDO’lu günler!