Tarım son nefesinde
Genç nüfus tarımdan uzaklaştı, çiftçilerin yaş ortalaması 58'i geçti. Üretici, "Maliyetler yüksek, destek yok, zarar ediyoruz" diye dert yanıyor. Dr. Özden "Genç nüfus tarımda gelecek göremediği için üretimden kaçtı" dedi.
Aycan KARADAĞ
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin(TZOB) verileri tarımdaki büyük tehlikeyi gözler önüne serdi. Verilere göre, tarımla uğraşan nüfus giderek yaşlanıyor, genç nüfus gün geçtikçe tarımdan uzaklışıyor. TZOB verilerinde; Türkiye'de erkek çiftçilerin yaş ortalaması 57,7, kadın çiftçilerin yaş ortalaması 60,1, kayıtlı toplam çiftçilerin yaş ortalaması ise 58,1 oldu. Çiftçilerin yüzde 34'lük kısmı 65 yaş ve üzeri, yüzde 34,6'lık kısmı 50-64 yaş arasında bulunuyor. Ayrıca çiftçilerin yüzde 26,4'ü 33-49 yaş arası, yüzde 3,8'i 25-32 yaş arası ve yüzde 1'i 18-24 yaş arasında olduğu belirtildi. Türkiye’de 18-32 yaş arasında çiftçilik yapanların oranı toplam çiftçilik yapanlar içinde sadece yüzde 4,8'e tekabül ediyor.
İKTİDARIN POLİTİKASI YOK
Gençlerin üretimden uzaklaşması nedenleri ve sonuçları üzerine üreticiler ve Ege Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Elemanı Dr. Fatih Özden ile konuştuk.
Mersin Silifke’de çiftçilik yapan 54 yaşındaki Zarif Korkmaz ve oğlu 22 yaşındaki Akif Korkmaz, çilek, zeytin ve neredeyse tüm kış sebzelerini üretiyor. 80 dekarlık alanda hayatlarını geçindirmeye çalışan Korkmaz ailesi, son yıllarda girdi maliyetlerinden şikayetçi. Zarif Korkmaz, “Kendimi bildim bileli çiftçilik yapıyorum. Son yıllarda tüm tarımsal girdiler inanılmaz arttı. Çiftçiler olarak borç batağındayız. Birçok arkadaşım arazilerini satmak zorunda kalıyor. Birçok arkadaşımız üretimden kaçıyor. Yıllarını vermiş insanlar üretimi bırakıp başka işlerle uğraşıyor. Göç ediyorlar. Tarım artık bitiyor. Böyle olunca gençler zaten üreticiliğe yönelmiyor” dedi.
"İktidar yıllar içinde tarımı bitirdi” diyen Zarif Korkmaz, “İktidarın tarım politikaları yok. Her şey sözde kalıyor. Oysa bizim ülkemiz tarım ülkesi. Ürün anlamında dünya pazarlarını birer birer kaybettik. Bu yüzden Türk çiftçisi zarar ediyor. Destekler sağlanmıyor. Üretime teşvik edilmiyor. Böyle olunca gençler niye üretim yapsın… Gençler şehirlerle göç ediyorlar. Çünkü tarımda gelecek görmüyorlar" ifadelerini kullandı.
Akif Korkmaz ise, “Gençlere destek olunmuyor. Devletin 35 yaş altı üretim yapacak gençlere vergisiz gübre, ilaç gibi destekler sağlamalı. Biz de teşvik olalım. Atamızdan miras bu topraklarda üretelim. Ama öyle olmuyor… Maliyetler artık karşılanmıyor. Geçenlerde iki genç arkadaşım traktörüne borçlar yüzünden el konuldu. O yüzden artık gençler tarımdan uzaklaşıyor. Gençleri üretime tekrar kazandırabilmenin tek yolu üretimde önümüzü açabilecek politikalar uygulamaktır. Tüm bu olumsuz tabloya rağmen üretmek gerekiyor. Biz de gücümüz yettikçe üretim yapacağız” dedi.
TARIM SERMAYEYE AÇILDI
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Elemanı Dr. Fatih Özden ise, “Türkiye bir tercih yaptı. Neo-liberal politikaların bir yansıması olarak tarımı sermayeye açtı. AKP döneminde bu daha da tavan yaptı. Tarım, kır kökenli çiftçilerin işi olmaktan çıkarılıp, yatırımcıların işi haline getirildi. Bunun sonucunda köylerde genellikle çiftçilik dışında alternatifi olmayan yaşı ilerlemiş nüfus tarımda kalırken arkadan gelen nüfus ise tarımda gelecek göremediği için üretimden kaçtı” dedi.
Girdi maliyetlerindeki artışa dikkat çeken Özden, “Endüstriyel tarım yoğun şekilde çiftlik dışında piyasadan sağlanan girdilere bağımlı bir üretim şekli. Bu girdi kalemlerinin birçoğu da dövize bağlı. Son yıllarda döviz kurundaki artışlar çiftçinin belini büküyor. Çiftçiler maliyetleri artık karşılayamıyor. Ürün fiyatları açısından da üreticiler beklediklerini bulamadı. Ayrıca sözleşmeli tarım gibi çiftçileri kendi topraklarında işçileştiren üretim biçimleri yaygınlaştı. Tarımı sermayeye açıp şirketleşen bir tarım sektörü çiftçiyi rekabet edemez duruma getirdi. Bu süreçte çiftçiye destek de azaldı. Tarım Kanunu gereği çiftçiye her yıl verilmesi gereken milli gelirin yüzde biri oranındaki destek hiçbir zaman verilmedi. Destek bulamayan çiftçi, çözümü borçlanmayla çözmeye çalıştı. Bu da çiftçiyi borç sarmalına itti. Ciddi bir kredi genişlemesi yaşandı. Çiftçilerin 300 milyar TL kredi kullandığını biliyoruz. Tüm bunların sonucu olarak mülksüzleşmeye başlayan çiftçiler tarımdan ve kırsaldan koptular. Dolayısıyla yeni nesil de geleceğini tarım ve kır dışında aramaya başladı” diye konuştu.
POTANSİYEL VAR
Türkiye’nin kırsal kalkınma politikalarının da kağıt üzerinde kaldığına vurgu yapan Özden, bitkisel üretim ve hayvancılık ordaklı projelere yeterince destek verilmediğini belirtti. Özden, "Başvuru yapan 397 bin genç çiftçiden sadece 14 bin 790 proje kabul edildi. Bu toplam başvurunun yaklaşık yüzde 4’üne tekabül ediyor. Bu da proje bazlı uygulamaların var olan potansiyelin ancak çok küçük bir bölümünü kapsadığını gösteriyor. Oysa tüm bu potansiyeli dikkate alan yapısal politikalara ihtiyaç var" dedi.
GENÇLER GÖÇ EDİYOR
Son olarak Özden, şunları dile getirdi: “Bir de 2012 yılında çıkan 6360 sayılı Bütünşehir Yasası var. Bu kanunla beraber köyler tüzel kişiliklerini kaybederek mahalleye dönüştü. Bu da köylerde birçok altyapı ve yatırım sorununu ortaya çıkardı. Örneğin, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü vardı. Önemli bir altyapısı vardı ve lağv edildi. Yani köyler kurumsal olarak zayıflatıldı. Sadece ekonomik ve altyapı açısından değil sağlık, eğitim gibi hizmetler açısından da kırsal alanlar imkânsızlıkların mekânı olmaya başladı. 21’inci yüzyılda köylerde liselerden, belki akademilerden bahsetmemiz gerekirken biz hâlâ taşımalı eğitimi konuşuyoruz. Sonuç olarak köyler gençler için ekonomik olarak da sosyo-kültürel olarak da gelecek vadetmekten uzaklaştı ve gençler çözümü göç etmekte buldu.”
ÇİFTÇİNİN BORCU YÜZDE 113 ARTTI
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, tarım sektörünün 2022 ile 2023'ün Nisan ayları arasında bankalara olan borç tutarının yüzde 113 arttığını belirtti. Gürer, “2022 yılının Nisan ayında tarım sektörünün bankalara olan borcu 194 milyar 701 milyon iken 2023 yılının Nisan ayında bu rakam 415 milyar 513 milyon TL'ye çıktı. Tarımsal desteklemelerde ise 2023 yılı için bütçeden 54 milyar ayrıldığı açıklandı. Bu rakam da yıl sonunda açıklanacak olan milli gelirin yüzde 1’inden çok çok aşağıda kalacağı görülmektedir. Çiftçi yeterli destek alamazken diğer taraftan çiftçinin bankalara olan borcunda yüzde 113 artış gerçekleşti. Tarımsal desteklemeler yetersiz kaldıkça çiftçilerin bankalara olan borçları da artıyor" dedi. Çiftçilerin üretimden uzaklaşmaması adına milli gelirin yüzde 1'i oranında çiftçiye destek verilmesi gerektiğinin Tarım Kanunu’nda açık bir şekilde belirtildiğini ifade eden Gürer, "Tarım Kanununda belirtilen yüzde 1 destek çiftçiye verilmeli, çiftçilerin kamu bankalarına ve Tarım Kredi Kooperatifi’ne olan borçlarının faizleri silinmelidir" dedi.