Depremin etkilediği 10 ilde yaşanan yıkımın insani ve ekonomik bilançosu ortaya çıkmaya başladı. Prof. Dr. Demir, “Tarımsal üretimi yaz aylarında bekleyen ciddi riskler maksimuma çıkmış durumda” dedi.

Tarımsal üretim risk altında
Depremlerin ardından Antakya'ya bağlı kırsal Aşağıoba Mahallesi'nden geçen Karasu Çayı'nın su seviyesi yükseldi. (Fotoğraf: AA)

HABER MERKEZİ

Depremlerin yaşandığı bölgelerdeki tarım ve üretim de olumsuz etkilendi. Depremin etkilediği şehirlerdeki tarım potansiyeli ülke geneline oranla yüksek. Depremin tarımın yapıldığı kırsal alanlara verdiği zararın boyutları henüz tam olarak belli değil ancak 10 ilin bitkisel üretim değeri ülkenin toplam bitkisel üretim değerinin yüzde 20’sini oluşturuyor. İşlenen tarım alanı yüzde 14,5 civarında. Bölgenin hayvan varlığı ülkedeki büyükbaş hayvan varlığının yüzde 12’sini, küçükbaş hayvan varlığının yüzde 16,3’ünü oluşturuyor.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir de bölgenin önemli bir tarım bölgesi olduğunu vurgulayarak "Gerek tarımsal gerekse bitkisel üretim açısından ciddi bir tarımsal potansiyele sahip bir bölgemiz. Adana Çukurova'dan başlayıp, Şanlıurfa Harran Ovası'na kadar geçen bir alanı kapsayan; Türkiye'nin çok önemli badem, ceviz, Antep fıstığı gibi bitkisel üretimini, büyükbaş- küçükbaş hayvan varlığımızın yaklaşık yüzde 13-15'ini barındıran bir bölge. Aynı zamanda da tarımsal hasılamızın yaklaşık yüzde 15-16'sını o bölgeden temin ediyoruz. Uzun yıllardır yaşadığımız küresel iklimin etkisi, yoğun kuraklık ve ülkemizdeki tarımsal üretimi yaz aylarında bekleyen ciddi riskler, bu depremle beraber maksimuma çıkmış durumda. O nedenle bir an önce çalışmalara başlanması lazım" diye konuştu.

Depremlerin yaşandığı bölgelerin, ülkedeki toplam çiftçi varlığının yüzde 13'ünü barındırdığını da dile getiren Prof. Dr. Demir, "Yaklaşık 270 bin kayıtlı çiftçimiz var. Köylerimizde çok ciddi yıkımlar var. Bölgeden ciddi anlamda göç başladı. İnsanlar doğal olarak evlerini kaybettiler. Hem kırsaldan hem şehir merkezlerinden ki şehir merkezlerinin de kırsalla bağlantısı devam ediyor. O bölgedeki tarımsal alanların durumunu ortaya koymamız lazım. Şubat ayı bitiyor, mart ayı geliyor yani tarımsal faaliyetlerin aktif hale geldiği döneme giriyoruz. Çiftçimiz tohum bulacak, gübre bulacak, ilaç bulacak. İnsanlar can ve mal derdinde, evi yıkılmış, traktörünü kullanamıyor. Böyle bir durumda o bölgenin ekilip dikilmesi lazım” ifadelerini kullandı.

SU KAYBI DA ÇOK CİDDİ

“Hayvansal varlığımızdaki kayıp nedir, onların barınaklarındaki durum nedir bunları bilmiyoruz” diyen Demir, “Buğdayımız, arpamız ekildi, neredeyse bir karışı geçti. Bunları nasıl ilaçlayacağız, gübreleyeceğiz, sulama durumumuz nedir bunların tek tek ele alınması lazım. Ayrıca o bölgede çok ciddi su kaynakları ve su kaybımız var. Bunların da çalışmalarının yapılması lazım. Dolayısıyla bir yandan şehirlerimizi imar ederken bir yandan da bunların tespit edilerek mutlak surette çözüme kavuşturulması lazım" dedi.

ASBEST OVALARA TAŞINDI

"Bölgedeki çiftçilerimin ekeceği dikeceği alanlarla ilgili tedbirleri almazsak önümüzdeki süreçte yaşayacağımız sıkıntılar daha büyük olur" diyen Prof. Dr. Demir, “Hem o bölgedeki insanlarımızın, çiftçilerimizin, halkımızın gıda ihtiyacının karşılanması hem de ülkemizin tarımsal üretimi açısından, potansiyelinin değerlendirilmesi açısından bunu çok önemli görüyorum. Bir diğer tedbir de çevre kirliliği. Şehirler yıkıldı, çok ciddi bir asbest tozu ovalara, bölgedeki çevre tarımsal alanlara doğru rüzgârın da etkisiyle kaydı. Bunların çevreye etkileri nedir, tarımsal ve bitkisel üretime etkileri nedir, insan ve hayvan sağlığıma etkileri nedir çok hızlı bir şekilde araştırılması lazım" açıklamasında bulundu.