İSİG Meclisi’nin raporuna göre ağustos ayında 148 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Bu işçilerin yüzde 46’sını tarım emekçileri oluşturdu. 68 tarım emekçisi sömürü çarkında iş cinayetlerine kurban gitti

Tarla yolu can pazarına dönüştü

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi ağustos ayı iş cinayeti raporunu hazırladı. Buna göre ağustos ayında en az 148 işçi iş cinayetlerine kurban gitti. En çok cinayet 68 emekçinin ölümü sonucu yüzde 46’lık oranla tarım sektöründe yaşandı.

Raporda tarım sektörü kendi içinde 3 başlığa ayrılarak şu ifadeler kullanıldı : “Birincisi kendi bölgesinde çalışan yerli mevsimlik tarım işçileri. İkincisi bir tek bölgeye giderek oraya bir mevsim boyunca yerleşen tarım işçileri, örneğin Urfa’dan Adana’ya pamuğa giden tarım işçileri. Üçüncüsü ise gezici mevsimlik tarım işçileri. Gezici tarım işçileri Mersin’de bir iki hafta boyunca seralarda portakal limon toplayıp sonra Aydın’da tütün, Balıkesir’de çilek, Adapazarı’nda fındık, Ordu’da fındık topluyor. Dönüş yolunda da Yozgat’ta nohut topluyor. Bu üçüncü grup yani gezici tarım işçiliği 1990’lardan önce nadir görülüyordu, 1990’lardan sonra ve özellikle 2008 krizi sonrası büyük bir artış gösterdi.”

En kötü çalışma koşulları gezici tarım işçilerinde

Raporda gezici tarım işçilerinin en çok görüldüğü yerler Adana, Adıyaman, Hatay, Urfa ve Düzce olarak sıralandı. En kötü çalışma koşullarının gezici tarım işçilerinde olduğuna değinilen raporda, buradaki istihdamın yarısından çoğunun kadın olduğuna yer verildi. Raporda “Kadın tarlada çalışmanın yanı sıra ev içindeki işleri de üstlenmiştir. Ayrıca emeğinin karşılığı olan ücretinin denetimi kendinde değil aile otoritesi olan babaları ya da kocalarındadır. Ücreti erkekten düşüktür. Yine çocuk emeğini de değerlendirirken bu mevcut durumdan ayrı bakamayız” dendi.

Tarımın taşeronu Dayıbaşı

Mevsimlik tarım işçiliğinde yüzlerce işçiye aracılık yapan ve her işçinin yevmiyesinden ortalama yüzde 10 pay alan dayıbaşları raporda tarımdaki taşeron olarak adlandırıldı. Raporda bununla ilgili “Dayıbaşı akrabalık, köylülük vb. ilişkiler vasıtasıyla işçilerle kurduğu feodal güven ilişkisi üzerinden tarımdaki üretim sürecinin denetimini gerçekleştirir” ifadelerine yer verildi.

Yüzlerce tarım işçisi yollarda ölüyor

Tarım işçilerinin çadır kentlerde kaldıkları aktarılan raporda, bu alanların altyapı sorunları olduğuna dikkat çekildi. Tarım işçilerinin yerel halkla görüşmelerinin engellendiği belirtilirken “Fiziksel olarak tecrit edilen tarım işçileri barınma, beslenme, altyapı gibi olanaklardan yoksun bulunmaktadır. Yine çocuklar eğitim imkânına sahip olamamaktadır” dendi. Ulaşımla ilgili ise şu ifadelere yer verildi: “İşçiler kapalı kasa kamyonet, traktör römorku gibi uygun olmayan koşullarda taşınmakta ve her yıl yüzlerce tarım emekçisi yollara savrulmaktadır. Oysa mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve sosyal hayatlarının iyileştirilmesi, ulaşımı gibi genelgeler çıkarılmasına rağmen devlet kendi yasalarına uymamaktadır.”

AB’nin reddettiği göçmenler Türkiye’de sömürülüyor

Raporda göçmen tarım emekçileriyle ilgili ise şu ifadelere yer verildi: “AB ile geri kabul anlaşması imzalanmasını takip eden günlerde İzmir’in Torbalı ilçesinde kalan üç bin göçmen, jandarmanın ‘Geldiğiniz kampa gidin, yoksa sizi zorla göndereceğiz’ sözleri sonrası dayıbaşları tarafından Manisa ve Aydın’daki tarım arazilerinde çalıştırılmak üzere kamyon kasalarına bindirilerek götürülmüştü. Yani AB’nin beğenip almadığı göçmenler Türkiye’de mevsimlik tarım işçiliği gibi vasıf gerektirmeyen, emek yoğun işlerde, perişan yaşam koşullarına mahkum edilerek 30-40 TL yevmiyeye dayıbaşlarının eline bırakılıyorlar.”