Belediyenin Sulukule modeline, "koruma değil yağma" diyen Sulukulelilerden sonra Tarlabaşı'nın 'kentsel dönüşüm' adı altındaki yıkım projesi için de semt sakinleri tepkili. Onlar konutlarından olmak istemiyor

Makina Mühendisleri Odası'nda gerçekleşen "Sulukule ve Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)" toplantısında Sulukule Platformu'ndan Neşe Ozan, "Kamulaştır-ma"yı mülk sahiplerine "evin değerinden az bir bedel vererek, eve el koymak" olarak açıkladı. Ozan, "Fatih Belediyesi, evlerini satmayanlara yazı yollayarak 'uzlaşmak' için görüşmeye çağırıyor. Bunu yasaya göre yapmak zorundalar. Uzlaşamadıkları zamansa Asli Hukuka müracaat ederek kamulaştırma kararı çıkartıyorlar. Bu evler yıkıldıktan sonra bölgeye 16 tane 180,144 tane 120 metrekarelik villa yapılacak" dedi.

Ozan'a göre yapılması planlanan villalara baktığınızda "bunun sosyal konut yapma mantığına uymadığını" görüyorsunuz: "Teneke barakayla villa arasında uygun bir sosyal seçenek olsa gerek... Sulukule-lilerle konuşularak onların sosyal yaşam tarzına ve ödeme gücüne göre bir planlama yapılabilir. Planlardan etkilenen herkes planlama sürecine katılmalı."

Basın toplantısında konuşan sanat tarihçisi ve Sulukule Platformu üyesi Derya Nükhet Özer, Suluku-le'deki "Kentsel Dönüşüm" projesinin tarihi yarımadada bundan sonra yaşanacaklara da örnek olduğunu vurguladı, yerel yönetimlerin yaklaşımını "şeffaflıktan uzak" olarak analiz etti: "Sulukule boş bir alanmış gibi bir planlama yapılıyor, sosyal yapı yok farze-diliyor. İstanbul'un arkeolojik özellikleri de dikkate alınmıyor. İstanbul'un UNESCO'nun listesinden çıkması ilk kez 2004'te gündeme geldi. 2006'da Türkiye tekrar uyarıldı. 1 Şubat 2008'de de UNESCO'ya alan yönetim planının sunulması gerekiyor."

Özer, sunumunda UNESCO'nun sadece fiziki koşulların korunmasıyla değil; ekonomik, sosyal, tarihi boyutlarla değerlendirdiğinin altını çizdi. Sulukule Platformu üyesi, mimar Aslı Kıyak İngin'se sunumunda, platformun bölgedeki halkla mevcut mağduriyetleri ve sosyo-kültürel bir toplumun kayboluşunu görünür kılmaya çalıştıklarını ifade etti. 5366 Sayılı Kanunla Sulukule yenileme alanı ilan edilmişti. Sulukule Platformu üyesi ve İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Korhan Gümüş basın toplantısında yasayı "Koruma değil, yağma modeli" olarak adlandırdı. Tarlabaşı'nda 278 binanın 'kentsel dönüşüm' adı altında yıkım ve yenilenme projesi hayata geçmek için sadece Kadir Topbaş'm imzasını bekliyor.

Tarlabaşı sakinlerinin, Sulukule'dekiler gibi tas-viye edilecek olmasına tepkiler yükseliyor. Beyoğlu Belediye Başkanı'nın "Mal sahiplerinin binalarının yüzde 74'üne el koyulacağı" söylemiyle, Tarlabaşı' ndaki dairelerin genellikle 70 metrekare olduğu bilgisi yanyana koyulunca yıllardır orda yaşayan insanlara 18 metrekarede yaşamak ya da çekip gitmek düşüyor. Kürtlerin çoğunlukta olduğu Tarlabaşı için DTP, karşı mücadele geliştireceğini söylerken, Sulukule Platformu Tarlabaşı mücadelesini kardeş mücadele ilan ediyor. Hukukçular semt sakinlerinin belediyeye dava açmasını önerirken, Belediye Meclisi "hukuksuzluk yoktur" diyor.
Ferhat Tagay (DTP İstanbul İl Yönetim Kurulu üyesi): "AKP Tarlabaşı'ndaki bu oyunu Sulukule'de de yaptı ve biz ona da karşıydık. Anlıyoruz ki AKP'nin 'sosyal devlet' anlayışı, kirli liberal politikaları, zenginlere rant sağlamak için azınlıkları ve fakirleri bertaraf etmek üzere kuruludur."
Erbay Yücak (Kentsel dönüşüm mağdurlarının avukatı): "Bu projelerde AKP'nin amacı kültürel dokuyu ve barışçıl yaşamı güçlendirerek muhafaza etmek değil, merkezde bulunan ve rant miktarı yükselen yerlerden kâr elde etmektir. Tarlabaşı'nın asıl sorunu bizce devletin mal sahiplerinin binalarının yarısına el koyması değildir, çünkü Tarlabaşı'nda genelde kiracılar oturur. Dolayısıyla asıl sorun orada onlarca yıldır yaşayarak bir hayat kuran insanların tasviye edilmesi ve asıl soru da devletin bu yıkımı tapu kaydına göre mi, yoksa içinde yaşayan insanlara göre mi yapacağıdır. AKP önce bu mülkiyet tartışmasını açığa kavuşturmalıdır."
Hacer Foggo (Sulukule Platformu aktivisti): "Dönüşüm adı altında yapılan her proje fakiri sürüklerken zengini yüceltiyor, kabartıyor. 5366 sayılı yasa malesef belediyeye bütün hakları veriyor, dolayısıyla uzlaşılmaz-sa kamulaşılamıyor. Yani bu projeler insanlar değil, sermaye odak alınıyor. Yapılan şey hükümetin yoksullarla savaşıdır. Sulukule için açtığımız ve sonucunu umutla beklediğimiz bir dava var ve bu dava bizim lehimize sonuçlanırsa bu Tarlabaşı kültürünün de yok olmasını engelleyecek. Dilekçedeki semt adını değiştirmek bile yetecek çünkü yapılan müdahale, hukuksuzluk iki semt için de aynı ve bu durum Sulukule ve Tarlabaşı'nın mücadelesini ortaklaştırıyor."
»Engin Baba (CHP li Beyoğlu Belediye Meclisi Üyesi): "Biz projeye onay verdik çünkü bizce yapılmak istenen Beyoğlu adına güzeldir. Biz bir uygunsuzluk görmedik. İhalenin hangi şirkete verildiği konusu ise bizi değil, Yürütme Kurulu'nu ilgilendirir."

GÖKÇE GUNDUÇ BIA