Passolig dosyasının ikinci gününde söz Beşiktaş ve Trabzon taraftarlarında. Halkın Takımı ‘Müşteri olmayacağız’ derken,  Kemenche ‘Makul tarafta olmayı reddediyoruz’ diyor

Tek neden şiddeti önlemek mi?

Hazırlayan: Emrah Temizkan

temizkanemrah@gmail.com M@emrahtemizkan


Passolig dosyasının ikinci gününde söz Beşiktaş ve Trabzon taraftarlarında. Halkın Takımı ‘Müşteri olmayacağız’ derken,  Kemenche ‘Makul tarafta olmayı reddediyoruz’ diyor.

Halkın Takımı: Müşteri olmayacağız!

Yeryüzü çukurundaki en büyük açık pazarlardan biri olan futbol taraftarını orasından burasından tırtıklamakla doymayan sermaye grupları bizleri artık direkt tabakta servis etmeye karar verdi. İnşaattan sağlığa aklına gelen her kârlı alanı vesayetine alan iktidar ve ortağı sermaye grupları şimdi de maçlara giden yaklaşık 5 milyon futbol taraftarını kendi tefeci dükkanlarına müşteri yapmaya çalışıyor. Gönül verdiği takımının maçlarına gidebilmenin yolu artık banka veznelerinden geçecek. Buna bizleri kim ya da ne zorlayabilir ki? Kanun elbette. Kredi kartı marifetiyle Gelir-Cep-Banka yolunu izleyen dar gelirliler artık ceplerin by-pass edilmesiyle doğrudan tefeci bankaların kasasına yönlendiriliyordu. Bunun için yalvar yakar olan bankalar iktidarın “yürütme” ve kanun güçlerini de arkalarına alarak direkt ceplerimize dalmaya karar verdiler. Passolig kartı adı altında -pazarlanan demeyelim- mahkûm ettirilmeye çalışılan enstrüman bildiğimiz kredi kartının ta kendisidir.
 


Diğer kartlardan tek farkı artık kaktırılma yöntemleri arasında müşteriye yalvarma-ikna  yöntemleri değil kanun zorunun kullanılmasıdır.

Tabelasıyla bile çoğumuzun müşerref olamadığı bir iktidar ortağı banka, 5 milyon taraftarı, takımını izleyebilmesi için bu karta mecbur ediyor; hem de üste para alarak. Hem de fişleyerek… İktidar-sermaye ortaklığının tellâlı olan TFF’nin Genel Sekreteri Emre Alkin’in şu küstahça sözü taraftar olarak kendimizden başka güvenecek, dayanacak gücümüzün olmadığının açık bir göstergesidir: “Kuru kuruya sevgi olmaz, passoligle biraz para harcayın kulübünüz için.”  


Taraftar olarak bize düşen nedir?
Yıllarca “tribünlerde müşterileştirilmeye çalışılıyoruz” çığlıkları attık umursanmadı. Her şeyimize el koyup bize geri sattılar. Hepsinin de ortak gerekçesi “kulübümüze destek oluyoruz” oldu. Şimdi geldiğimiz aşama “tribünler ne ki taraftarlığımız üzerinden günlük hayatımızda dahi hem müşterileştiriliyor hem de iktidarca fişleniyoruz” aşamasıdır.

Takımımızla aramıza girmeye çalışan tüm hırsızlara karşı ortak bir cephe oluşturamadığımız taktirde ya sevdalarımıza pezevenklik yapmaya çalışanları besleyeceğiz ya da artık onu uzaktan seveceğiz. Tribünlerin boş kalması onların umurunda dahi değil. Kulüplere boş koltukların parasını ödedikleri sürece kulüp yönetimleri bizi satar. Taraftar olmadan futbolu ne güzel idare edebileceği hayalleri içindeki federasyon bizi satar. Kime mi satar? Statlarımızdan toplanıp ortalık yere dökülen bizleri toplayan“yayıncı kuruluş” adı altındaki hurdacıya satar. İktidarların sermaye ortağı bankalara satar. İtiraz edenleri cezaevlerine satar.

Satılık olmadığımızı anlatmanın ve de satılmamanın bir yolu var mı?

Tribünleri boş bırak. Yayıncı kuruluşu besleme. Hırsızlara prim verme.

Gücün –şimdilik- sadece tüketimden geliyorsa tüketme…

Hem kendini, hem takımını hem de sevdanı…

***

KemenCHE: Futbol borsada değil arsada güzeldir


KemenCHE olarak,sesimizi ilk defa 2010-2011 sezonunda Trabzonspor A.Ş’nin Çaykara–Uzungöl’de yapmayı planladığı HES pojesine tepki göstermek amacıyla maçlara gitmeme kararı ile duyurduk.  Bu süreçte kamuoyundan  olumlu tepkiler de aldık.Bu konudaki duyarlılığımızı sürdürdüğümüz gibi, Neoliberal politikaların yaşamımızın her alanına, kılcal damarlarımıza kadar nüfus  ettiği bir dönemde, mücadelemizi artarak devam edeceğini de belirtmek isteriz.


Kapitalist sistemin, futbolu spor olmaktan çıkarıp dayanışmacı, barışcıl ve evrensel boyutunu göz ardı eden, yalnızca ticari bir sektör haline getirmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Futbolun endüstriyelleşmesi ile birlikte ırkçılık ve giderek yükselen nefret söylemleriyle iktidarlar tarafından siyasallaştırılarak bir sömürü aracı haline getirildiğine tanıklık ediyoruz. En son ülkemizde hayata geçen e-bilet uygulamasıyla, insanların cebindeki parayı almakla beraber, fişlemeden tutun da baskı ile sindirilmek istenen seyirci profili oluşturmayı hedeflemektedirler. Biz KemenCHE olarak makul taraftar olmayacagımızı ve e-bilet uygulamasına direneceğimizi belirtmek istiyoruz.

İlk dava Trabzon'da
Trabzon özelinde maçları boykot eden ve e-bilet’e hayır diyen taraftarlar olduğu gibi VİRA taraftar grubu da bu konuda açıklama yapmıştır. E-bilete karşı ilk bireysel dava da yine Trabzon’dan Karadeniz Teknik Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Doğukan Bora Savaş Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne PassoLig uygulamasıyla ilgili dava açtı.  Davanın temelinin kişisel verilerin isteği dışında paylaşılmasını engellemek olduğunu belirten Savaş, ihtiyati tedbir başvurusunda bulunduğunu da kaydetti.Baktığınızda Trabzon’da azımsanmayacak bir taraftar profili e-bilete karşı pozisyon almış durumdadır.Tüm takım taraftarları olarak ortaklaşacağımız tüm eylem ve etkinliklerde bir araya gelmeyi hedeflemekteyiz.Son olarak “Başka bir tribün mümkünse başka bir futbol ve dünya da mümkün” ile “Futbol borsada değil arsada güzeldir” diyoruz.