Yaz iyiden iyiye kendini göstermeye başladı. Zaman zaman otuz dereceye çıkan sıcaklarda şüphesiz en serin yer, koca çınarın altıdır.

Yaz iyiden iyiye kendini göstermeye başladı. Zaman zaman otuz dereceye çıkan sıcaklarda şüphesiz en serin yer, koca çınarın altıdır. Bakın, Sırçınar’ın müdavimleri çoktan çınarın altında yerlerini almış bile. Güneş bir hayli yükselmiş, sabahın serinliği de geride kalmış. Sabah kahvaltısının üzerinden çok geçmemesine rağmen taş fırından yayılan yeni çıkmış simit ve tahinli pide kokusunun kahve sakinlerini nasıl cezbettiği masa üzerine yığılmış simit ve pidelerden belli. Dümenci her zamanki gibi aç ve sabırsız; “Heyy Şiktan, nerde kaldı şerbetler oolumm. Soğudu pideler yahuuu..”
Şiktan Dümenci’yi daha fazla kızdırmadan servisi derhal yaptı. Bir taraftan sıcak simit ve pideler parçalara ayrılıp yutulurken diğer taraftan da Şiktan yapımı, sırçınar’a özel nane aromalı gelincik şerbetlerinden kocaman yudumlar alınıyordu.
İlk lokmalar mideye inip bir parça doyum sağlanınca suskunluk yavaş yavaş bozulur ve günlük sohbet masaya dökülür.
Uzaktan uzağa lise bahçesinden trampet sesleri geliyor. Koca çınarın dallarına konuşlanmış serçelerin cıvıltıları yanlarından hızla geçen gençlerin şarkılarına karışken.
Hoşaf Sami;” Ahh , gençliğim ahh.. Başımda bahar türküleri, gelincik tarlalarında  rüzgâr gibi esmek vardı şimdi. Nerdee o günler?”
Vahap; “Sami abi o senin zamanında imiş. Şimdi gençler işsiz, gelincik tarlalarında değil, fabrika kapılarında, ofis kapılarında iş peşinde..”
Hacı konuyu değiştirerek sözü Baykal’a getirip Kasap Hüseyin’in damarına basar;.
“Eee Hüseyin, sende geri dön gözyaşları göremiyorum. Ne çabuk sırt döndün parti liderine böyle..”
“Bu gün seninle uğraşmaya hiç niyetim yok. Boşuna uğraşma Hacı..” diye yanıtlasa da, Hacı inat etmişti bir kere. Niyeti bozmuş, mutlaka  zıplatacaktı Hüseyin’i..
“Eee tabi bu ahlaksızlığı savunacak değilsin zaarr.”
Sözün burasında Cenap Hoca dayanamadı, araya girdi;
“Şimdi orada dur bakalım Hacı! Senin ahlak dediğin nedir ki? Bak Vahap’ın çocuğu hâlâ iş bulamadı. Onun da çocuğun da içi yanıyor. Yalnız o olsa neyse, milyonlarca genç işsiz dolaşıyor. Her dört gençten biri işsiz. Bu duruma neden olan senin parti liderin çok mu ahlaklı yani?
Gelir düzeyi en düşük yüzde 20 ile en yüksek yüzde 20 arasındaki fark on katı aşmış bir ülkede başbakanım diye dolaşmak mı ahlaklı olmak?
Salt polise taş attı diye yüzlerce çocuğu hapse tıkmak mı ahlaklı olmak?
Caddelerinde, meydanlarında sahipsiz, her türlü tacize açık ve şiddete yatkın büyüyen çocukların dolaştığı bir ülkede başbakanım diye dolaşmak mı ahlaklı olmak?
Sadece Ankara’da ikibin aile, çocuğuna bakamayacağını söyleyip Çocuk Esirgeme Kurumu’na çocuğuna bakmasını söylediği bir ülkede yönetici olmak mı ahlaklı olmak?
Cumhuriyet tarihinde en çok dinleme, izleme ve teknik takibin yapıldığı, jurnalcilikte Abdülhamit’i bile geride bırakan bir dönemden geçiyoruz. Vatandaşının özel yaşamına bu kadar yoğun girmek ahlaksızlık değil de nedir?
Eski Osmanlı ile yeni Osmanlıyı karşılaştırıyorum da; vallahi gelinen noktada senin parti liderin için ‘boynuz kulağı geçti’ demekte yanlış olmayacaktır  Hacı.
Başlamışken devam edeyim. Cinsel istismar, pedofili senin partinin iktidarında kat be kat arttı. Ama bunu senin yandaş, cemaat medyan görmez. Üzmez olayında sus pus olan gazetelerin, televizyonların bu gün birden bire ahlak zabıtası kesildi bakıyorum.
Evet, susma Hacı söyle bakalım, halkın varlıklarını sermayeye teslim eden, bunu da göğsünü gere gere; ‘ Ben ülkeyi pazarlamakla mükellefim’ diyen başbakanın ne hakla bu gün ahlak dersi verebiliyor?
Halka ait ne var  ne yok satacaksın, hayvancılığı yok edeceksin, sonra et fiyatları artınca da  işi spekülasyona bağlayıp cemaatin helal et şirketlerinden et ithal edeceksin. Bu mu ahlak dediğin senin Hacı?
Sahipsiz Müslüman trafik kazasından ölüme neden olursa hapse, sahipli, başkan oğlu Müslüman aynı suçu işlerse mahkemeye bile uğramaz. Üstelik yüz binlerce genç işsiz dolaşırken aynı oğula Allah yürü ya kulum der, gemi sahibi yapar. Böylesi bir tarz ise ahlaklı olmak, ben ahlaklı falan değilim Hacı bilesin.
Eğer Ali Dibolar, Deniz Fenerleri yaratıp, pişkince iktidarını sürdürmeyi hak görerek fener ışığında gölge oyunları peşinde koşmaksa ahlaklı olmak; ben hiç ama hiç ahlaklı değilim Hacı. İşte bu kadar.”
Hacı sus pus, kem küm evelenip, gevelenirken, hislerine tercüman olunan Kasap Hüseyin anında sahne aldı:
“Hay ağzını öpeyim Cenap Hoca, vallahi ne doğru konuştun.”
Cenap Hoca, Hüseyin’e kaş çatıp dönerek; “Seninkileri de görüyoruz Hüseyin. Tüm bu ahlaksızlıklara ortak olan, aslında mevcut iktidardan zaman zaman daha geri düşen bir parti lideri ve oligarşisine sahip çıkıyorsunuz.”
Şiktan gelincik şerbetlerini tazelerken Sinek Efe, giderek gerilen sohbete son  noktayı koydu;
“Desene Cenap Hoca, tencere dibin kara, senin benden kara vaziyetleri he mi?”