TGC ödülleri sahiplerini buluyor
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla her yıl verdiği Basın Özgürlüğü Ödülü”nü kazanan isimler belli oldu.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla her yıl verdiği Basın Özgürlüğü Ödülü”nü kazanan isimler belli oldu. 2012 Basın Özgürlüğü Ödülü Büyük Seçici Kurulu 16 Temmuz 2012 Pazartesi günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Merkezi’nde toplandı.
ZEYNO’YA BİR ÖDÜL DE TGC’DEN
Büyük Seçici Kurul ayrıca sayıları 100’e yaklaşan tutuklu gazeteciler adına da 2012 Basın Özgürlüğü Ödülünün Bedri Adanır ve gazetemi muhabiri Zeynep Kuray arasında paylaştırılmasına karar verdi. 2012 Basın Özgürlüğü Ödülü’nün bu yıl kurum dalında gazeteciler ve yayıncılar üzerindeki baskıları sürekli dile getirmesi, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerinde raporlar hazırlayarak kamuoyunu aydınlatması nedeniyle Türkiye Yayıncılar Birliği’ne verilmesi kararlaştırıldı.
TGC 2012 Basın Özgürlüğü Ödülleri Büyük Seçici Kurulu, ayrıca basın özgürlüğü ile ilgili gazetecilerin yaşadığı sorunlara da dikkat çekerek şu açıklamayı yaptı: “Gazeteciliğin meslek ilkelerine bağlı olarak özgürlükçü bir anlayışla yapılması önemli ölçüde kısıtlanmaya uğramıştır. Farklı görüşleri ve çok sesliliği dile getirdikleri için medyadan uzaklaştırılan ve siyasi iktidar tarafından hedef gösterilen gazetecilerin sayısı hızla artmaktadır. Türkiye’nin basın özgürlüğü açısından içinden geçmekte zorlandığı bu dönemde halkın haber alma hakkını savunan, gerçekleri dile getirmekten vazgeçmeyen gazetecilere her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durumda bırakılan gazeteci arkadaşlarımızı desteklediğimizi mesleki tutumlarını övgüyle karşıladığımızı kamuoyu ile paylaşırız.” Ödüller 24 Temmuz Salı günü The Marmara Oteli’nde düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak.
Sayfa 8
CHP’de değişim rüzgarı
ESRA KOÇAK ANKARA
CHP'nin 34. Olağan Kurultayı'nın ikinci gününde 60 kişilik Parti Meclisi ve 120 kişilik Yüksek Disiplin Kurulu listeleri için kıyasıya bir mücadele vardı. “Değişim ve Demokrasi” adı verilen kurultayda partililer Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu’na girebilmek için yoğun bir kulis faaliyeti sürdürürken, asıl mücadele partinin iki numaralı koltuğu içindi.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'dan sonra partinin en yetkili ismi olmak için partinin deneyimli siyasetçilerinden Adnan Keskin ve halen bu görevi yürütmekte olan Nihat Matkap isimleri ön plana çıktı. Kılıçdaroğlu'nun PM için hazırladığı 90 kişilik anahtar listede Adnan Keskin, Haluk Koç, Hurşit Güneş, Gürsel Tekin, Şafak Pavey, Gülsüm Bilgehan Toker, Veli Ağababa, Engin Altay, Özgür Özel, Ali Rıza Öztürk, Bülent Tezcan, Kadir Gökmen Öğüt yer aldı.
AYDIN AYAYDIN LİSTEDE YOK
Parti Meclisi’ne seçilip seçilmeyeceği merakla beklenen isimlerden biri de Aydın Ayaydın’dı. Ancak Genel Başkan’dan beklenen işareti alamayan Ayaydın, Parti Meclisi adaylığını geri çekti. Genel Başkan’ın listesinde ayrıca öne çıkan isimler şöyle: Gürbüz Çapan, Bülent Tezcan, Kadir Gökmen Öğüt, Zuhal Samlı, işadamı Cemal Canpolat, İSO Başkanı Tanıl Küçük’ün eşi Sedef Küçük.
ASKER KÖKENLİ İKİ ÜYE
Yine Kılıçdaroğlu’nun listesinde dikkat çeken iki asker kökenli isim var; Emekli Tuğgeneral Ali Er ile emekli Albay Cem Hatunoğlu.
METİN FEYZİOĞLU BİLİM PLATFORMUNDA
60 kişilik Parti Meclisi’nin 8 kişisini Bilim Platformu oluşturuyor. Kılıçdaroğlu, Bilim Platformu için anahtar listesini daha kısa tutacak. 8 kişilik platform için 12 kişilik bir liste bekleniyor.
Bilim Platformu anahtar listesinde yer alan en dikkat çekici isim ise Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu. Bilim platformu anahtar listesinde yer alan diğer isimler ise şöyle: Sencer Ayata, Nur Serter, Burhan Şenatalar, Gürbüz Evren, Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı Halit Toraman.
İşte CHP’nin anahtar listesi
Nİhat Matkap, Erdoğan Toprak, Yakup Akkaya, Sencer Ayata, Atilla Emek, Birgül Ayman Güler, Gökhan Günaydın, Mehmet Zeki Gündüz, Emrehan Halıcı, Ayten Kayalıoğlu, Faruk Loğoğlu, Faik Öztrak, Perihan Sarı, Sezgin Tanrıkulu, Bihlun Tamaylıgil, Şafak Pavey, Veli Ağbaba, Engin Altay, Özgür Özel, Ali Rıza Öztürk, Gülsüm Bilgehan Toker, Bülent Tezcan, Kadir Gökmen Öğüt, Gürbüz Çapan, Zuhal Samlı, Adnan Keskin, Gürsel Tekin, Haluk Koç, Bülent Kuşoğlu, Gülseren Onanç, Umut Oran, Çetin Soysal, Yaşar Seyman, Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Prof. Dr. Sencer Ayata, Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Prof. Dr. Nur Serter, Prof. Dr. Burhan Şenatalar, Gürbüz Evren, Halit Toraman...
KİM NE DEDİ?
Adnan Keskin: CHP önemli bir süreçten geçiyor. Canlı, diri, heyecanlı kurultay oldu. CHP toplumumuz için bir cazibe merkezi haline gelecek. Sistemle uyumlu yaşamakta zorluk çeken bütün yurttaşlarımız, CHP'yi bir iktidar alternatifi olarak görüp, iktidara gelmesi için gerekli desteği sunacak. Şimdi demokrasiye ve değişime en fazla ihtiyacımız olduğu bu dönemde ben de değişim diyorum.
Ercan Karakaş: Kurultayımız için iyi bir başlangıç oldu diyebiliriz. Büyük bir kalabalık ve ilgi vardı. İçerik olarak da olukça iyiydi. Ana sloganımız “demokrasi ve değişim.” Kurultaydan sonra oluşacak yönetim bu sloganın dışa dönük olarak ne anlama geldiğini anlatacak. Zaten bir temel iktidar programı yapacağız. Değişimden ne anladığımızı, nasıl bir demokrasi istediğimizi, nasıl bir örgütlü toplum istediğimizi hepsini ortaya koyacağız. Bir PM seçeceği ve bu PM bizi üç yeni seçime hazırlayacak; Yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler. Kurultay delegeleri de gerçekten bu partiye emek vermiş, sol değerlere aşina kişilerin yönetim kadrolarına seçilmesini istiyor. İlk kez 500'ün üzerinde PM'ye aday var. Çarşaf liste yapıyoruz bu da bir ilk.
Veli Ağbaba: Altı okun devrimcilik oku kurultayda daha ön plana çıktı. Hem tabanda hm tavanda bu okun daha da uzadığını görüyoruz. Baktığınızda Denizlerin Che'lein fotoğrafların dolaştığı bir kurultay oldu. Her zamankinden daha fazla özgürlüğün demokrasinin gündeme geldiği bir kurultay yaşıyoruz. Önemli bir değişim gerçekleşiyor. İlk kez çarşaf liste uygulaması ile karşı karşıyayız.
Süheyl Batum: CHP 90 yıllık bir parti. Bir parti yüzde 50 ya da 60 aldı diye bakmamalıyız. Bizim ilkelerimiz sosyal demokrasi emeğe saygı, hukukun üstünlüğü. İşte bizim kurultayımız bunların ışığında gerçekleşiyor.
Erdoğan’ın Suriye
trafiği hızlandı
Suriye konusunda müdahaleci ve saldırgan tutumunun dozunu hiç düşürmeyen Başbakan Erdoğan, dün kendini Suriye konusuna adadı.
Suriye'de yaşanan son gelişmeleri görüşmek üzere, Suriye’ye müdahale karşıtı olan Rusya'ya giden Erdoğan, uçuş öncesi Ankara Esenboğa Havalimanı’nda Mit Müsteşarı Hakan Fidan ile programında görünmeyen bir görüşme yaptı.
İSTİHBARAT PAYLAŞIMI İSTEYECEK
Erdoğan ziyareti kapsamında Rusya devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir görüşme yapacak.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da katılacağı görüşmede jet krizinin ayrıntılı olarak masaya yatırılacağı biliniyor. Erdoğan’ın Rusya'nın bölgedeki radarlarından elde ettiği istihbaratı paylaşmasını ve bunun TSK jeti konusunu aydınlatabileceğini ileteceği öngörülüyor.
BBC Rusya, Rus basınında ağırlıklı olarak öne çıkan olumlu havanın dışında Erdoğan’ın ziyaretine ’Putin ve Erdoğan’ı zorlu müzakereler bekliyor’ başlığını atarak, görüşmelerin kolay geçmeyeceği yazdı.
ABD, Erdoğan’ı
yalancı çıkarmadı
Surİye hava sahasını ihlal ettikten sonra düş(ürül)en TSK jetiyle ilgili bir çok soru işareti varlığını korurken, daha önce konuya ilişkin “Bilgilerimizi açıklayamayız” diyen ABD’nin, Ankara’yı doğrular nitelikte TSK jetinin uluslararası hava sahasındayken düşüşe geçtiği yönünde rapor tuttuğu iddia edildi. Sabah gazetesinin haberine göre; ABD, Ankara'ya özetle "Olay uluslararası hava sahasında gerçekleşti ancak uçak düştü mü yoksa düşürüldü mü tespit edemedik" dedi.
İktidara yakınlığıyla bilinen gazete, haberi “ABD'nin "açıklamayız" dediği ancak Ankara'ya gönderdiği, radar kayıtlarından oluşan bilgilerin ilk bölümü, Türkiye'nin tezleriyle bire bir örtüşüyor” ifadeleriyle verdi.
SAYFA 9
‘Kürtçe konuşuldu, anlaşılamadı’
ELÇİN YILDIRAL
KCK'ya yönelik operasyonlar kapsamında tutuklanan 36'sı avukat 1'i gazeteci toplam 50 kişinin İstanbul Adalet Sarayı'ndaki dünkü yargılanması da gergin başladı. Duruşmaya tutanak krizi damgasını vururken, sanık avukatların, Kürtçe savunma talepleri zabta “Kürtçe konuşuldu. Anlaşılmadı” şeklinde geçerken savunma avukatları sanık meslektaşlarının söylediklerinin aynen tutanağa geçmesini istedi.
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada sanık avukatlar, İmralı’ya kendi özgür iradeleriyle gittiklerinin altını çizerken, sanık avukatlarından Davut Uzunköprü, “Birbirimizi tanımadığımız, illiyet bağımız olmadığı halde örgütsel ilişkiden söz ediliyor. Bu durumda hiyerarşik bağ, örgütsel ilişki nasıl olabilir. Anlamakta zorlanıyorum” dedi.
‘RİNG ARACINDA TANIDIK BİRBİRİMİZİ’
İddia makamının kurguladığı ddianame ile ilk defa bir araya geldiklerini söyleyen Uzunköprü, “Ring araçlarında tanıdık birbirimizi” diyerek, iddianamede kimden hangi şekilde ne zaman talimat aldığımız somutlaştırılmamış. Maddi gerçeğin ortaya çıkabilmesi için yasal deliler ile somutlaştırılmalıydı. Görüşmeler, devletin denetim gözetimi altında gerçekleştirildi. Ben bir defa İmralı’ya gittim hakkımda hemen dava açıldı, tutuklandım. Oysa yasa dışı kayıtlar ilk defa iddia makamının eline geçmedi. Zaten onun elindeydi. Mart 2010’dan bir gün öncesine kadar bin defa daha gitseydim İmralı’ya şimdi yargılanmayacaktık” diye konuştu. Uzunköprü, “Polisin yarattığı illegal örgüte üye olmak ile suçlanıyoruz” dedi.
KÜRTÇE SAVUNMA TALEBİNE RET
Sanık avukat Doğan Erbaş, Kütçe konuşarak savunmasını Kürtçe yapmak istediğini söyledi. Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci, Erbaş’ın Kürtçe savunma yapma talebini kabul etmedi. Bunun üzerine Erbaş, savunmasını yapamadı. Sanık avukat Cemo Tüysüz ise, “İddianamede söz edildiği gibi bir yerden seçilerek İmralı’ya gitmedik. Büroya gidiş gelişlerimiz ve görüşmelerin hepsi kayıt altına alınmış. Bugün imkânım olsa yine İmralı’ya giderim. İddianamede kelime oyunlarıyla bir takım suçlar atfediliyor” diye konuştu. Bürosunun arandığı sırada polislerin el bombası bulduk iddiasında bulunduğunu söyleyen Tüysüz, “Ancak dosyaya baktım. Buna ilişkin bir şey göremedim” dedi.
Sanık avukat Cemal Demir, Kürtçe konuşarak avukatlık mesleğini yaptığı için tutuklandığını söyledi ve hakkındaki iddiaları kabul etmeğini belirtti. Sanık avukat Yaşar Kaya ise evinin panzerler eşliğinde arandığını belirterek, “Bir avukatın evi böyle aranıyorsa kimsenin hukuk güvencesi yoktur” dedi. “İddia makamı görüşmeye gitmeden önce toplantı yaptığımızı iddia etmekte. Toplantının yapıldığı gün ben Kars’taydım" diyen Kaya, “Nasıl bir örgütüz ki, arkadaşlarımın yüzde 90’ının telefonu ben de yok1 diyerek beraatini istedi.
‘BU KOŞULLARDA SAVUNMA YAPMACAĞIM’
Söz alan sanık Erman Emekçi ise Kürtçe, “Kürtçe savunma yapmak istediğini belirterek, tercüman istedi. Sorulara Kürtçe, “Tercüman istiyorum” yanıtını vermesi üzerine mahkeme başkanı, Emekçi’ye söz vermedi. Ardından söz alan sanık avukat Hatice Korkut ise ana dilimin yok sayıldığı meslektaşlarıma saygı gösterilmediği bu koşullarda savunma yapmayacağını belirtti.
Bu sırada savunma avukatlarının mahkeme başkanına müvekkillerinin taleplerinin zapta nasıl geçtiğini sorması üzerine tartışma çıktı. Mahkeme Başkanı Ekinci, zapta “Kürtçe cevap verdi, anlaşılmadı” şeklinde geçildiğini belirtmesi üzerine savunma avukatı Several Ballıkaya, “Müvekkillerimin bu koşullarda savunma yapmamasını istiyorum” dedi. Avukat Ömer Kavili, “Zabit Kâtibi duruşmada geçen her şeyi husumet taşımadan aynen yazmak zorundadır” diyerek, taleplerini şu şekilde sıraladı: Bizler, görüntü ve ses kayıtlarının avukatlara da verilmesini istiyoruz. Çözümlerle ile zapta geçenleri karşılaştıracağız. Zabıtların anın da denetlenmesi bakımından görüntüye yansıtılmasını, zabtın bir örneğinin avukatlara teslim edilmesini, hukuka aykırı olanların zabıttan çıkarılmasını istiyoruz.”
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda ise Başkan Ekinci ses ve görüntü kayıtlarının dökümünün avukatlara verilmesi talebini reddetti. Ekinci "her şey kayıt altına alınıyor yaptığınız espiriler bile, sizin amacınız davayı uzatmak yargılama yapılmasını engellemek" diyerek talebi geri çevirdi.
Yargılama protesto edildi
Dava öncesinde avukatlar İstanbul Adalet Sarayı’nın önünde bir basın açıklaması düzenledi. Fransa ve Hollanda’dan gelen avukatların da destek verdiği açıklamayı okuyan Av. Leyla Tüzel; “Cumhuriyet tarihinin en büyük toplu avukat tutuklaması olan bir davada savunma görevini yapmaya çalıştıklarını" söyleyerek, "Bütün taleplerin reddedildiği bir yargılama sürecinde olduklarını dile getirdi. Sınır Tanımayan Avukatlar Gözlemci Heyeti’ni temsilen konuşan Hollanda Barosu avukatlarından Yudith Lintanberg, "yargılamada edindikleri tespitleri her baroya ileteceklerini ve tutuklu avukatlarla görüşme taleplerinde ısrar edeceklerini" vurguladı. Fransız Barosu Avukatı Michele Tisseybe ise "duruşmaların onursuz bir yargılama izlenimini verdiğini" belirterek "avukatların neden tutuklu olduklarına anlam veremiyoruz, sanıkların suçları bile açıkça ifade edilmiyor" diye konuştu. Burcu Sarıbal
HEY GİDİ İLERİ DEMOKRASİ, SEN NELERE KÂDİRSİN!
Özgürlük mitingine katılanları
‘özgürlük hakimleri’ tutuklattı!
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından yapılmak istenen ancak Diyarbakır Valiliği’nin izin vermediği mitinge polisin müdahalesi nedeniyle çıkan olaylarda gözaltına alınan 87 kişi, 3. yargı paketi kapsamında atanan "Özgürlük hakimleri"nce sorgulandı. Zanlıların 17'si tutuklandı.
ÇOCUKLARI DA SORGULADILAR
Edinilen bilgiye göre, 14 Temmuz'da Diyarbakır'da düzenlenecek olan ancak Valiliğin izin vermediği mitingle ilgili gösterilere katıldıkları için gözaltına alınan ve adliyeye çıkarılan 14'ü çocuk 87 kişiden 48'i savcılıktaki ifade işleminin ardından salıverildi. 39 kişi ise tutuklama talebiyle sorgu hakimliğine sevk edildi.
ÖRGÜT ADINA SUÇ İŞLEMİŞLER
"3. Yargı Paketi" kapsamında özel yetkili hakim ve savcılar yerine görevlendirilen ‘özgürlük hakimlerince sorguları gerçekleştirilen 39 kişiden 17'si, "Örgüt adına suç işlemek" suçlamasıyla tutuklandı, 22 kişi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
‘Demokratik haklara faşizan yaklaşım’
BDP Genel Merkezi de Diyarbakır’da kana bulanan mitingi ve sonrasındaki süreci yazılı bir açıklama yaparak değerlendirdi. Açıklamada, “Bugün ne yazık ki Türkiye en temel insan hak ve özgürlüklerini ayaklar altına alan, en demokratik bir hakkın kullanılmasına dahi tahammül gösteremeyen, halkın barış ve özgürlük taleplerini şiddetle bastırmaya kalkışan bir siyasi iktidar ve onun faşizan-ırkçı uygulamalarıyla karşı karşıyadır” denildi.
BDP’lilerden Şahin’e cevap
Olayların ardından “O milletvekillerinin orada ne işi vardı? Eylemci misiniz, vekil misiniz?” diyen Diyarbakır Valisi’ne destek çıkan ve validen daha skandal açıklamalar yapan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e BDP’liler tepkili. Yapılmak istenen toplantı bir anlamda terör örgütü toplantısıdır. Başka türlü değerlendirmek akıl tutulması olur. Diyarbakır’da bölücü terör örgütüne hizmet eden zavallı 18 milletvekili var. Bir milletvekili hukuki eyleme katılır, hukuksuz eyleme katılmaz” diyen Şahin’e BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, “Böylesine ağzı rezil bir kişiden hem hukuken hem siyaseten hesabını soracağız. Hakettiğinden fazlasının hesabını soracağız. Böyle korkaklar ancak fikirle, sandıkla yarışamadıkları insanlara karşı Saddam gibi silahlı güçlerini üzerine gönderirler. Böyle kişilerin böyle makamlarda olması Türkiye için de utanç vericidir. Ancak böylelerinden Türkiye’yi en kısa sürede kurtaracağımızı da halkımıza müjdelemek isteriz” diye tepki gösterdi. Altan Tan ise “İdris Naim Şahin daha sayı saymasını bile bilmiyor. 26 milletvekilini 18 gördü. Hâlâ şaşo-başo (şaşı) görüyor. Zavallı birini görmek istiyorsa aynaya baksın. Ondan sonra da takla atsın. Biraz oynasın kendisine inanırız” diye konuştu. Ertuğrul Kürkçü de “Bakan’ın seviyesine inmeyeceğim, çok üzgünüm. O lisanı bilmiyoruz. Türkiye’de kanunları anayasadan ve Meclis’ten biliyoruz; buna göre de yurttaşlar önceden izin alınmaksızın saldırısız ve silahsız gösteri yapma hakkına sahiptirler. Keşke AKP’li vekilleri de orda görmüş olsaydık. O zaman bütün tablo çok daha farklı olabilirdi” dedi.
SAYFA 10
‘Zihin okuma’ fantezisi gerçeğe yaklaşıyor
Google desteğiyle Türkiye’de yürütülen bir araştırma kapsamında, beyin verilerini kullanarak, zihinden geçenleri okuyan bir bilgisayar programı geliştirildi. ODTÜ ve Koç Üniversitesi araştırmacılarının yürüttüğü proje kapsamında manyetik rezonans (MR) makinesindeki kişilerin zihninden geçen nesneler yüzde 80 başarı oranıyla tahmin edilebiliyor.
“Beyin Verileri Kullanarak Zihinden Geçenleri Kestiren Bilgisayar Programı” adı verilen proje, ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatoş T. Yarman Vural ve Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. İlke Öztekin’in çalışmasıyla geliştirildi. Vural, Google şirketinin maddi desteğiyle başladıkları projelerinde, ileride bilgisayarların “akıl okuyabildiği” sistemler geliştirmeyi hedeflediklerini söyledi.
Bu amaç için manyetik rezonans (MR) makinesinde birtakım deneyler yaptıklarını, insanların çeşitli duygularını canlandırarak beyin sinyallerini kaydettiklerini belirten Vural, bu verileri bilgisayar ortamında modellediklerini söyledi.
"YÜZDE 80'LİK BAŞARIYA ULAŞILDI"
İnsan beyninden manyetik rezonans görüntülemeyle kaydedilen sinyalleri kullanarak, düşündüğümüz nesneleri tahmin eden özgün bir bilgisayar programı geliştirdiklerini kaydeden Vural, şu bilgileri verdi:
“Geliştirilen yöntemde, önce kişinin beyin sinyalleri kaydedilerek bir bilgisayara yükleniyor. Bilgisayar kişinin beyninin yaklaşık bir düşünce modelini çıkararak öğreniyor. Daha sonra bu kişiden gelen yeni sinyaller ölçüldüğünde bilgisayar kişinin ne düşündüğünü kestirmeye çalışıyor. Soyut duygu durumlarından kişinin mutlu, yılgın, sinirli olup olmadığını belirleyebiliyoruz. Bunun yanında sistemimiz, akıldan geçen somut nesneleri de okuyabiliyor. Mesela akıldan geçen renkleri, nesneleri, hayvanları, kılık kıyafetleri, sebze ve meyveler gibi bazı nesneleri doğru tahmin edebiliyor. Şu anda bizim tanımladığımız 10 grupta topladığımız nesneleri de doğru tahmin edebiliyor. Doğru tahmin oranlarımız ise yüzde 80’nin üzerinde.”
Deneyin yapılabilmesi için kişinin MR makinesinin içine konulması gerektiğini anlatan Yarman Vural, “Şimdilik deneyin yapılması için bu gerekiyor. Ancak bu çok külfetli bir iş. Modelleri tamamen Türkiye’de geliştirdik. Dünyadaki en iyi modeller olduğunu söyleyebiliriz. Literatürden takip ettiğimiz sistemimizin performansı benzerlerine oranla çok çok daha ileri” dedi.
YAPAY ZEKâ DOĞAL
ZEKâYI ANLAMAYA ÇALIŞIYOR
Prof. Dr. Yarman Vural, insanoğlunun akıllı makineler yapmayı başardığına işaret ederek, bu makinelerin insanlardan daha iyi satranç oynadığını, çok daha hızlı hesap yapabildiğini vurguladı.
“Ama şimdi ilk kez, bu yapay zekalı makineler kendisini yaratan doğal zekayı anlamaya çalışıyor” diyen Yarman Vural, bunun çok heyecan verici olduğunu söyledi. Yarman Vural, “Henüz başlangıç aşamasındayız. Geliştirdiğimiz sistem şimdilik sadece kendisine daha önceden öğrettiğimiz düşünceleri anlayabiliyor ve yüzde 80 oranında doğruluk payına sahip. Bu yüzden daha da geliştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
GOOGLE NEDEN DESTEKLİYOR?
Proje yürütücüsü Prof. Dr. Fatoş T. Yarman Vural, ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümünde makineyle görme ve öğrenme yöntemleri konusunda çalışıyor. Projenin Koç Üniversitesi tarafında yer alan Yrd. Doç. Dr. İlke Öztekin ise beyin sinyallerini değerlendirerek bellek süreçlerini çalışan bir bilişsel psikolog ve nörobilimci. Projede yer alan araştırma görevlileri Mete Özay, Orhan Fırat, Itır Önal ve Ömer Ekmekçi geliştirilen algoritmaları canlandırıyor. Projenin finansmanını ise ABD’li arama motoru devi Google sağlıyor. Google, ileride düşünceyle yönetilen arama motorları geliştirebilmek ve arama motorlarını kişinin o anki duygu ve düşüncelerine göre yönlendirebilmek amacıyla projeyi destekliyor.
Elektronik tebligat dönemi başlıyor
Artık atılan e-postanın kim tarafından gönderildiği, mesajın karşı tarafa ulaşıp ulaşmadığı, ne zaman ulaştığı, mesajın alıcısı tarafından okunup okunmadığı, okunmuşsa ne zaman okunduğu, kesin olarak tespit edilecek
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, 1 Temmuz’da yürürlüğe giren Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) yer alan Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) Sisteminin yasal ve güvenli yeni bir iletişim sistemi olacağını belirterek, “Resmi, özel ve ticari her türlü belge veya yazı, kurum, kuruluş ve şahıslar arasında yasal, geçerli ve güvenli bir şekilde elektronik olarak paylaşılabilecek” dedi.
Acarer, Kanun’un “Tacir olmanın hükümleri” başlıklı 18. maddesinde tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların KEP Sistemiyle de yapılmasına imkan sağlandığını söyledi.
TTK’nın beyanlar, belgeler ve senetler başlıklı 1525. maddesinde KEP Sisteminin kurulması ve işleyişine ilişkin yönetmelik çıkarma yetkisinin BTK’ye verildiğini anımsatan Acarer, BTK tarafından hazırlanan KEP Sistemine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 25 Ağustos 2011'de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini anlattı. Aynı tarihte KEP Sistemi ile İlgili Süreçlere ve Teknik Kriterlere İlişkin Tebliğ’in yürürlüğe girdiğini belirten Acarer, ayrıca KEP Rehberi ve Kayıtlı Elektronik Posta Hesabı Adreslerine İlişkin Tebliğ’in de 16 Mayıs 2012'de yürürlüğe girdiğini, böylece Kayıtlı Elektronik Posta sisteminin hukuki altyapısının hazır olduğunu kaydetti.
SİSTEM NASIL İŞLEYECEK?
Çıkarılan yönetmelikte KEP Sisteminin “Elektronik iletilerin, gönderimi ve teslimatı da dahil olmak üzere kullanımına ilişkin olarak hukuki delil sağlayan, elektronik postanın nitelikli şekli” olarak tanımlandığını anlatan Acarer, KEP Sisteminin işleyişi ve getireceği imkanları şöyle açıkladı:
“KEP Sistemiyle resmi, özel ve ticari her türlü belge veya yazı, kurum, kuruluş ve şahıslar arasında yasal, geçerli ve güvenli bir şekilde elektronik olarak paylaşılabilecek, gönderilip alınabilecek. KEP Sistemi, elektronik belge paylaşımı ve iletimi dışında çok çeşitli güvenli arşivleme gibi katma değerli servislerin de sunulabileceği, e-imza ve zaman damgasının yaygın ve yoğun olarak kullanılacağı yasal, geçerli ve güvenli yeni bir iletişim alanı olacak.
KEP Sistemi, bilinen elektronik posta hizmetine ilave olarak elektronik ortamda yapılan gönderilerin; kim tarafından gönderildiğini, gönderimin ne zaman yapıldığını, mesajın karşı tarafa ulaşıp ulaşmadığını, ulaşmışsa ne zaman ulaştığını, mesajın alıcısı tarafından okunup okunmadığını, okunmuşsa ne zaman okunduğunu, kesin olarak tespit edilmesini sağlayacak.”
İNKâR EDİLEMEYECEK
Acarer, işlemi yapan kişinin kimliğinin belirlenmesi, bilgi ve belgenin orjinalinin belirlenmesi, bilgi ve belgede sonradan değişiklik yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, gönderilen veya alınan bilgi ve belge üzerinde yapılan işlemin zamanının tespiti, işlemi yapanın işlemi inkâr etmesinin önlenmesi, güvenli haberleşmenin sağlanması, gizlilik prensiplerine uyulması, bilgi ve belgelerin güvenli bir ortamda saklanmasının KEP Sisteminin sağladığı imkânlar olduğunu kaydetti.
SAYFA 11
Güvenlik Konseyi’nde askeri müdahale ertelemesi
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde dün gerçekleştirilecek Suriye'deki gözlemci misyonunun görev süresinin uzatılmasına yönelik oylama ertelendi. Diplomatik kaynaklar, Annan planının zorla uygulanmasını isteyen ülkelerle Rusya arasında pazarlıkların kilitlendiğini ve bunun aşılması için tarafların görüşmelere devam etme kararı aldığını belirtiyor. Oylama Cuma gününe ertelenmiş olmasına karşın görüşmenin tarafların uzlaşması halinde her an yapılabileceği öngörülüyor. Suriye'deki Birleşmiş Milletler gözlemcilerinin görev süresi Cuma günü son buluyor. Güvenlik konseyinde herhangi bir anlaşma sağlanamazsa, denetimleri donduran gözlemcilerin Suriye'den ayrılması gerekiyor.
'RUSYA VE ÇİN 7. MADDENİN ÖNÜNDE ENGEL'
BM Güvenlik Konseyi’nde gözlemci misyonunun süresinin tartışılmasından çok, Suriye’ye yapılacak askeri müdahaleyi öngören 7. maddenin gündeme gelmesi bekleniyor. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri sorunların çözümü için askeri müdahaleyi öngörürken, Rusya ve Çin tarafların uzlaşma ve diyaloga bağlı bir şekilde Annan Planı’nın uygulanması gerektiğini ifade ediyor.
MUHALİFLER ASKERİ MÜDAHALE İSTİYOR
Suriyeli muhalifler ise önceleri Annan Planı’na temkinli yaklaşmasına rağmen bir sakınca görmediklerini belirtirken, şu anda kesin bir şekilde askeri müdahalenin tek çözüm yolu olduğunu söylüyorlar. Suriye Ulusal Konsey üyesi Najib Ghadbian Rusya’dan pozitif anlamda bir umut beslemediklerini belirtti. Güvenlik Konseyi’nden bir sonuç alamayacaklarına inandıklarını belirten Ghadbian, başka çözüm seçeneklerini değerlendireceklerini ifade etti. Başka bir Ulusal Konsey üyesi George J. Netto ise açık bir şekilde BM Güvenlik Konseyi’nin misyonunu uzatmasını istemediklerini, bu safhadan sonra ancak ve ancak 7. Maddenin uygulanmasının tek çözüm yolu olduğunu kaydetti. Netto, 7. Madde veto edilirse, bunun herkese daha ağır bir yük getireceğini belirtti.
Suriye savunma bakanı öldürüldü
Suriye'nin başkenti Şam'da bugün ulusal güvenlik binasına intihar saldırısı düzenlendi. Suriye devlet televizyonu saldırıda Suriye Savunma Bakanı'nın öldürüldüğünü ve yaralılar arasında üst düzey güvenlik yetkilileri olduğunu duyurdu. Devlet televizyonu, Şam'da ulusal güvenlik merkezine düzenlenen intihar saldırısının Esad yönetimi bakanlarının, üst düzey güvenlik yetkilileriyle buluştuğu binada meydana geldiğini belirtti. Ölü ve yaralılar arasında bakanlar ve üst düzey güvenlik yetkililerinin olduğu iddia edildi.
İşçiler devrim istiyor
Mısır’ın Devrik Lideri Mübarek'in Ulusal Demokrat Partisi'nin üyelerinden olan Mohamed Abul Enein'in sahibi olduğu fabrikanın yönetimine karşı mücadelelerine devam eden işçiler, hükümetin taleplerine kulaklarını tıkamasından ötürü devlet binaları önünde eylem yapmaya çalıştı. Polis işçilere sert bir şekilde saldırdı. Güvenlik güçleri işçilere gaz bombalarıyla saldırdı. İşçiler taş ve sopalarla polise karşılık verdi. Çatışma sonucu 15 işçi yaralanırken, 6 işçi ise gözaltına alındı. Güvenlik güçlerine ordu da destek verdi. İşçileri haksız yere kovmakla ve tazminatlarını ödememekle suçlanan Abul Elein hakkında seyahat yasağı kararı çıkartılmıştı.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER BİZİ UNUTTU
Süveyş’teki eyleme iktidara Müslüman Kardeşlerin gelmesinden bu yana yayılan İslami dalgadan ötürü hakları kısıtlanan ve yaşam alanları tehdit altında olan kadınlar da katıldı. Bir kadın işçi “Müslüman Kardeşler’in iktidara gelince ilk işi bizi unutmak oldu. Patron da sadece kazanacağı paraları düşünüyor. Kimse işçilerin hayatını korumaya çalışmıyor. Haklarımız nerede? Muhammed Mursi nerede?” sözleriyle isyanını dile getirdi.
‘DEVRİM, İŞÇİLERİN DEVRİMİ OLACAK’
Adı Faysal Laqusha olan bir başka işçi ise “Devrim dedikleri şey, Mahalla kentindeki dokuma işçilerine hiçbir şey getirmedi. 2006 yılında bize dört buçuk ayda bir toplanan kârlardan ikramiyeler veriliyordu. Şimdi ise mahvolmuş durumdayız. Biz işçiler burada gerçek devrimin startını veriyoruz. Bir sonraki devrim, gerçek devrim, işçilerin devrimi olacak.” Sözlerini sarf etti. Mısır’da ayaklanan işçilerin talepleri sadece ekonomik olmakla kalmıyor, Müslüman Kardeşlere de bir tutum almış durumda.
NE OLMUŞTU?
Mart ayında, Süveyş'teki Kleopatra seramik fabrikasındaki 6 bin işçinin 4 bini ücretlerinin arttırılması ve fabrikanın kârından daha çok pay almaları talebiyle greve çıkmıştı. Mayıs ayında ise fabrika yönetiminin işçilere yönelik ücretsiz ulaşım hizmetini kesmesiyle birlikte 12 gün üretim durdurulmuş, 4 bin işçi buna karşı Süveyş Valiliği önünde oturma eylemi yapmıştı.
SAYFA 12
SAYFA 13
Elektronik müziğin mimarı Mimaroğlu yaşamını yitirdi
Atlantic Records'ta 26 yıl caz prodüktörü olarak görev alan İlhan Mimaroğlu, Charles Mingus, Modern Jazz Quartet, John Coltrane and Freddie Hubbard gibi ünlü isimlerle çalıştı. Kendi kurduğu ve başında bulunduğu Finnader Records klasik ve modern müzik alanında verdiği önemli albümlerle biliniyor. 1970'lerin başında kurulan Finnader, aralarında Milton Babbitt, Herbie Mann, John Cage and Karlheinz Stockhausen gibi sanatçıların da olduğu 35 albüm çıkardı. Bilinen ilk modern "doğrudan-diske" albüm çalışması 1977 yılında Finnader tarafından yayınlanan Idil Biret'in "The Second and Seventh Piano Sonatas of Prokofiev" adlı çalışmasıdır. 1958 yılından bu yana New York’ta yaşayan Mimaroğlu 1926 yılında Mimar Kemaleddin Bey'in oğlu olarak İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi ve Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra 1955 yılında Rockefeller bursu ile New York'a gelip Columbia Üniversitesi'nde Paul Henry Lang'la müzikoloji ve Douglas Moore'la bestecilik alanlarında çalıştı. Elektronik müzik alanındaki yapıtlarının çoğunu Columbia-Princeton Elektronik Müzik Merkezi stüdyolarında besteleyen Mimaroğlu burada Vladimir Ussachevsky ile çalışarak, Edgard Varèse ve Stefan Wolpe gibi bestecilerin özel öğrencisi oldu. Jean Dubuffet ile beraber "Coucou Bazar" adlı oyununda çalışan Mimaroğlu'nun müziği Federico Fellini'nin "Satyricon" filminde de kullanılmıştı. Ayrıca, yedi yıl süreyle New York'un WBAI radyo istasyonunda müzik programları yapmış ve Voice of America Radyosunda da sanat eleştirmeni olarak görev almıştı.
Türkiye'de çıkan ilk caz kitabi 1958 yılında yazan Mimaroğlu, caz müziğini Türkiye'ye radyo programları ve yazdığı kitaplarla tanıtmıştır. 1971 yılında Guggenheim Fellowship'le ödüllendirimiş, ayrıca 2010 Uluslararası Istanbul Caz Festival'nin Ömürboyu Başarı Ödülü ve 2006 İ.T.Ü. MIAM Yılın Bestecisi ödüllerini almıştı.
Usta oyuncu Ergin Orbey yaşamını yitirdi
1960'lı yıllardan günümüze kadar Eskişehir'de tiyatro sanatının gelişimi adına büyük bir özveri ile çaba harcayan Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden ve Hababam Sınıfı’nın Milli Eğitim Bakanı müfettişi Hüseyin Şevki Topuz karakterini canlandıran Ergin Orbey yaşamını yitirdi.
Ergin Orbey, konservatuar eğitiminin ardından girdiği Devlet Tiyatrolarında çok uzun yıllar oyuncu yönetmen ve idareci olarak görev yaptı. İlk olarak 1960'lı yıllarda Eskişehir'de kurulan Belediye Tiyatrosunun Genel Sanat Yönetmenliği görevine gelerek Eskişehir de tiyatro çalışmalarına başladı ve Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı oyunculuk bölümünün kuruluşunda da aktif rol oynadı. 27 Mart 2001 tarihinde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının Kurucu Genel Sanat Yönetmenliği görevini üstlenen Ergin Orbey, Şehir Tiyatroları’nın birçok repertuar oyununun da rejisörlüğünü gerçekleştirdi. Aynı zamanda Hababam Sınıfı, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Uyanıyor adlı filmlerde Milli Eğitim Bakanlığı Müfettişi Hüseyin Şevki Topuz karakterini oynadı.
Türk tiyatro tarihinde özel bir yere sahip olan, Devlet Tiyatroları sanatçısı ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın Kurucu Genel Sanat Yönetmeni Ergin Orbey'i son yolculuğuna uğurlamak için düzenlenecek olan tören, bugün Ankara Devlet Tiyatrosu Büyük Tiyatro Sahnesinde saat: 11.00'da gerçekleştirilecek.
SAYFA 15
Kongre haberleri asılsız
Fenerbahçe Kulübü, Aziz Yıldırım başkanlığındaki yönetim kurulunun gündeminde olağanüstü kongre bulunmadığını açıkladı. Sarı-lacivertli kulüpten yapılan açıklamada, medyada yer alan bir haberde bulunan bu yöndeki yorumların, gerçeği yansıtmadığı belirtildi.
Yönetim kurulunun, mayıs ayında yapılan son seçimde kongre üyelerinin verdiği oylar ve taraftardan aldığı güçle görevinin başında olduğu vurgulanan açıklamada şöyle denildi: ''Haberde, 19-20 Mayıs tarihlerinde yapılan kongrede oluşturulan yönetim kurulumuzun ihtiyaca karşılık vermeyeceği, kısa süre içinde olağanüstü genel kurula gidileceği yorumları yapılmıştır. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün birbirinden değerli kongre üyelerinin oylarıyla seçilen ve ilk günden bu yana görevlerini layıkıyla yerine getiren, sorumluluklarının farkında olarak kulübümüze hizmet eden yöneticilerimize dair yapılan bu yorumu kınıyoruz. Fenerbahçe Spor Kulübü yönetiminde yer alan her isim, kulübümüz ve Camiamız için ne gerekiyorsa yerine getirmeye hazırdır, kongre üyelerimizin verdiği oylar ve Fenerbahçe taraftarından aldığı güç ile görevinin başındadır. Yönetim kurulumuzun gündeminde, olağanüstü kongre gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir.''
Tur’da Schleck şok yaşanıyor
Fransa Bisiklet Turu'nda artık sona yaklaşılırken, ünlü Lüksemburglu bisikletçi Franck Schleck doping şoku yaşıyor. Genel klasmanda lider Bradley Wiggins'in 9 dakika 45 saniye ardında 12. sırada bulunan Schleck'in doping testi pozitif çıktı. Bunun üzerine takımı, savunmasını hazırlaması için 32 yaşındaki bisikletçiyi turdan çekti.
Takım sözcüsü Philippe Maertens, Schleck'in kan örneğinde performans arttırıcı olmasa da yasaklı listesinde bulunan "xipamide" adlı maddenin bulunduğunu söyledi. Sözcü, Schleck'in yasaklı maddenin vücuduna nasıl girdiği konusunda herhangi bir fikri olmadığını ifade etti. Schlek de, doping yaptığını kesin bir dille yalanladı. Acilen (B) örneğinin test edilmesini isteyen Lüksemburglu pedal, "Bu örnekte de dopinge rastlanırsa, zehirlenme kurbanı olduğumu düşüneceğim" diye konuştu.
Franck Schleck, Fransa Turu'nu geçen yıl 3. sırada tamamlamıştı. Kardeşi Andy ise Alberto Contador'da dopinge rastlanması üzerine, 2010 yılında ikinci sırada tamamladığı Fransa Turu'nun şampiyonu ilan edilmişti.
SAYFA 16
İşçi sınıfı cennete gider
Fransız otomobil üreticisi PSA Peugeot Citroen’in, mali kriz yüzünden 8 bin çalışanını işten çıkartacağını açıklaması, hem hükümetin hem de bu şirkette çalışan işçilerin sert tepkisine yol açtı. 2014 yılında üretimin tamamen duracağı açıklanan Paris yakınlarındaki Aulnay fabrikasındaki işçiler geçen hafta tepkilerini dile getirmek için ‘‘şalterleri indirerek’‘ greve gitmişti. Otomobil grubunun Rennes kentinde bulunan diğer önemli fabrikasında çalışan işçiler, kent merkezinde toplu protesto eylemi düzenledi. 2014 yılında üretimin duracağı açıklanan Aulnay fabrikasında 3 bin kişi çalışıyor. Yine Rennes kentinde 5,600 çalışanın görev yaptığı fabrikada 1,400 işçinin işine son verilecek. Aulnay’ın kapılarına kilit vurulmasıyla, son yıldır Fransa’da ilk kez bir otomobil fabrikası üretimine son vermiş olacak.
SENDİKALAR ÖFKELİ
İşçi sendikası temsilcisi, Peugeot Citroen grubuna öfkesini şu şekilde dile getirdi: ‘‘Bize bu fabrikanın kapanış nedenini tam olarak açılamadılar. Burası çok modern bir fabrika, Paris’e yakın, havalanları ve demiryollarına da yakın olmaıs itibarıyla oldukça ajantajlı bir yerde. Citroein’in en fazla satılan C-3 tipini ürettiğimiz bu fabrikayı kapatmak için hiç bir geçerli neden yok. Bizim 450 bin otomobil üretmemiz öngörülüyordu, bu da üretimin aslında 2016 yılına kadar sürdürülmesini gerekli kılıyor. Biz hükümetten ve Peugeot-Citroen grubunda karşılıklı olarak yaptıkları anlaşmaya sadık kalmalarını bekliyoruz. Sübvansiyon anlaşmasına göre, Peugeot Citroen grubu devletten önemli mali yardım aldı. Bu anlaşma gereği, grubun üretimi devam ettirmesi gerekiyor.’‘
Geçen hafta perşembe günü düzenlene grevin ardından Aulnay fabrikasında üretim yeniden başladı. İşçi sendikası, fabrikanın kapatılma kararını, işçilere yönelikilan edilmiş bir savaş ilanı olarak görüyor ve şirket yönetiminde sorumluluklarını yerine getirmesini istiyor.
Patenle Türkiye turu
İranlı patenci Ekber İbrahimzade, kanser hastalarına maddi katkıda bulunmak için patenle yaklaşık 6 bin 500 kilometre yol katedecek. Şimdiye kadar pateniyle uzun etaplı dört tur gerçekleştirdiğini söyleyen İbrahimzade'nin beşinci turdaki hedefi ise dünya rekorunu kırmak. Tur sırasında sponsorlardan elde edeceği maddi kaynakla kanser hastalarına destek olmayı amaçladığını ifade eden İbrahimzade, şunları kaydetti: "Şimdiye kadar İran ve Kanada'da 4 tur yaptım. Bu turumda dünya rekorunu kırmayı ve kanser hastalarının tedavisi için yardım toplamayı düşünüyoruz. Yaklaşık 30 şehirden geçerek 6 bin 500 kilometrelik rekor denemesi yapacağız. Bu sürede bütün şehirlerde elimizden geldiği kadar kanser hastaları için faaliyet göstereceğiz. Kanserle ilgili bilgilendirme amaçlı olarak topluluklarla görüşeceğiz."
9 AYDIR HAZIRLANIYOR
Rekor denemesi için uzun zamandır çalıştığını bildiren İbrahimzade, "9 aydır bu proje için hazırlanıyorum. Günlük olarak patenli, patensiz, koşu, yüzme gibi çalışmalar yapıyorum. Bir hafta içinde turumuz Kayseri'de başlıyor. Turun süresini 3 ay gibi tahmin ediyoruz ama biraz daha uzayabilir. Benzeri turlar Amerika ve İtalya'da yapıldı. Bir İtalyan dünya rekorunu için 6 bin 100 kilometre gibi bir denemede bulundu" diye konuştu.
TSUNAMİZEDELERİ UNUTMAMIŞTI
Daha önceki turları da yardım amaçlı yaptığını belirten İbrahimzade, "O turların gelirleri yine yardım kuruluşlarına aktarıldı. Dördüncü turumu Japonya'daki tsunamide zarar görenler için yaptım ve 50 bin dolar yardım toplayıp Japonya'ya gönderdik" dedi. Projeye sponsorlardan destek bekleyen İbrahimzade, şöyle konuştu: "Bu proje kapsamında elbisem ile eskort araçların üzerine sponsor olacak firmanın amblemlerini düşünüyoruz. Projenin olması için firmaların duyarlı olması lazım. Birkaç firmayla görüşmelerimiz oldu. Kanser hastalarının tedavileri için bu çalışmayı yapıyoruz. Bu organizasyondan kanser hastalarına 400 bin lira aktarmayı düşünüyoruz. Sponsorların ilgi göstermesi durumunda bu rakam 1 milyon liraya kadar da çıkarılabilir."
İbrahimzade rekor denemesini Türkiye'de yapmasının nedenini "4 yıl Türkiye'de yaşadım. 'İlk dünya rekor denemem Türkiye'de olacak' diye Türk insanına söz verdim. Şimdi de bu sözümü yerine getirmek için Türkiye'ye geldim" şeklinde açıklıyor.