Thüringen seçimleri Sol Parti ve Höcke

ÖZGÜR ÇOBAN/ALMANYA

Almanya’nın doğusunda yer alan bir eyalette daha parlamento seçimleri yapıldı. Thüringen’den bahsediyoruz. Burada Sol Parti (Die Linke) tarihi bir başarı elde etti. Almanya’da sol bir parti, yüzde 31’lik oy oranıyla Almanya sathında ilk kez bir eyalet parlamentosu seçiminden birinci çıktı. Tabii bunda önceki Sol Parti-Sosyal Demokrat Parti-Yeşiller koalisyonun Sol Partili Başbakanı Bodo Ramelov’un büyük payı var. Seçimden önce yapılan anketlerde, halkın yüzde 50’sinden fazlasının Ramelov’un “çok iyi bir başbakan” olduğunu belirttiği bilgisi yer alıyordu.

Pazar günkü seçimde sol koalisyon maalesef çoğunluğu kaybetti. Bunda seçimlerde kötü performans sergileyen sosyal demokratlar ve yeşillerin payı oldukça büyük. Sosyal demokratlar yüzde 8, Yeşiller ise yüzde 5’lik oy oranlarıyla eyalette dibi gördüler.

Seçimde adından söz ettiren başka bir parti daha var. Bu da bir önceki seçime göre oylarını yüzde 12 civarında artırarak ikinci parti konumuna yükselen neofaşist Almanya için Alternatif (AfD). Bu parti siyasi satıhta ‘mavi’ renk ile sembolize ediliyor. Şöyle kuşbakışı Doğu Almanya cenahını incelersek bu son seçimle birlikte hemen hemen maviye boyandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Alman medyasında Thüringen seçimine ilişkin yer alan makalelerin ve haberlerin büyük bir bölümünün AfD ile ilgili olduğunu görüyoruz. Neden? Burada Sol Parti tarihi bir başarı yakalamış, korkulan olmamış yani AfD birinci olamamış vs. Neden peki Sol Parti’yi değil de AfD’yi konuşuyoruz? Bunun birincil nedeni tabii ki bu neofaşist partinin yüzde 23 civarında, yani bir faşist parti için anormal sayılabilecek oranda oy almış olması. İkinci nedeni ise AfD’nin Thüringen Eyalet Başkanı Björn Höcke. Bu adama büyükçe bir parantez açmak gerekiyor.

FAŞSİT HÖCKE ETKİSİ

Geçenlerde bir Alman mahkemesinin AfD’ye ilişkin kararında, “Irkçı AfD ve özellikle faşist Höcke’ye karşı eylem, düşünce özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmektedir” cümlesi yer aldı. Burada Höcke’den ‘faşist’ diye bahsedilmesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu adam, Nazi Almayasının ardından mahkeme kararıyla faşistlik mertebesine konumlandırılmış ilk isim oldu. Bu Alman siyasi tarihi açısından önemli bir dönemeçti bana göre. Yani Almanlar, mahkeme tarafından faşistliği resmen tescil edilmiş bir adam oy verdiler, bilerek ve isteyerek.

Höcke, seçimden sonra yaptığı açıklamada, “Az kaldı Almanya’nın doğusunda tümüyle mutlak çoğunluğu elde edeceğiz. Birkaç yıl içinde de tüm ülkenin partisi olacağız” dedi. Olabilir tabii. Alman halkının faşizm sevdasının bitmediğini her seçimde tekrar tekrar görüyoruz. Yalnız buradaki sıkıntı şu, bu Höcke enteresan bir adam. Aslında kapalı kutu. Mesela özel yaşantısına ilişkin bilgi neredeyse yok denecek kadar az. Bazı Almanların kendisine “Hitler’in reenkarnasyonu” demesini gülerek karşılıyor. Kendisi aynı zamanda AfD içerisindeki neofaşist kanadın gayri resmî lideri durumunda.

Björn Höcke seçim sürecinde yaptığı konuşmalarda sergilediği Nazi çıkışlarıyla epeyce konuşuldu. Mesela, “biz iktidara geldiğimizde göçmenler eskisi gibi ülkemizde rahat yaşayamayacaklar”, “Berlin’deki holokost anıtı utanç verici” falan dedi. İlginç olan başka şey ise her sözüyle, her eylemiyle Alman Anayasası’nı ihlâl eden bu adamın şu ana kadar hiçbir yaptırımla karşılaşmamış olması. Höcke, bu yönleriyle Alman Neonazilerin liderliği için biçilmiş kaftan aslına bakarsanız.

NEOFAŞİZM EĞİLİMLİ SAĞ

Son 3 eyalet seçimlerine bakıldığında, AfD içerisinde neofaşist kanadın giderek daha da güçlendiğini görüyoruz. Sachsen, Brandendurg ve Thüringen… Bu üç eyalette de genel itibarıyla neofaşist eğilimli ve neonazi sempatizanı bir parti üyesi kitleden söz etmek mümkün. Hal böyle olunca gelecek yıllarda parti içerisinde Höcke’nin liderliğindeki bu neofaşist kanadın daha etkin olacağını ve partinin aşırı sağın karanlık sularına daha da çekileceğine şüphe yok.

Gelelim oy meselesine. Aşırı sağ partiler daha çok lider kültü etrafında mobilize olan, yani geleneksel kitle partilerinin aksine tavandan tabana inen bir yapılanma modeli üzerinde siyaset kurguluyorlar. Yani üstte ağzı iyi laf yapan, karizması yüksek bir lider altta onun emirlerini yerinde getirmeye hazır halde bekleyen parti üyeleri. Bu konuya AfD açısından bakarsak işin rengi biraz değişiyor. Şöyle, Thüringen seçimine ilişkin istatistiklere baktım. AfD 30 yaş altı ve 30-44 yaş aralığında yer alan seçmende tercih sıralamasında yüzde 30’a yakın oranlarla birinci sırada bulunuyor. Sol Parti ise yaşlı işçiler ve emeklilerden yoğun bir şekilde oy almış. Bu tabloyu kanımca şöyle değerlendirmek gerekiyor:

1 –Genç seçmenin kendisine yönelik ilgisine bakarak –en azından Doğu Almanya’da- AfD’nin, artık bir taban oluşturmaya başladığını ve protesto oylarının adresi olan parti konumundan sıyrılıp, ideolojisi ile desteklenen bir partiye dönüştüğünü söyleyebiliriz.

2-Bu tablo bize genç seçmenin Nazi Almanyasının acı hatırlarından eskisi kadar etkilenmediğini ve Nazi rejimi deneyimine ilişkin utanç verici olayların giderek flulaştığını gösteriyor. Tersten bakınca Sol Parti’nin bu deneyimi net olarak hatırlayan yaşlılardan oy alması bunun en tipik göstergesi bana göre.

3-Yoğun bir şekilde genç kuşakla temas halinde olan AfD, girdiği her seçimde merkezin geleneksel sağcısı muhafazakâr Hıristiyan Birlik’i (CDU/CSU) deyim yerindeyse canlı canlı yiyor, ondan büyük parçalar koparıyor. İşte son Thüringen seçimi bunun en canlı kanıtı. Hristiyan Birlik yüzde 12’ye yakın oy kaybederken, faşist AfD oylarını yüzde 12 civarında artırmış.

Sonuç olarak, yeniden Höcke’nin “Yakında tüm Almanya’nın partisi olacağız” sözlerine dönersek, olabilir mi? Evet olabilir. Hristiyan Birlik, toparlanamaz ve merkez sağı bu hızla boşaltmaya devam ederse neden olmasın. Çünkü süslü ve sosyetik adaylarla başarı yakalamaya çalışan liberallerin de zaman içerisinde tamamen olmasa bile iyice etkisiz hale geleceğini göreceğiz. Geleneksel siyasetin sol kanadı tamamen çökmüş, sağ kanadı ise ağır yaralı durumdayken AfD’nin neofaşist söylemleriyle merkeze yerleşmesiyle birlikte Almanya’da gelecekte yüzü aşırı sağa dönük bir siyaset örüntüsü ile karşı karşıya kalabiliriz.