Sözün bittiği yer…

Sözün bittiği yer…

Bıçak kemiğe dayandı…

Yukarıdaki cümleler sizce hangi olaydan sonra söylenmiştir?

A-     İsrail’in yaptığı herhangi bir katliamdan sonra

B-      Suriye’de öldürülen çocukları gördükten sonra

C-      Herhangi bir “terör” olayından sonra

D-     Tuzla Tersanesi’nde bir işçi daha öldükten sonra

E-      Hiç biri

Aslında bu şıkların hepsi doğru ama bu kez kullanılan yer başka oldu. Bir spor karşılaşmasının ardından söylendi. Gerçi sporda da ilk kez söylenmiyor fakat olayların bir engelli sporunda çıkması, bir anda tartışmaları başka bir boyuta çekti.

Hafta sonunda Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı ile Beşiktaş Tekerlekli Sandalye Basketbol takımları arasında oynanan maçtan bahsediyorum. Daha doğrusu oynanamayan maçtan. Saçma sapan insanların, saçma sapan davranışları sebebiyle büyük bir utanca tanıklık ettik her birlikte. Güya gönül verdikleri takımın renklerine âşık bir grup insan vardı tribünlerde. Ancak yaşananları gördükten sonra “insan” denilen canlının nasıl adileşebileceğini de öğrendik bir kez daha. Bu adiliğin rengi, dili, sevdası olmaz. Hangi takımı tuttuğu da önemli değil. Çünkü bunun takım tutmayla alakası yok. Söylediğim gibi, sadece insani bir durum. Ve insanın ne kadar adileşebileceğiyle ilintili…

Sportif alanlardaki şiddete aşinayız aslında. Tribünlerde birbirlerini vuranlar, bıçaklayanlar hatta sahaya inenler bizi şaşırtmıyor artık. Ancak ilk kez bir engelli sporunda bu derece ileri gidildiğine şahit olduk. Yaptığı şeylerden, sarf ettiği küfürlerden utanmayanların, sahada tekerlekli sandalyelerle her şeye rağmen inadına mücadele eden yürekli insanlardan utanmasını beklemiyorum elbette. Onlar o ar çizgisini çoktan aşmış zavallılardır zaten. Ancak bu durumun bir sonraki adımı ne olacak onu kestiremiyorum.

Niye kestiremiyorum biliyor musunuz? Yıllarca futboldaki derbi maçlarında çıkan olaylar münferit olarak görüldü. Derken aynı şahısların basketbol alanlarına sızmasından sonra benzer görüntüleri salonlarda da görmeye başladık. Böylelikle klasik bir söylem olan “basketbol seyircisi buna izin vermez” muhabbeti de çöpe gitmiş oldu. Artık her basketbol maçı en az futbol maçları kadar tedirgin edici. Sonra iş voleybola sirayet etti. Nerede bir derbi varsa orada olay var demekti artık. Bir baktık ki; aynı holiganlar, sessiz sedasız voleybol seyircisini de tasfiye etti tribünlerden.

Şiddetin sınırı budur diye düşünenler çok geçmeden yanıldıklarını anlayıverdiler. Zira gözü dönmüş güruhun yeni adresi kadın sporları oldu. BJK,FB ve GS’ın kadın basketbol ve voleybol takımlarının yaptığı her maç, futbolu aratmıyor son yıllarda. Küfür, yabancı cisim, yaralama vs vs…

Artık şiddetin bulaşmadığı sportif alan kalmadı derken bir gün duyduk ki; altyapılardaki çocukların maçında koca koca adamlar sahaya inip 15 yaşındaki futbolcuların ağızlarını burunlarını kırmışlar (GS-FB U17 maçı). Yok artık dedik yine hep bir ağızdan! Ama varmış işte.

Unuttuğumuz bir mecra daha varmış. Engelli sporları…

Geldikleri Ahmet Cömert Spor Salonu’nda hırslarını engelli sporcuların antrenman yaptıkları tekerlekli sandalyelerden alan bu zavallıları gördükten sonra şiddettin dibinin olmadığını yeniden fark ettik. Üstelik Dünya Engelliler Günü’nün üzerinden daha bir hafta bile geçmeden…

Artık umutlu konuşup “umarım bundan ders alınmıştır” falan demeyeceğim. Zira ben umudumu yitirdim. Şimdi gözümü önümüzdeki maçlara çevirdim. Bakalım şiddetin yeni adresi neresi olacak?