Tiyatrocu Turgay Tanülkü: Cezaevindeyken simidi çok özlerdim

GÜLSEN CANDEMİR - gulsencandemir@birgun.net

Sanat Kurumu 2014–2015 sezonu tiyatro ödülleri açıklandı. Ankara ile Eskişehir Devlet tiyatrolarının oyunları ile özelde Tatbikat Sahnesi ve Kulis Sanat, yılın öne çıkan tiyatroları oldu. Jüri özel ödülü ise hayatını, cezaevlerindeki mahkûmları tiyatro ile buluşturmak için adayan Turgay Tanülkü’ye verildi. 38 yıldır sahnede olan Turgay Tanülkü “Asıl ödülümüzü bir gün cezaevleri yerine okullar artarsa almış oluruz’ diyor. Tanülkü, ödülünü aldığı sosyal sorumluluk projesini ve tiyatronun hayatındaki yerini bizimle paylaştı.

> Ödül almak elbette motive edici ancak sizi bu kadar uzun süre sahnede tutan şey ne?
Tabii ki ödüller, bizlerin doğru yolda olduğumuzun göstergeleri, daha önemlisi ise buluştuğumuz 27 bin hükümlü ve tutuklu ile buluşma sevinci. Özellikle anneleri ile birlikte tutsak olan evlatlar… Onlarla paylaştığımız anlar, hüznün içindeki bayram sevinçleri gibi. Ben cezaevinde yatarken simidi çok özlerdim ‘Son Kuşlar’ oyunumuzun ön sahnesinde de seyircimize simit dağıtıyoruz.

> Başka ödülleriniz de olmuştur muhakkak, onları bizimle paylaşır mısınız?
Ulucanlar cezaevinde tutuklu arkadaşlarımın oynadığı ‘Yasalar ve insanlar’ adlı oyun Almanya Yeşiller Partisi’nden Reji dalında ‘Barış Ödülü’ aldım. Bu yıl da ‘Son Kuşlar’ sosyal sorumluluk projesi en iyi proje olarak Tiyatro Gazetesi tarafından ödüllendirildi.

> Siz gösterişli salonları değil de, cezaevlerinde mahkûmların izlemek için karşısına oturduğu sahneleri daha çok seviyorsunuz. Cezaevlerinde tiyatro yapma fikri sizde nasıl gelişti?
70’li yılların başında Ulucanlar Cezaevi’ndeydim, koğuşta fıkraları oynardım. O zamanlar kafama koymuştum bir gün çıkacağım ve buraya dönüp tiyatro yapacağım demiştim. Şimdi cezaevlerinde oynadığımız ‘Son Kuşlar’ın temeli o yıllarda atılmıştı. O dönemdeki idamlardan sonraki bir hafta iç havalandırmaya hiç kuş gelmedi. Ekmek kırıntıları birikmişti, başgardiyansa bize ekmek atmamamızı, son kuşların en son bir hafta önce geldiğini söylemişti. Oradan geliyor, cezaevlerinde oynadığımız oyunun adı.

> Kaç yıldır mahkûmlara tiyatro götürüyorsunuz?
1981’de cezaevlerinde tiyatro yapmaya başladım. Son yılları da eklersek 2 bine yakın mahkûm arkadaşımla tiyatro oyunu çıkardık. İçeride kalanlar artık reji yapmaya başladı. Dışarı çıkanlar ile de yollarımız sahnede kesişiyor.

> Bir konuşmanızda cezaevlerindeki mahkûmlar için ‘Onlar dışlanmışlıklarının acıları ile sertleşmişlerdir’ diyorsunuz. Cezaevleri doluluk oranının çok çok üstünde bir noktada, yenileri de yapılıyor. Bunu nasıl yorumluyor sunuz?
Acı bir tablo. Hastaneler ve hapishaneler dolsun diye yapılmıyor herhalde. Hani demişler ya ‘Bizim sayımız içeride belli siz dışarıda kaç kişisiniz?’ cezaevlerinin dolu olması hiç de iyi bir şey değil tabiî ki. Bildiğim yüzlerce dosya var daha ceza bekleyen. Kendi kendimize ‘Dur’ demezsek hepimiz için bir uğrak yeri olacak cezaevleri.

> Şu an ‘Son Kuşlar’ oyun ile cezaevlerini dolaşıyorsunuz, gitmediğiniz cezaevi var mı?
57 cezaevinde 27 bin mahkûma ulaştık ama daha çok yolumuz var.

> Tiyatro sizin hayatınızın neresinde, tam olarak ne ifade ediyor sizin için. Sahnede kendinizi mi yoksa sizin izleyenlerin hayatını mı anlatmak ağır basıyor?
1981’de cezaevindeyken biri sordu bana ‘Tiyatro ne?’. Ben karanlığın içindeki ışık kaynağı deyivermiştim. Evet, orada tiyatro yaparak izleyen mahkûmlara beyinsel bir firar yaşatıyoruz o nedenle oyunların çok iyi seçilmesi gerekiyor. Umut aşılamamız gerekiyor onlara komedi yok içinde. Oyun da orada görüş gününde oynanır aslında. Benim zamanımda arkadaştan ödünç temiz gömlek veya kazak alınır, limon da varsa biraz hem saçlara hem d ışık versin diye gözlere sürülürdü. Bir de tebessüm ettin mi, asıl sahne görüş mahali olurdu.

> Bir cezaevine gidiyorsunuz, oyununuzu oynuyorsunuz, sonra orada bir tiyatro ekibi kuruyorsunuz onlar kendi oyunlarını oynuyor. Cezası bitip de sizi bulan görüşen var mı?
Evet, buluşuyoruz, aynı filmlerde dizilerde oynuyoruz. ‘O Şimdi Mahkûm’da, ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ da yapımcı ve yönetmen eski mahkûmlar var. Çocuklarımızın sanata dokunması lazım ancak o zaman barışı yakalayabiliriz.

> Manevi babalığını yaptığınız çocuklarınız var, pek çoğu da ailesi cezaevinde olup dışarıda korunmasız kalan çocuklar. Onlar ile nasıl iletişim içerisindesiniz?
14’ü cezaevinden aldığım 23 tane evladım var. Cezaevi dışındakileri sokaktan aldım, yenileri ekleniyor sürekli çocuklarıma. Tek şartım var okumaları ve onurlu bir şekilde çalışmaları. Üniversiteyi bitirip bize destek olanlar var. Beş merkezde evimiz var, onlara bakarken sıkıntıya düşünce hemen dizi arıyorum, dostları mvar bana her türlü desteği istediğimde verebilen. Sizin gibi dostlar var sesimi duyurabildiğim. Anlayacağınız cezaevlerindeki anneler ve dışarıdaki bizler büyük bir aileyiz.

> Yakın zamanda sizi televizyon ekranlarında göreceğimiz bir proje var mı?
Tiyatro turnesi bütün işlerimi durdurdu ancak yaş 62 olsa da çocuklar için para kazanmalıyım. Kiralar, okullar, üst baş, beslenme ihtiyaçları derken masraf çok ama dimdik ayaktayız. Eylül’de Oktay Kaynarca ile yine bir cezaevi filmi oynayacağız. Umarım uzun soluklu olur.

***

Para olsa leke sürülür yüreklere

> Aldığınız ödül, sizin üstlendiğiniz sosyal sorumluluğun ne kadar az rastlanır bir durum olduğunu da ortaya koyuyor. Bu tür projeler pek de tercih edilmiyor galiba, ya da para getirmiyor diye mi sizce artamıyor, ne dersiniz?

Bu işin parası olsa bana bırakmazlardı zaten ağabeyler ablalar! İkincisi para ile olsa leke sürülür yüreklere. Bu işte insanları suçlarına göre ayıramazsınız, onlar ile birlikte yemek yemek, gülmek, ağlamak, salon olmasa da oynamakta ısrar etmek, zor işler. Tunceli Cezaevi’nde havalandırmada oyunu oynamak zorunda kalmıştık ve üzerimize yağmur yağmıştı. Mahkûmlar da biz de kaldık ve oyuna devam ettik. Sonra güneş açtı üzerimize. Sonra bana işkence edenle Ulucanlar cezaevinde karşılaştık, mahkûmdu. Onunla da oyun çalıştım kendimi ıslah etmek için, onlar gibi olmamak için.