Kasımda ara seçimlere gidecek ABD’de siyasetin kuralıdır, yüksek petrol fiyatı sandıkta hüsran getirir. Trump yönetimi, 4 Kasım 2018’de İran petrol satın alımının sıfıra inmesini istediğini söyledi. Seçim bu tarihten iki gün sonra

Trump petrol fiyatlarını nasıl yükseltecek?

VIJAY PRASHAD

Uluslararası Enerji Ajansı’nın haziranda yayınlanan raporunda, petrol pazarının ‘önümüzdeki yıl dengeleneceği” belirtiliyor. Bu, daha önce çalkantılı ve karmaşa içinde olacağını söylemenin kibar yolu. İran ve Venezuela’ya uygulanan ambargolar, Libya’ya uygulanmaya devam eden kesintilerle birlikte petrol pazarını hassaslaştırdı. Uluslararası Enerji Ajansı’nın üzerinde durduğu diğer bir problem de petrol fiyatlarının fırlama ihtimalinin yüksek oluşu. Benzin fiyatlarını belirleyen ham petrolün bugünkü varil fiyatı 70 doların hemen üzerindeki seviyelerden 250 dolara sıçrayabilir.

Trump’ın İran savaşı

Ana yarılma noktası, ABD’nin İran’a karşı politikası. Bu yıl mayıs ayında ABD Başkanı Donald Trump, 2015 İran Nükleer Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerinden kurtuldu. Gelecek kasım için İran petrol ihracatına bütünüyle ambargo çağrısı yaptı. İran ekonomisi petrol ihracatına dayanıyor. Mayısta, Nükleer Anlaşma’nın sonucu olarak, İran petrol ihracatı, günde 2,7 milyon varile kadar yükseldi. Şubatta, İran Petrol Bakanlığı, ülkenin önümüzdeki dört yıl içinde bu miktarı 4,7 milyon varile çıkarmayı umduğunu söyledi. Şimdi görünen o ki İran petrolü tamamen devre dışı kalacak. Bunun açık ki İran için feci sonuçları olacak fakat aynı zamanda İran dışındaki petrol fiyatları için…

İran, petrolünün önemli bölümünü alan Asyalı müşterilerinin ABD yaptırımlarına uymayacağını umdu. Umutlarını petrolün önemli bölümünü alan Çin’in yanında Hindistan ve Türkiye’ye bağladılar. Şimdiden, İran’ın iki önemli müşterisi Japonya ve Güney Kore, petrol ithalatında kesintiye gitmeye başladı. Çin, ABD yaptırımlarına uymayacağını belirtti. Petro-Yuan İran ekonomisinin cankurtaranı olacağa benziyor. Bu yeni petrolü fiyatlandırma mekanizması, dolar kurumlarının dışında kaldığı için ABD baskısına da çok maruz değil. ABD baskısından kolay etkilenen Hindistan, sadece eğer ABD’den izin alabilirse İran petrolü satın alacağını söyledi. Türkiye de izin almak isteyeceğini söyledi ancak yaptırım rejimine karşı bastırmayı denemesi olası.

Trump Avrupa’dayken, Avrupalılara yaptırımları ve ABD’nin İran’a karşı yeni duruşunu hatırlattı. ABD ekonomisine entegre olan Avrupa firmalarının yaptırımlara karşı gelme ihtimali düşük. Trump’ın mayıs ayındaki sözleri sonrası, Rusya ve Fransa liderleri, Nükleer Anlaşma’dan ABD’nin çekilmesine onay vermedikleri için firmalarını ABD yaptırımlarından koruyacaklarını söyledi. Fransa’da Total, Rusya’da da Severstal, İran’la iş yapmayı durdurdu. Bunu başka firmalar da izleyecek. Eğer İran petrol ihracatı, günde 700 bin varile ya da daha azına düşerse, hazinesi hızla tükenecek. Bu miktar bile ancak 650 bin varil ihraç eden Çin’in ABD’ye karşı gelmesi halinde mümkün. Mart ve nisanda İran Merkez Bankası’nın riyal üzerindeki devalüasyonu İran ekonomisinin zafiyetini gösterdi. Nakit ekonomisinden kaçanlar altın, gayrimenkul, gayrıresmî yabancı döviz pazarlarına gittiler.

Fiyatlar arttığında

Kasımda ara seçimlere gidecek ABD’de siyasetin kuralıdır, yüksek petrol fiyatı sandıkta hüsran getirir. Trump yönetimi, 4 Kasım 2018’de İran petrol satın alımının sıfıra inmesini istediğini söyledi. Seçim bu tarihten iki gün sonra [6 Kasım 2018’de yapılacak Kongre ara seçimleri, hem ABD Kongresi hem de Donald Trump yönetimi açısından hayati önem taşıyor]. İran’dan satın alımın düşmesinin sonucu olarak petrol fiyatları yükselirse bunun sandıkta etkisi olur. Trump ve ekibi, önemli bir seçim öncesi fiyatları yükseltmenin aptallık olduğunun farkında. ABD hükümeti işte bu yüzden, fiyatları düşük tutmak için en az üç önlem için uğraşıyor.

1-Muafiyetler: ABD Hazine Bakanı Steve Mnuchin, Trump yönetiminin İran’a yaptırımlar rejimi içinde ‘istisnaları değerlendirebileceğini’ söyledi. Bu, Obama yönetiminin izlediği politikaya dönüş olur. Bu politika uyarınca, İran’dan petrol alımını azaltmaya dair iyi niyet gösteren ülkelere muafiyet sağlanıyordu. Japonya, Güney Kore ve Avrupa Trump yönetiminin bu hamleyi yapmasını istiyor. Bu en azından kendi enerji tedariki sorunlarını öteleyebilir.

2-Stratejik Petrol Rezervi (SPR): 1973’te petrol üreten ülkeler tarafından petrol silahının kılıfından çıkarılmasından sonra, ABD hükümeti, SPR tutmaya başladı.

ABD hükümeti, şu anda Louisiana ve Teksas’taki yer altı tanklarında 660 milyon varil petrol tutuyor. Geçen yıl, ABD 7,26 milyar varil petrol tüketti, bu günde 19,88 milyon varil demek. Yani ABD’nin rezervlerinde yalnızca bir aylık petrol bulunuyor. Trump yönetimi 5 milyon varillik test satışı yapmayı ve daha sonra pazara 30 milyon varil salmayı düşünüyor. Bu çok küçük bir miktar ama yüksek ölçüde sembolik.

3-OPEC+ Artırımları: İran’dan nefret eden Suudi Arabistan, fiyatları düşük tutmak için OPEC limitlerini ihlal ederek petrol çıkarmaya başladı bile. Haziranda, günlük 10,49 milyon varil çıkardı. Kendi ekonomik kriziyle boğuşan Krallık, yine de pire için yorgan yakmak istiyor. Suudi Arabistan, kapasitesini günlük 2 milyon varil aşmayı planladığını söylüyor, bu dünya petrol pazarında büyük bir deliği kapatmaya yetmez. Hafif tedarik yapmak için petrol çıkaracağını söyleyen diğer OPEC ülkeleri BAE ve Kuveyt de bunu yapamaz, günde 300 bin varil artı değerinin parçası olarak petrol çıkaracağını söyleyen Rusya da…

Bu üç yaklaşım eylülden beri (üçte ikisi Venezuela’dan olmak üzere) günlük 900 bin varil olan ve kasımdan sonra üzerine günlük 1 milyon varil daha eklenecek olan düşüşü karşılar mı? Yüksek ihtimalle hayır. Petrol endüstrisindeki yetersiz yatırım ve Libya’daki yeni gerilimler petrol fiyatlarının makul bir seviyede tutulabileceğine dair güveni daha da kırdı. Eğer petrol fiyatları yükselirse ve yoksullaşmış ülkeler üzerinde petrol yardımlarını kesmeleri için baskı olursa yakında Haiti’de gerçekleşen protestoların benzerleri beklenebilir.

Filizlenen savaş

Geçen hafta, üst düzey bir İran komutanı eğer baskı görürlerse karasularını uluslararası petrol tankerlerine kapatacaklarını söyledi. Dünya petrolünün beşte biri Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor. Bu Batı Asya’da çıkarılan petrolün yarısı demek. Böylesi bir kapatmanın yasal zemini net değil. İran, 1958 Cenevre Sözleşmesi’ne işaret ediyor. Sözleşmenin 16’ncı maddesi, kıyı ülkeleri, “karasularına masum olmayan geçişleri önlemek için gerekli önlemleri alabilir” diyor. İran; Suudi Arabistan, BAE ve Kuveyt’ten uluslararası pazara petrol geçişiyle, kendisine karşı başlatılan ekonomik savaşın derinleştiğini savunabilir.

İran sağlam zemine basıyor olsa da, 34 millik boğazı kapatması zor olabilir. Bahreyn’deki ABD deniz üssünün varlık nedeni boğazları açık tutmak. Küçük ya da büyük çaplı bir savaş ihtimali uzak değil.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif