Ekonomi yılın ikinci çeyreğinde tüketim harcamalarının etkisiyle yüzde 3,8 büyüdü. Emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 7,2 geriledi. Ekonomist Cem Oyvat, gelir dağılımındaki bozulmayı ‘vahim’ olarak nitelendirdi.

Tüketerek büyüme temel strateji oldu
Fotoğraf: Depo Photos

BirGün/ANKARA

Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,8 büyüme kaydetti. Yüksek enflasyon, seçim ekonomisi ve düşük kredi kartı faizlerinin etkisiyle artan iç talep ekonominin tüketimle büyümesini sağladı. Artan talep ithalatla karşılandı, ithalat artarken ihracat yavaşladı. Böylece dış ticaret büyümeyi olumsuz etkiledi. Sanayi ise ikinci çeyrekte daraldı. Türkiye ekonomisinin büyüklüğü yılın ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 60,7 artarak 5 trilyon 502 milyar 192 milyon liraya yükseldi. Ekonominin dolar cinsinden büyüklüğü ise 271 milyar 468 milyon olarak gerçekleşti.

SANAYİ KÜÇÜLDÜ

İkinci çeyrekte hane halklarının nihai tüketim harcamaları yüzde 15,6 arttı. Devletin nihai tüketim harcamalarındaki artış yüzde 5,3, gayrisafi sabit sermaye oluşumundaki artış ise yüzde 5,1 oldu. Aynı dönemde mal ve hizmet ithalatı yüzde 20,3 artarken ihracatı yüzde 9 azaldı. İthalatta ikinci çeyrekte görülen artış 3 yılın en yüksek artışı olurken ihracatta son üç çeyrekte yaşanan düşüşle birlikte pandemi sürecinden bu yana en uzun daralma serisi kaydedildi. İhracatta yaşanan daralmada Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa’daki durgunluk etkili oldu. Üretim tarafında ise sanayideki daralma dikkat çekti. Sanayi sektörü geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 2,6 daralırken ekonomik büyümeyi olumsuz etkiledi. Uzun süredir üst üste daralan inşaat sektöründe deprem felaketinin etkisiyle toparlanma başladı. İnşaat sektörü yılın ikinci çeyreğinde yüzde 6,2 büyüme sağladı. Seçim sonrası değişen sıkılaştırıcı ekonomi politikaları nedeniyle halkın tüketiminin üçüncü çeyrekte düşmesi bekleniyor.

∗∗∗

EMEĞİN PAYINDA BÜYÜK DÜŞÜŞ 

TÜİK büyümeyle birlikte 2022 Bağımsız Yıllık Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verilerini de açıkladı. Verilere göre emeğin milli gelirden ve büyümeden aldığı pay 2022’de de azalmaya devam etti. İşgücüne yapılan ödemelerin payı 2018 yılında yüzde 33,5 iken bu oran 2022 yılında yüzde 26,3’e geriledi. Böylece başkanlık rejiminden sonra işgücü ödemeleri payı 7,2 puan geriledi. Emeğin milli gelirden aldığı pay 2018’de yüzde 33,5, 2019’da yüzde 34,7, 2020’de yüzde 32,9, 2021’de yüzde 30 oldu. Verilere göre, sermayenin milli gelirden aldığı pay ise yükselmeye devam etti. Sermayenin payı 2021 yılında yüzde 52,3 iken 2022 yılında yüzde 53,7’e yükseldi.

2023’TE EYT ETKİSİ

2023 başında EYT düzenlemesine bağlı olarak işgücü ödemeleri, erken emekli olanların aldıkları kıdem tazminatlarının eklemlemesi ile artmıştı. İşgücü ödemelerinin payı ilk çeyrekte yüzde 37,8 olmuştu. İkinci çeyrekte ise emeğin aldığı pay yüzde 34,2 olurken EYT etkisinin devam ettiği görüldü. Hane halklarına yapılan transferlerin bitmesiyle emeğin milli gelirden aldığı payın daha da düşmesi bekleniyor.

BOZULMA VAHİM

Ekonomist Cem Oyvat da kıdem tazminatı payının zaman içerisinde azalacağını belirterek şu değerlendirmeye yaptı: “İşgücü ödemeleri üzerindeki geçici pozitif etki bitecektir. Tabii bu etkinin bitmesi, işgücünün milli gelirden aldığı payı yeniden aşağı çekecektir. Hesaplara göre bile, işgücü ödemelerinin GSYH içindeki payı toparlanmış olsa da 4 yıl önceye göre 3 puan aşağıda. Bu oldukça belirgin bir düşüş. 2019 ikinci çeyrek yüzde 68,2 olan ücretli çalışanların oranının 2023 ikinci çeyrekte yüzde 71,2’ye çıktığını belirtelim. Yani işgücü ödemelerinin milli gelirdeki payı 3 puan düşerken, ücretli çalışanların istihdamdaki payı 3 puan artmış. Böyle bakıldığında gelir dağılımındaki bozulma daha vahim.”

∗∗∗

YOKSULLUKTA EŞİTLEYEN POLİTİKA GÖZETİLİYOR

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, emeğin milli gelirden aldığı payın düşük seyretmeye devam ettiğini belirtti. Çerkezoğlu, şu ifadeleri kullandı: “2023’te yüzde 30’ların üzerine çıktığını görüyoruz ama bu ödemelerdeki artış, EYT nedeniyle emekli olanlara ödenen kıdem tazminatı ve maaşlar ile yaşandı. Bu rakamlar yanıltıcıdır. Asıl olarak üçüncü ve dördüncü çeyrek rakamlarına bakmak lazım. Ücretlerin sürekli baskılandığı bu ekonomi politikalarının sonucunca alım gücümüz düşüyor. Bütün çalışanların en düşük ücret olan asgari ücrete daha da yaklaştığını görüyoruz. Emekçileri yoksullukta eşitleyen bir politika gözetiliyor. Daha çok kişi çalışıyor ama daha az ücretlerle. Özellikle tek rejimi ile emekçiler somut anlamda çok ciddi kayıplar yaşamaya başladı. İşçilerin kendi hayatı hakkında karar verdiği bir çalışma hayatını inşa etmek şart.”