İktidar seçim yaklaşırken devletin tüm kurumlarını seferber etti. Güvenlik güçlerinden bürokratlara, Diyanet’ten medyaya bütün kurumlar aleni şekilde Saray’ın propaganda aparatına dönüştürüldü. AKP’nin devletleşmiş bir parti olduğuna dikkat çeken siyaset bilimciler, “Muhalefet sahici çıkarımlar yapmalı. Brezilya’da benzer koşullarda seçim kazanan solcu lider Lula’nın zaferinden dersler çıkarılmalı” diyor.

Tüm kurumlar muhalefet aleyhine seferber edildi: Devlete karşı seçim yarışı
Polis Akademisi Mezuniyet Töreni’nde AKP’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ programı için bestelenen şarkı seslendirildi. (Fotoğraf: DHA)

Mehmet Emin KURNAZ

Ülke tarihinin en önemli seçimine aylar kala iktidar panikledi. Tüm hesaplar 2023’e göre yapılırken halkın rızasını almakta zorlanan AKP, ülkeyi devletin bütün imkanlarını kullanarak seçime götürmeye hazırlanıyor. Bürokrasiden yargıya, eğitimden Diyanet’e, güvenlik güçlerinden medyaya devlet aygıtları seferber ediliyor. 20 yılda ‘devlet partisi’ haline gelen AKP için yeni bir durum olmasa da kurumların bu denli aleni şekilde iktidar propagandası yapması seçimlere olağan üstü koşullarda gidileceğine işaret ediyor. Muhalefet cephesi, önümüzdeki seçimde sadece Erdoğan ile değil, iktidar aparatına dönüşen devlet kurumlarıyla da mücadele etmek durumunda. Benzer bir sürecin yaşandığı Breziya’da halkın taleplerini gündemine alan solcu lider Lula da Silva da seçim öncesi yaptığı konuşmalarda sadece sağcı lider Bolsonaro’ya karşı değil, bütün bir devlete karşı yarıştıklarını ifade etmişti. Sosyal yardım ve yakıt sübvansiyonlarına büyük miktarda para harcayan Devlet Başkanı Bolsonaro, seçimden önce 8 milyar dolarlık sosyal yardım dağıtmış, 400 bin kişiye tapu vermişti. Medya, yargı, bürokrasi gibi devlet kurumları da seçim için seferber edilmişti.

ŞEKLEN BİLE TARAFSIZ DEĞİL

Türkiye siyasal geleneğinde iktidar partilerinin devlet olanaklarını mümkün olduğu kadar seçim sırasında kullandığını hatırlatan Siyasal İletişim Uzmanı Suat Özçelebi, “Bunun istisnası neredeyse yok gibidir. Ancak eskiden yine de muhalefet partileri devletle yarışıyor, mücadele ediyor gibi görünmesinler, eşitsizlik yaratacak görüntüler oluşmasın diye seçim sonuçlarına doğrudan etki edebilecek bakanlar, Anayasal bir hükümle görevlerinden zorunlu olarak çekilirdi. Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanlarıydı bunlar. Ancak 2017 yılındaki değişiklikle bu da kalktı. Yani devletin şeklen bile tarafsızlığına son verildi” diye konuştu.

Seçim yarışına iktidar partisinin her zaman bir adım önde başladığının unutturulduğunu söyleyen Özçelebi, “Propaganda dönemlerinde partiler arası eşitliği korumaya yönelik denetim mekanizmaları tamamen kaldırıldı. Seçim kanununda ‘Başbakan’a yapılan tüm atıfların ‘cumhurbaşkanı’ olarak değiştirilmesi gerekirken ‘başbakan’ ifadesinin çıkarılmasıyla sınırlı kaldı. Önceden ‘Başbakan’a uygulanan yasaklar şu anda ‘Cumhurbaşkanı’na uygulanmıyor. Yani referandum veya seçim hangi konuda olursa olsun görevdeki Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan itiraz da reddedildiği için her türlü devlet olanağını kullanabilecek durumda. Seçimler muhalefet partileri için eşit koşulda geçmeyi bırakın, bazı devlet olanakları ve kurumlarına karşı mücadele ederek geçecek gibi görünüyor” değerlendirmesini yaptı.

Suat Özçelebi, Siyasal İletişim DanışmanıSuat Özçelebi, Siyasal İletişim Danışmanı

LULA’NIN ZAFERİNDEN DERSLER ÇIKARILMALI

Devletin Diyanet, TRT, hatta kimi yargı kurumları başta olmak üzere birçok kurumunun, seçim süresince “iktidarın organik propaganda aygıtları” gibi çalışacaklarını gösteren çok sayıda emare olduğunu vurgulayan Özçelebi, sözlerini şöyle tamamladı: “Popülist otoriter bütün iktidarların ortak bir yönü bu. Dünyada da örneklerini uzun zamandır yaşıyoruz. Bunun son örneği, Brezilya’da Lula’nın kazandığı seçimde yaşandı. Mevcut devlet başkanı Bolsonaro’ya karşı mücadelesinde sadece siyasi rakibini değil devleti de yenmek zorunda kaldı. Lula’nın seçim kampanyası boyunca vurguladığı bu gerçeklik, Türkiye’de de yaşanacak. Muhalefet sadece söylem düzeyinde değil, ‘devleti kullanma’ boyutlarının maddi ve lojistik açıdan çok büyük boyutlarda olacağını görerek, kampanya rasyonelini buna göre kurmak zorunda. Halka bu eşitsizliği, propaganda gücünü anlatmanın ötesine geçerek, kendi tezlerini bu büyük baskıya rağmen nasıl stratejik hamlelerle ortaya koyabileceğini planlamalı.”

AKP REJİM İNŞA EDEN BİR PARTİ

Siyaset Bilimci Akademisyen Fatih Yaşlı ise AKP’nin rejim inşa eden ve devletleşmiş bir parti olması nedeniyle Türkiye’de seçimlerin daha en baştan ‘serbest’ nitelikli olmaktan çıktığını hatırlatarak şunları söyledi: “AKP, bir yandan seçim söylemini ‘devletin sahipliği’ üzerine kurmakta ve kendisine oy vermeyen kesimleri düşmanlaştırmakta, onları ‘terörist, vatan haini, bölücü vs.’ diye damgalamakta, öte yandan devletin bütün olanaklarını kullanmakta, bütün kurumlarını seferber etmekte, bürokrasiyi seçim kampanyasında işe koşmaktadır.”

Önümüzdeki seçimde de benzer işlere girişileceğinin işaretlerinin şimdiden görüldüğüne değinen Yaşlı sözlerini şöyle sürdürdü: “28 Ekim günü, bilinçli bir şekilde Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümüne denk getirilen ve ‘Türkiye Yüzyılı’ adıyla başlatılan seçim kampanyası, parti ile devletin özdeşleşme ve bütünleşmesinin ete kemiğe bürünmesi olarak görülmelidir. AKP’nin kampanyası hem ‘devletlu’ bir söylem üzerine inşa edilmiştir hem de devletin kaynakları, olanakları ve kurumlarıyla desteklenmektedir.”

Fatih Yaşlı, Siyaset BilimciFatih Yaşlı, Siyaset Bilimci

MUHALEFET DURUMU İYİ ANALİZ ETMELİ

Bu desteğin ‘en uç nokta’ denilebilecek bir yere taşınmasının son derece manidar olduğuna vurgu yapan Yaşlı, şu değerlendirmeyi yaptı: “Erdoğan’ın da katıldığı Polis Akademisi Mezuniyet Töreni’nde, polislerden oluşan orkestra AKP’nin seçim kampanyası şarkısını seslendirmiş, sadece partililer değil devlet ricali de bu gösteriyi izlemiştir. Asgari bir demokrasinin bulunduğu herhangi bir ülkede devletin polisinin bir siyasi partinin seçim kampanyası şarkısını okuması da devlet ricalinin buna eşlik etmesi de olabilecek şeyler değildir.

Başka bir örneğini jandarma ve emniyet teşkilatlarının Kılıçdaroğlu’na dava açmasıyla gördüğümüz şekilde, devletin güvenlik aygıtı giderek rejimin güvenlik aygıtına dönüşmektedir. Tüm bunlar ise Türkiye’nin 2023 seçimlerine nasıl bir atmosferde ve hangi koşullarda götürüleceğinin işaretleri olarak görülmelidir. İktidardaki partinin niteliğine ve neler yapabileceğine dair sahici çıkarımlar yapmaktan kaçınan, parti ile devlet bütünleşmesini görmeyen ve ona göre bir strateji geliştirmeyen muhalefet, bunu yapmadığı sürece seçimi kazanma şansını da azaltmış olacaktır.”

***

RTÜK’TEN AKP PROPAGANDASI

RTÜK Üst Kurul Üyesi Okan Konuralp, sosyal medya hesabından RTÜK’ün AKP’nin siyasi propagandası olarak kurgulanmış bir tanıtım filminin tüm TV ve radyolarda “ücretsiz ve zorunlu” olarak yayınlatılması kararı aldığını paylaştı. Konuralp, “Sağlık Bakanlığı’nın ‘HealthTürkiye’ adlı tanıtım filmi, Ak Parti’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ belgesine doğrudan atıfla başlıyor” dedi. Konuralp şu değerlendirmeyi yaptı: “Belli ki benzer kararlar artacak; TV ve radyolar ‘ücretsiz ve zorunlu’ olarak AK Parti’nin propagandası için kullanılacak. ‘Ücretsiz ve zorunlu’ yayınlatılacak propaganda filmlerinden fayda ummak, AK Parti için hazin bir durum!”

***

KURUMLAR İKTİDARIN GÖLGESİ OLDU

Devlet kurumlarının iktidarın lehine sahaya nasıl sürüldüğünü son birkaç ayda yaşanan şu örneklerle hatırlatalım:

Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı, sosyal medya hesabından yayınladığı video ile Türkiye’deki uyuşturucu tehlikesinin boyutlarına değinen ve iktidar politikalarını eleştiren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu hakkında suç duyurusunda bulundu. Kılıçdaroğlu, açıklamasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu eleştirmişti. Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı da "Tarafımıza atılan dış destekli iftiraları asla kabul etmiyor, hakkımızı helal etmiyoruz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Bakan Soylu’nun katıldığı Saray’da düzenlenen Polis Akademisi Mezuniyet Töreni’nde AKP’nin ‘Türkiye Yüzyılı’ programı için bestelenen şarkı seslendirildi.

Geride bıraktığımız yaz dönemi valilikler eliyle pek çok festival, konser, toplantı ve yürüyüş etkinliğine sahne oldu. Valilikler yasakların gerekçesini ‘kamu güvenliği’ olarak açıkladı.

Diyanet’in müftülerle düzenlediği toplantıda, “Seçime 9 ay kaldı. Herkes sahaya insin, çalışma yapsın. Kazanımları önümüzdeki seçimde kaybetmemeliyiz” mesajı verildiği iddia edildi. Diyanet iddiaları yalanladı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da AKP etkinliklerinde dua okumasıyla sık sık gündeme geldi.

Devlet memurları Erdoğan’ın mektubunu ve sözlü selamını iletmekle görevlendirildi. Aralarında sosyal hizmet uzmanları, sağlıkçılar ve sosyologların da yer aldığı binlerce memur, hane ziyaretlerin bulundu. CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer iddiaları Meclis’e taşıdı.

Baskıyı artıran hükümet yargı eliyle muhalefeti susturmaya çalıştı. Mahkemeler AYM ve AİHM kararlarını dahi tanımadı.

Pek çok okulda öğrenciler, öğretmenler veya okul yöneticileri tarafından ‘Tarih gezisi’ adı altında AKP mitinglerine, açılış törenlerine, gençlik buluşmalarına ya da iktidara yakın vakıfların etkinliklerine götürüldü.

AKP ve MHP’nin Meclis Başkanlığı’na sunduğu ‘Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Cumhurbaşkanı seçim yasaklarından muaf tutuldu. Erdoğan, seçim döneminde devlet imkanlarını kullanabilecek.

TRT Haber spikeri Deniz Demir, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı yayınında "Bizi ümmet olmaktan çıkarıp birey olma bilincini armağan eden" ifadelerini kullandığı gerekçesiyle hedef gösterilerek görevden alındı. AKP MKYK Üyesi Mücahit Birinci, Demir ile ilgili "Gereği yapıldı" dedi.

Seçim öncesi gazete, televizyon ve sosyal medyayı susturma hamlesine geldi. ‘Sansür yasası’ ile yalan bilgiyi aleni şekilde yaydığı iddia edilen herkes 3 yıla kadar hapis cezası alabilecek. İletişim Başkanlığı da haftalık ‘Dezenformasyon Bülteni’ yayımlamaya başladı. Sayıştay’ın Bartın’da yaşanan maden faciasına ilişkin raporlarından yapılan haberlerin dezenformasyon olduğu iddia edildi. Ayrıca iktidar Basın İlan Kurumu ve RTÜK sopasıyla gazete ve televizyon kanallarına cezalar kesti.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu TÜİK, Et ve Süt Kurumu ve MEB ziyaretlerinde kurumların kapısından içeri alınmadı. Pek çok kez bürokratlara ‘tarafsız olun’ çağrısında bulundu.

***

AKP İÇİN YENİ BİR DURUM DEĞİL

İktidar, Türkiye siyasetinde kırılmalar yaratan seçim ve referandumlarda da devletin tüm imkanlarını seferber etti. Seçim güvenliğinden oyların sayılmasına dek pek çok skandal peş peşe geldi. Mitinglere kamuya ait araçlarla insanlar taşınırken resmi basın organlarından propagandalar yapıldı. 2018 Yerel Seçimleri’nde İstanbul seçimleri AKP’nin itirazının ardından YSK eliyle iptal edildi. AKP’li yöneticiler hile iddialarını “Hiçbir şey olmasa bile bir şey oldu” şeklinde komik gerekçelere dayandırdı. Ankara Barosu, YSK karşısında bulunan binasına “Hukuksuzluğun tam karşısındayız” pankartı astı.

***

YASA İLK KEZ KILIÇDAROĞLU İÇİN KULLANILDI

Sansür Yasası’nın en çok tartışılan ve AYM’ye taşınan ve hapis cezası da öngören ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ maddesi gerekçe gösterilerek, siyasiler arasında ilk kez CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında dava açılması istendi. Suç duyurusu, Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) tarafından Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de artan uyuşturucu kaçakçılığına yönelik, "Kirli parayı yani milyar dolarları, yani uyuşturucu paralarını Türkiye’nin cari açığının finansmanında kullandılar" sözleri nedeniyle yapıldı.

EGM’nin suç duyurusuna ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik şunları söyledi: “Bizim haklılığımızı açığa çıkarıyor. O yasa maddesinin, o aparatın; tamamen siyasilere, ifade özgürlüğüne yönelik olarak kısıtlama anlamında uygulanacağını ortaya koymuş oldular. Söylenen tam da buydu. Bizim argümanların haklılığını bütünüyle açığa çıkarmış oluyor bu adım."

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün suç duyurusunu şikâyet edeceğini belirten Çelik, "Siyasileştiler. Kurumların siyasileşmesi tarihte görülmüş bir şey değil. Yani bir siyasiyi, ana muhalefet partisi genel başkanını; siyasi mülahazalarla şikâyet etme cüretini ortaya koymuş olmaları görevlerini kötüye kullandıklarını açığa çıkarıyor" ifadelerini kullandı.