Danıştay’ın, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin tepki çeken kararının hukuksuz olduğuna vurgu yapan Hukukçu Prof. Dr. Metin Günday, “Ülkenin taraf olduğu diğer sözleşmeler için de risk var” ifadelerini kullandı.

Tüm sözleşmeler risk altında
Fotoğraf: Depo Photos

Aycan KARADAĞ

Tüm yetkinin ‘tek adam’ üzerinde toplandığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yargıyı tahakkümü altına aldı. Ülke, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle yönetiliyor. Erdoğan’ın kararıyla bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve Danıştay 10. Dairesi, feshe dair Cumhurbaşkanlığı kararının iptal istemini 2’ye karşı 3 oyla re reddetmesiyle başlayan tartışmalar da sürüyor. Bu tablo, ülkenin taraf olduğu diğer uluslararası sözleşmelere dair benzer bir durumun yaşanabileceği ihtimalini de gündeme getirdi.

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler sözleşmeleri, Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri, UNESCO sözleşmeleri, Avrupa Konseyi sözleşmeleri başta olmak üzere taraf olduğu toplam 258 sözleşme bulunuyor. Ancak İstanbul Sözleşmesi dâhil 8 uluslararası sözleşme yürürlükten kaldırılmıştı. İdare hukukunun önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Metin Günday, konuyu BirGün’e değerlendirdi. Prof. Dr. Günday’ın değerlendirmesi şöyle:

MÜMKÜN DEĞİLDİ

“Bir sözleşme onaylandıktan sonra Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasına göre kanun hükmü kazanıyor. Hatta Anayasa’ya aykırılığı dahi ileri sürülemeyecek bir kanun hükmünde bu sözleşme. Ayrıca bu sözleşme, ekonomik ilişkileri düzenleyen, kültürel ilişkileri düzenleyen bir sözleşme değil. Bu sözleşme kadına şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek amacıyla yapılan bir sözleşme. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmış olan kişi dokunulmazlığını, genel hak ve özgürlüğü korumaya yönelik bir sözleşme. Daha sonra çıkartılan aile içi şiddeti ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik bir kanun daha var ve o kanun halen yürürlükte. O kanunun 1. maddesinde deniliyor ki; ‘Bu kanun İstanbul Sözleşmesi esas alınarak uygulanacaktır.’ Cumhurbaşkanı 2 cümleyle ‘Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeden çekiliyor’ dedi. Kanun hükmünde olan bir düzenlemeden, Cumhurbaşkanı kararıyla olsa dahi çekilmek mümkün değildir. Ayrıca temel hak ve özgürlükler ile ilgili konularda Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile de düzenleme yapmak Anayasa açısından mümkün değil.”

HUKUKİ SEBEP YOK

“Bu sözleşmeden çekilmeyi haklı çıkarabilecek hukuken geçerli bir sebep yok. Aile yapısını zedeliyor, eşcinselliğe yönlendiriyor diyor ama aslı astarı olmayan sebepler bunlar. Bu sözleşmeden çekilmeyi haklı kılabilecek hiçbir sebep yok. Hatta o kadar yok ki Danıştay’da açılmış olan davada Cumhurbaşkanlığı makamı açıklama yaparken bu sözleşmeden çekilmeyi şu sebeple yapıyoruz, haklı sebeplerimiz var diyememiştir. Danıştay da bunu her yönüyle hukuka uygun buluyor. Bu sözleşmenin kanun hükmünde olmasını göz ardı ediyor veya önem vermiyor. Temel hak ve özgürlükleri hiç dikkate almıyor. Cumhurbaşkanı’nın bu konuda yetkisi vardır ve ben bunu denetleyemem diyor. Danıştay’ın bu görüşü esas alınırsa, ‘Cumhurbaşkanı’nın milletler arası sözleşmelerden çekilmesi mutlak bir yetkidir denetlenmesi mümkün değildir’ denilirse, Cumhurbaşkanı yazacağı iki satır cümleyle herhangi bir milletler arası sözleşmeden çekilebilir.”

ANAYASA’YA AYKIRI

“Bu karar hukuka aykırıdır. Hukuken çıkılması mümkün olmayan sözleşmelerden de İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yapılarak çıkılabilir. Uluslararası sözleşmelerin iç hukukumuz haline gelebilmesi için öncelikle TBMM tarafından Cumhurbaşkanı’na yönlendirilip uygun bulunması lazım. Cumhurbaşkanı tarafından yürürlüğe sokulması lazım. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığına göre ‘Cumhurbaşkanı’nın mutlak yetkisi vardır’ denilerek Montrö Boğazlar Sözleşmesi dâhil diğer sözleşmelerden de hukuksuz bir şekilde çıkılabilir.”