Tunus demokrasiye sahip çıkıyor

JONATHAN FENTON-HARVEY

Tunus, Arap Baharı’ndan bu yana ikinci başkanlık seçimine gidiyor. Seçimler, ülkenin demokrasiye giden değişiminde sembolik öneme sahip. Seçimlerin ilk turu 15 Eylül’de yapıldı ve ikinci tur 13 Ekim’de yapılacak. Parlamento seçimleri ise pazar günü yapıldı.

Fakat Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Tunus’taki değişimin başarılı olması halinde kendi bölgesel çıkarlarının tehlikeye gireceğinden endişe ediyor. Haliyle ortaya konan reformist süreci baltalamak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Tunus sık sık Arap Baharı’nın doğduğu ülke olarak anılıyor. Otokrat lider Zeynel Abidin Bin Ali’yi 2011’de koltuğundan indiren eylemler, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da değişim isteyen halklara ilham oldu.

KÖRFEZDEN MÜDAHALE

Ekonomik sıkıntıların ve halkın sürecin dışına itilmesinin reform çabalarını hükümsüz kılacağı endişelerine rağmen Tunus, diktatörlükten demokrasiye geçişi nispeten başarıyla icra eden bir örnek olarak anılıyor.

Bu esnada Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri bölgede Arap Baharı’ndan bu yana yaşanan demokratik değişimi tersine çevirmeye uğraşıyorlar. Sahip oldukları ekonomik gücü, gerici ve otoriter aktörleri beslemek için kullanıyorlar.

Mısır’da 2013 darbesini finanse ettiler ve demokratik yollarla seçilen Muhammed Mursi’yi koltuğundan indirdiler. Abdülfettah es-Sisi’nin askeri diktatörlüğünün gücünü pekiştirmesine yardım ettiler. Sudan’da Askeri Geçiş Konseyi’ni, Libya’da başına buyruk kumandan Halife Hafter’i de benzer amaçlarla desteklediler.

Görünüşe göre hem Riyad, hem Abu Dabi bölgedeki demokratikleşmenin, sahip oldukları jeopolitik etkiyi azaltacağından ve kendi ülkelerinde de reform taleplerini tetikleyeceğinden endişeli. Siyasal İslam’ın gelişimini engellemeye çalışıyorlar çünkü rejimlerinin hayatta kalmasını mümkün kılan geleneksel statükoyu korumaya çalışıyorlar.

TUNUS’TA KATAR ETKİN

Tunus’un demokratik dönüşümü özelinde ise, ülkenin yeni demokratik başarılara imza atmasının, 2011’deki gibi diğer ülkelere ilham vermesinden endişe ediyorlar. Ayrıca başarılı olması halinde Tunus’un Türkiye ve Katar ile yakınlaşmasından endişe ediyorlar çünkü bu her iki ülke de Tunus devrimine destek verdi. Bunun yanında Katar, Tunus’taki yatırımlarını devrim sonrasında artırdı; böylece yeni dönemde Tunus-Katar ilişkilerinin yakınlaşacağının sinyalini verdi.

Arap Baharı’nın ilk safhalarında Nahda Hareketi’nin başarılı olduğunu gördük. Bin Ali rejimi süresince yasaklanan bu ‘yumuşak başlı’ İslam hareketi, 1980’lerdeki kuruluşundan beri Müslüman Kardeşler’den ilham alıyordu. Başta Nahda’nın daha muhafazakar bir çizgiye kayacağına dair endişeler olduysa da, Nahda’nın kurucusu Raşit Gannuşi, 2016’da yaptığı açıklamada partinin ‘demokratik İslam’ yolunda olduğunu ilan etti.

Bu esnada Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Nahda’nın Tunus’taki etkisini zayıflatmanın yollarını aradılar. İslamcı demokratlar için cazip bir örnek olduğunu ve hem Türkiye, hem Katar tarafından hoş karşılanacağını anladılar.

2014’te yapılan ilk başkanlık seçimlerinde, eski rejimin kalıntılarını barındıran Nida Tunus partisini desteklediler.

Laik, milliyetçi ve İslam karşıtı eksende hareket eden Nida Tunus, Abu Dabi ve Riyad’ın vizyonunu gerçekleştirebilecek ideal bir adaydı. Her iki ülke de Nahda’yı finanse etti, parti liderlerine araçlar tahsis etti. Christopher Davidson’ın “Gölge Savaşları” kitabında yazdığına göre, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 2014 seçimleri öncesindeki Nahda karşıtı eylemleri destekliğine yönelik şüpheler vardı.

Nida Tunus’un 2014’teki seçim başarısı sonucunda, Nahda ve Nida arasında huzursuz bir koalisyon kuruldu. Emirlik ve Suudiler’in çabaları sonuç vermiş, Tunus siyasetindeki etkileri artmıştı.

Emirlik yetkililerinin, eski başkan El-Beci Kaid es-Sibsi’yi Nahda’yı hükümet dışına itmek üzere ikna etmeye çalıştıklarına dair haberler çıktı. Bu, Mısır’daki karşıdevrimin bir tekrarı olacaktı. Fakat Sibsi baskıları kabul etmedi ve Emirlik’in çabaları sonuçsuz kaldı.

Tunus’taki karşıdevrim çabalarının önündeki bir engel, ülke siyasetinde ordunun Mısır’daki gibi bir etkiye sahip olmaması. Dolayısıyla darbe yapmak güç.

ABU DABİ BÖLGEDE NÜFUSLU

Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri’nin Tunus’u istikrarsızlaştırmaya çalıştığı yönünde de haberler gördük. Eski Başkan Munsif Merzuki, Cezayir gazetesi El Kobar’a verdiği röportajda bu iddialara değindi. BAE’nin ‘yozlaşmış medyayı ve terörizmi’ desteklediğini, Tunus’un demokrasi sürecini baltalamak için ‘kara para’ kullandığını söyledi.
Dahası, Aralık 2017’de Tunuslu kadınların Emirates Havayollarıyla uçmasını geçici olarak yasaklayan BAE, yeni bir diplomatik kriz tetikledi. Bir sonraki ay hükümetin ekonomik başarısızlıklarından yakınan eylemlerin de BAE tarafından desteklendiğini öne sürenler oldu.

Bir yandan Katar’ın 2017’den bu yana süren ablukasını hatırlamakta fayda var. BAE, ablukaya destek vermeyen ülkeleri cezalandırmak için elinden geleni yaptı, bilhassa Somali’yi.

Riyad ve Abu Dabi’nin Tunus’taki emellerinden henüz vazgeçmeyecekleri açık. Bazı güçlüklerle karşılaşmalarına rağmen halen başkanlık seçimlerine etki etmeye çalışıyorlar. Mehdi el Behi’nin aldığı duyumlara göre, Nahda Partisi adayı Abdulfettah Moro’ya partiyle arasına mesafe koyması için para teklif edildi.

Suudi televizyon kanalı Al Arabiya’da geçen hafta çıkan haberler, iki Tunuslu siyasetçinin ölümünden Nahda’yı sorumlu tutuyordu. Ortada bir kanıt olmaması dolayısıyla açık bir dezenformasyon kampanyası görüntüsü oluştu. El Behi’nin söylediğine göre, Tunus’ta gazetecilik yapan 35 kişi, Nahda’yı eleştirmeleri karşılığında düzenli olarak para alıyordu.

Suudiler ve Emirlik arasındaki ikili ilişkilerde ciddi ayrışma yaşandığını görüyoruz. Ayrıştıkları konulardan biri de Yemen. Fakat bölgede demokratikleşmeye engel olma yönündeki ortak çıkarları sürdükçe muhtemelen ortaklıkları da sürecek.

Süregelen seçim döngüleri boyunca BAE’nin ve Suudilerin Tunus demokrasisi baltalama çabaları da muhtemelen sürecek. Bin Ali döneminin antidemokratik yasaları hala yürürlükteyken, etki sahibi olma şansları da var. Yolsuzlukları sürdüren siyasi liderleri desteklemeye çalışabilirler.

KARŞIDEVRİM HIZ KAZANACAK

Cezayir ve Sudan’da bu yıl şahit olduğumuz devrimler ve Mısır’daki Sisi karşıtı hareketlenme, bu iki ülkenin karşıdevrim faaliyetlerine hız vermelerine sebep olabilir. Fakat El Behi’nin söylediğine göre, Tunus dış müdahalelere karşı daha donanımlı ve başkanlık seçimlerinin ilk turu gösteriyor ki seçmen dış müdahalelere karşı daha bilinçli.

El Behi, Tunus’un bu tür dış müdahalelere daha iyi direnmesi için “Siyasi partilerin Dışişleri Bakanlığı’nın bilgisi dışında yabancı devletlerle temaslarda bulunmalarını engelleyecek yasalara ve kurallara ihtiyacımız var” diyor.


Tunus’un şimdiye kadar ümit vaat eden dönüşümünü güvenceye almak için dünyanın ve Avrupa’nın da bu sürece destek vermesi gerek. Yalnızca Emirliklerin ve Suudilerin çıkarlarını dizginlemek için değil; Tunusluların kendi kaderlerini tayin etmelerine imkân tanımak, Tunus’un tüm bölgede karşıdevrimlere ve yolsuzluklara direnen bir örnek olmasını mümkün kılmak için de.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arab