Türban neyi örtüyor ya da AKP'nin gizlediği ge

TÜRKİYE"de, üniversitelerde türbana serbestlik getiren Anayasa değişikliği, tartışma yaratmaya devam ediyor. Başbakan Tayyip Erdoğan ise ilginç açıklamalarını sürdürüyor. Erdoğan Meclis grubunda yaptığı konuşmada, türban değişikliğine karşı çıkan muhalefet ve medya organlarını eleştirmekten geri kalmazken "Biz beyaz çarşaflarla beraber yola çıktık, bedel ödemeye hazırız" diyerek yeni bir tartışma konusunu da beraberinde getiriyor. Dış basında da büyük yankı uyandıran türban, farkında olmasak da Türkiye"de birçok gerçeğin üzerini örtmeyi de başarıyor.


Türbana kilitlendiğimiz şu günlerde unutturulan sorunları, türban neyi örtüyor diye Alevilere, Ermenilere, Kürtlere, psikologlara ve yazarlara sorduk. Farklı bakış açısıyla sorunlara değinildi... Ama en çok sözü edilen Ergenekon çetesi oldu. Yoksulluk, Kürt sorunu, Alevilerin sorunu ve Ermeni meselesi türbanın gölgesinde çözümsüz kalan sorunlar olarak işaret edildi.


HAZIRLAYAN: GÜLŞEN İŞERİ

HAYKO BAĞDAT Yazar
Bizim yaşadığımız süreci türbanlı kızlarda görüyorum
BEN
üniversite yıllarımdan bu yana okula başörtüyle girilmesi gerektiğini destekleyen biriyim. Belki bu gün bir başka şekilde ele alınabilirdi. Elbette sadece türban sorunu yok, yaşanılan pek çok sorun var. Ergenekon ortaya çıktı, Türkiye"de hâlâ derin devletin nasıl çalıştığı ortaya çıktı. Mevcut parlamentoda vakıflar yasası var ve vakıflar yasasında gayrimüslimlerin çok mağdur olduğu bir durum var. Her şeyden önemlisi CHP"nin Ayasof-ya"yı elimizden alacaklar dediği bir durumu yaşıyoruz. O kadar karışık durumdayız ki. Türban konusuna geldiğimde de şeklin şemailin gerçek bir çözüm olduğunu düşünmüyorum, ama türban konusunda kendi fikrim olarak tam bir özgürlüğü savunuyorum. İnsanların kişisel tercihleri ya da etnik farklılık ve dinsel farklılıktan dolayı toplumdan muaf tutulduğu, kendi yaşam alanlarından ötekileştirildiği durumu aslında çok iyi biliyoruz; her ne kadar farklı olsak da bizim yaşadığımız süreci türbanlı kızların yaşadığı süreçte görüyorum ben... Bizlerde kamuda görev alamıyoruz, itfaiyeci bile olamıyoruz, mesela orduda görev alamıyoruz. Emik ve dinsel tercihlerimiz ve doğduğumuz yapı yüzünden ötekileştiriliyoruz, bunu yaşamış bir insanın kalkıp bir başka ötekiyi görmemesi çok namuslu olmayacaktır. Senelerdir Kürtlere bir çok şey yasak edildi şimdi ne durumda bir bakın. Bu toplum paranoyalarına rağmen bunu yaşayacak, bu gerçekliği yaşayacak. Bu insanların hakkı olduğu için üniversitelere de girecekler, kamu kuruluşlarında da yer alacaklar. Belli korkularımızı onların hakkını gasp ederek, onlara belli yasaklar koyarak bertaraf edeceğimizi sanıyorsak yanılıyoruz. AKP"nin özelinde bakmıyorum meseleye tabii ki. Bugün neden ortaya çıktı diyorsak türban zaten ertelenmiş bir meseleydi, bu ne zaman gündeme getirilirse getirilsin. Bunları söylerken AKP"den çok memnunum anlayışı çıkmasın, asla değil, benim bir sürü sıkıntılarım var gerek kimliğim dolayısıyla, gerekse ülkem ve bölgem dolayısıyla kaygılar taşıyorum. Ama bu meselede bir hak ihlali olduğu için bu hakkın teslim edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Korkuyoruz, İslam idareyi ele geçirecek diye, süreç bunu gerektiriyorsa, alt zemini hazırlan-mışsa bu olur, ama sen bir tane kızı okula sokmayarak bunu durduramazsın. Mesela bir azınlık olarak baktığımda AKP"nin demokrasi havariliği yapan kadrolardan oluştuğu için bunu çözmeye çalıştığını düşünmüyorum. AKP"nin bir proje içinde bir şeyleri hedeflediğini görüyorum. Dinsel, etnik, devletin öteki olarak gördüğü ve yıllardır yasaklamanın mağduru olan bir toplumdan geldiğim için hassas bakıyorum meseleye... Ben bu sorunu ortaklaştırıyorum ve buradan bakıyorum. Türbanlı bir öğrenci üniversiteye başörtülü girdiği zaman bir Ermeni bir kamu kuruşunda çalışır diye düşünüyorum ve tüm bunlara toplumsal bir sorun olarak bakıyorum.

* * *
TURAN ESER ABFGenel Başkanı
AKP 301"le yüzleşemiyor
Türban birçok sorunu örtmenin aracı iken, AKP"nin gerçek yüzünü ortaya çıkarma açısından önemli bir rol oynadı...
»Türban neyi örtüyor? AKP"nin politikasına yönelik Alevilerin bakışı nedir?
Türban birçok sorunu örtmenin aracı iken, AKP"nin gerçek yüzünü ortaya çıkarma açısından önemli bir rol oynadı. Yani AKP"nin "Takkesi düştü, keli göründü" Türbana serbestlik tartışmasıyla başlayan süreç, AKP"ye rant, cüzdan ve gırtlak üzerinden bağlı olan liberal kesimi bile sarsması açısından önemlidir. Türban aslında Türkiye"nin yıllardır süregelen ve çözüm bekleyen sorunlarını örtmenin ötesinden, AKP"nin gelenekçi çizgiye sahip, tutucu, bağnaz ve Türkiye"nin değil, siyasal İslamcıların ve ABD"nin partisi olduğunu bir kez daha gösterdi.

AKP, aynı zamanda kendisini besleyen siyasal İslamcı damar ve milli görüş geleneğine ait gömleği çıkarmadığını gösterdi. Türban tartışması, AKP"nin sürekli "demokratlık" ve "özgürlükçülük" kavramları üzerine inşa etmeye çalıştığı siyasetin, salt ABD merkezli neoliberal politikalara, sermayeye ve yine ABD eksenli ılımlı İslama mahsus bir hak olduğunu gösterdi. Yani AKP"nin siyaset anlayışında bu ülkenin öte-kileştirilmiş insanlarına ve toplumsal kesimlerine özgürlük ve demokrasi yoktur. Çünkü AKP"nin demokrasi ve özgürlük anlayışı çoğulcu değil, çoğunlukçudur. 19. yüzyılın ve 1930 Alman faşizm dönemini andıran çoğunluk diktatörlüğünün izindedir. "Ben yüzde 47"yim, istediğimi yaparım" yaklaşımı ile farklılıkları ve çoğulculuğu yok saymaktadır. 22 Temmuz seçimlerinden sonra yaptıkları budur. Türban meselesinde "özgürlükçü" davranmasının arkasında ideolojik "Türk-İslam Sentezi"nin tarihsel ideolojik ittifakı vardır.

»Aleviler açısından türban hangi gerçekleri ve sorunun üzerinde görünüyor?
AKP bir takım liberal aydınların ya da AKP"ye cüzdan ve mide bağı olanların "AKP özgürlükçüdür" değerlendirmesinin aksine, AKP baskıcıdır. Baskıcı bir sistemi savunur. AKP"nin bu özelliğini, Alevi toplumuna karşı asimilasyoncu, inkarcı ve tekçi yaklaşımdan biliyoruz. Alevi çocuklarına ve Alevilere karşı baskıların ve şiddet uygulamalarının, mahalle baskısıyla buluşarak artması en çok bu dönemde olmuştur. Kamusal alanda siyasal İslamcı, Sünni Hanefi eksendeki özgürlük alanları AKP döneminde daha yaygınlaşmıştır. Gerek merkezi bütçeden, gerekse yerel bütçelerden Sünnilik doğrultusundaki faaliyetlere, kurumlara ve siyasal İslama önemli oranda kaynak aktarılıyor. Herkes bugün türban tartışmalarına kilitlenmiş, bir şekilde tartışırken, AKP hükümetinin ve yerel yönetimlerin Sünni Hanefi anlayışı doğrultusunda mu-hafazakârlaşma ve dindarlaştırma projesi uygulamadan tek bir saniye bile taviz vermiyor. Ekonomi, siyaset, eğitim, sağlık, kültür, kısaca tüm hayatımızı yeşilleşiyor. AKP hükümeti 301"in ürettiği siyasi cinayetler ve 301 ile yüzleşmekten korkuyor. Kürt sorununu demokratik, siyasi ve hukuksal zeminde çözmek yerine, siyasal İslamcı yükselişin Güneydoğu"da elde edilmesi ile kendi hanesine çözüm arıyor. Türk İslam sentezi"nin yanına Kürt İslam Sentezi konmak istenmektedir. AKP hükümeti 6 yıl boyunca, Alevilerin, gayri Müslimlerin ve inanmayanların sorunlarına ve beklentilerine ilişkin tek bir açılım sunmamıştır. Aleviler ve diğer farklı inanç gruplarının yıllardır süregelen din, vicdan ve inanç özgürlüğü ihlallerinin ve ayrımcılık uygulamalarının son bulması hususlarındaki talepleri karşısındaki, AKP hükümeti kindarca yaklaşmıştır. AKP"nin Aleviler karşısında tavrı ve Aleviler-le ilişkin açıklamaları Alevilerin kanını dondurmuştur. Alevilerin, Kürtlerin, kadınların, gayrimüslimlerin, engellilerin, farklı cinsel yönelimlere sahip kesimlerin bireysel hak ve özgürlük talebine karşı, inkarcı, imhacı, asimilasyoncu ve ayrımcı politikalarla cevap verdiler. Kendi sorunları gibi görmediler. Tek kimlik inşası üzerinden sorunların çözümünü tasarlıyorlar. Bu ise Türk-İslam Sentezi"ne dayalı tekçiliktir. Bunun dışında-kilerine karşı asimilasyoncudurlar.

Türbana serbestlik tartışması, Türkiye"nin işsizlik, yoksulluk ve diğer toplumsal sorunları örtme amacı taşıyor. Samimi olmadıklarının göstergesi olarak "Alevi açılımı", "301" ve "Sivil Anayasa" tartışmalarından türban çıkardılar.

Türban aynı zamanda gelecek bir kuşak yetiştirme projesidir. Örtmeyi bilen bir kuşak olacaktır. Edilgen bir toplum. Kadından ve kız çocuklarından sorgulayan, yanlışlıklara ve ayrımcılıklara karşı hesap sorma becerisi ve gücü elinden alınmış bir gelecek yaratmak istiyor türban. Türban en çok biat eden topluluğu yaratmanın aracıdır. Sonra bu kesimlerin yoksulluk, açlık, işsizlik, eşitsizlik, şiddet ve insan hakları ihlalleri karşısında hak arama bilincinden yoksullaştırı-hp, "hak arama mücadelesine" yabancılaşması sağlanacaktır.

Hepimiz ülkemizde yaşanan insan hakları ihlallerinden endişe duyuyoruz. Alevilere ve gayrimüslimlere yönelik ayrımcılık uygulamalarından rahatsız oluyoruz. Kendi inancımızın devlet eliyle asimilasyona tabi tutulmasından, zorunlu din derslerinde kimliğimizi egemen inanç içinde eritme çabalarından kurtulmak istiyoruz.

Köylerimize zorla cami yapılmasından, okullarda, sokakta, işyerinde ve siyasette maruz kaldığı olumsuz durumlardan ve ayrımcılıktan bıktık. Sorunun başörtüsünde değil, erkek siyasetçilerin kafasının içinde ideolojik örtülerden kaynaklandığını biliyoruz. Heybeliada Ruhban Okulu ve azınlık vakıflarının gayrimenkul sorunları çözülsün, başörtüsü sorunu çözülsün, Çingenelere yönelik ayrımcılık son bulsun. Kürt sorunu şiddetten arındırılmış yöntemlerle ve demokratik ortamda çözülsün. Kadınlara yönelik baskı, şiddet ve ayrımcılık son bulsun istiyoruz. Sünni kardeşlerimiz inançsal alanda yaşadıkları sorunlar çözülsün ve mağduriyetler giderilsin. Engellilerin, kimsesizlerin, evsizlerin, işsizlerin, yoksulların, göçmenlerin, mültecilerin ve dışlanmışların sorunlarına çözüm bulunsun, sosyal devlet olmanın gereği yapılsın istiyoruz. Farklı cinsel tercihlerinden dolayı eşcinsellere yönelik baskı ve dışlamalar son bulsun istiyoruz. En önemlisi bunlara kalıcı çözüm bulacak demokratikleşmenin önünün açılmasını özgürlükçü laiklik uygulamasının ve özgürlük alanlarının genişletilmesini temenni ediyoruz.

Bu konuda bu ülkenin tüm farklı renkleriyle ortak paydalarımız üzerinde kapsamlı ve bütünlüklü bir çözüm paketine ihtiyacımız vardır. Türkiye"de geleceğimizi tayin edecek ortak akıl, ortak paydalar ve ortak çözüm her zaman mümkündür.

* * *
FATMA KURTULAN
DTP Grup Başkan Vekili
Demokrasiye türban geçirildi
TÜRBAN Türkiye"nin öncelikli sorunu değil elbette, ama sıkıntılı olduğu doğru. Geçmişten bugüne baktığınızda Kürt sorunu diye bir sorun var, bunun acilen çözülmesi ve akan kanın durdurulması gerekiyor. Demokratik açıklar temel problemimizken adeta demokrasiye bir türban geçiriliyor. Dolayısıyla türban Kürt sorununu örtüyor, Alevilik tartışıldı sonra unutturuldu ve Ergene-kon çetesi vardı az da olsa umutlandık ama ömrü kısa sürdü. Türban bunu da örtbas etti.

Susurluk duruyor, Şemdinli çetesi duruyor, Ergenekon var bu kadar ayyuka çıkmış bir mesele varken sorunu türbana indirdik. Hepimiz biliyoruz ki, türban sorunuyla AKP- MHP birleşerek türbanı siyasi ranta dönüştürdü. Özgürlük adı altında yapılıyor, özgürlük bu şekilde ele alınamaz, parti olarak din ve vicdan özgürlüğünü savunuyoruz ancak ülkemizin özgürlük sorunu bir türbanla sınırlanmayacak kadar ciddi problemlerle dolu. Düşünün ki Kürtlerin ana dili yasakken, Kürtlerin hak ve talepleri ortada duruyorken sadece türbana özgürlüğün getirilmesi doğru bir yaklaşım değil. Türkiye öncelikli problemlerini masaya yatıracak, bunu ele alacak...

* * *
OĞUZHAN MÜFTÜOĞLU
Yazar Türkiye"nin gerçek sorunlarını konuşmuyoruz
TÜRBAN
her şeyden önce ülkemizin içinde bulunduğu yoksulluğu, açlığı ve sefaleti gizliyor. Eşitsizliği, haksızlıkları, ülkede sürüp giden savaşı ve bu savaşın acılarını gizliyor. Ülkeyi bugüne kadar bu geri kalmışlık düzeni içinde bırakanların utanmazlığını, ahlaksızlığını, sahtekârlığını, gizliyor.

AKP"nin türban konusunu bugün bu şekilde gündeme getirmesinde birkaç tane faktör olduğunu düşünüyorum: Birincisi ABD başkanıyla gitti anlaştı. AKP"nin bu konulardaki politikası ABD"nin ılımlı islam projesiyle çakışıyor. Sanırım orduyla operasyonlar konusunda bir uzlaşma noktasında olmaları da onları bu konuda cesaretlendirdi.

AKP"nin uyguladığı küresel kapitalizme eklemlenme doğrultusunda yürüttüğü her şeyi piyasallaştırmaya dönük politikaları aslında tabanındaki yoksul kitlelerin talepleriyle uyuşan politikalar değil. Türban bunun da üstünü örten bir örtü oluyor.

Ben bu sorunu sol açısından ideolojik mücadele alanı olarak görüyorum. Yasaklarla, ulu-salcı/laikçi kesimin, bugünkü düzen ve rejimi savunması temelindeki politikalarla buna karşı mücadele edilmesi mümkün değil. Eğer bugün laiklik tehlikesiyle düzeni savunmaya kalkarsanız kitleleri kazanmanız mümkün olmaz. Ancak devrimci karşı duruşla, daha ileri bir dünya görüşüyle buna karşı mücadele edilebilir.

Neleri konuşmuyoruza gelirsek; Türkiye"nin gerçek sorunlarını konuşmuyoruz. AKP"nin diğer politikaları, sosyal güvenlik politikaları güme gitti. Bugün sağlık alanında güya değişiklik yapmış gibi oluyor. Tüm sağlık, eğitim alanları özelleştirmeye doğru gidiyor ve bunları konuşmuyoruz. Türbana bürünmüş olan ideolojik ve dinsel dogmaya sarılmış dünya görüşünü de tartışmak gerekiyor. Çünkü açın televizyonları bu tür dogmaların inceden inceye bütün televizyonlarda ve Anadolu"yu saran bu İslamcı yayın organlarında bütün topluma giydirilmeye çalışıldığını görürsünüz. Bu tür dogmalarla uğraşan kafaların, bu tür dogmalarla doldurulmuş toplumun ülkenin gerçek sorunlarını görmesi mümkün değil.

AKP"den eşitlikçi ve özgürlükçü bir politika beklemek liberal şaşkınlık olur. Bu sorunu çözmek diye de bir dertleri yok. Yani önce haksızlığa uğrayan türbanlı kızların hakkını verecekler, sonra diğer haksızlığı uğrayanlara sıra gelecek gibi bir beklenti bence tam bir şaşkınlıktan başka bir şey değil.

Onların derdi sadece üniversitelerde okuma hakkı elinden alınmış kızların okula alınması sorunu değil ki; ilkokulda, ortaöğrenimde de geçerli. AKP"nin elindeki kamu kuruluşlarında, belediyelerde, özel okullarda, öğrenim kurumlarında çok açık görürsünüz. Bu AK" nin, savunduğu dinsel dogmalara dayanan dünya görüşünü bütün topluma yayma çabasının bir parçası sadece.

* * *
ONUR GÜLBUDAK psikolog
Bu siyasi enerji tartışılmalı
POPÜLER siyasetin tartışıldığı tüm sahalarda yüksek voltajla cereyan eden bu tartışma "ben bir öcü gördüm-hayır asıl öcü sensin" gibi bir karikatürün ötesinde kuşkusuz. Olan bitenin, Türkiye Cumhuriyeti"nin kurulduğu günden bu yana Türk hâkim sınıfları arasında yaşanagelen, "devlet aygıtını kendi temsil ettiği klik çıkarları doğrultusunda kullanma mücadelesi olduğu önermesini kabul ediyorum. Kabul...

Zaten, sol muhalefet açısından da, türban münakaşasının halk muhalefetine yönelik bir tesettür olduğu ve -deyim yerindeyse- truva atı rolü oynadığı da sıklıkla ifade ediliyor. Kuşkusuz bunlar önemli şeyler ve konunun esası. Aslında hiçbir ekonomik-siyasi kriz, ideolojik argümanların refakati olmaksızın tezahür etmemiştir. Yani resmi ideoloji, krizini, psiko-politik bir harca bulayıp büyük bir çilingir sofrasında toplumun önüne koyar. Bu, resmi bürokrasinin temelinde yatan davranış fenomeni. Ve başından beri böyle; bugünün meselesi değil.

Bu noktada mesele, bireylerin düşünsel dünyalarının psikolojik bir manüplasyonla tahrip edilmesi. Böylece, ortalığı kasıp kavuran, fakat kati surede krizden uzaklaşan suni bir münakaşa güzergahında krizi yönetme meselesi. Bu yüzden, özgürlükleri savunmak adına "türban özgürlüğü" (!) lehine tutum belirleyerek nihayetinde resmi politik psikolojiye yedeklenen bazı ilerici-demokrat çevreler kadar, kadının İslamiyet paradigmasındaki konumunu ve kadının özgürlüğünü sorgulama ekseninde tutum belirleyen aydın-demokrat çevrelerin de bu yeni ideo-psikolojik sahne oyununu mobilize ettiklerini düşünüyorum. Bireyler resmi psiko-politik argümanları mülk edindiği zaman işimiz yaş işte... Hele de ilerici-aydın kesimlerin bu orta oyununda ateşli yürütücüler olması bir hayli kaygı verici.

Bu dönemin resmi psikopolitiği, dini gericilik ile ilgili olarak tertiplenmiş görünüyor. Daha doğrusu, dini gericiliğin geniş kesimler üzerinde etkili kılınması ihtiyacı üzerine tertiplenmiş görünüyor. İşte bu bağlamda krizin, Kemalizm"in artık yönetici sınıfların ve emperyal güçlerin dönemsel ihtiyaçlarını karşılayamaması nedeniyle, yerine, uluslar arası güç merkezleri ile daha uyumlu. Büyük Orta Doğu projesine daha yatkın, revize edilmiş bir politik psikoloji mekanizması konulması ihtiyacından ileri geldiğini; bu değişim sürecinin ise başından beri devlet aygıtını elinde tutan iki ana klik arasında çatışmaya neden olduğunu düşünüyorum. Kuşkusuz bu büyük bir kriz ve sağlam bir psiko-politik manüplasyon gerektiriyor. Egemenler açısından toplumun bu değişim ile açığa çıkan siyasi enerjiyi tartışması, tüketmesi gerekiyor. Sanırım bu gürültü patırtının sebebi bu. Velhasıl, türban metaforu-nun Kemalizmin resterasyonu konusunda psikanalitik bir sembol olduğunu söyleyebiliriz. Tutucu-konservatif kişilik genel anlamda liberal burjuva toplumunun ürünüdür ve nihayetinde işi, liberal burjuva toplumun temel niteliklerini sağlamlaştırmaktır. O yüzden bazen alenen ilerici tutum da alabilir. Bazı konularda liberal talepleri geçerli kılan bir yapısı vardır çünkü. Bu anlamda ikili bir yanı vardır yani. Görece ilerici ve görece gerici. Fakat kriz, korku, güvensizlik yaratan olaylar karşısında bu kişiğin hızla geri çekildiği, dogmatik reaksiyonlar sergilediği ve böylece gerici yanını işler kıldığı da bilinir. Böyle zamanlarda muhafazakar kişilik kendini güvende hissedene kadar geriye çekilir. Bu süreçte tek motivasyonu güvenli bir politik alana ulaşmak olduğundan bunu tesis etmek için açıkçası göze almayacağı şey de yoktur. Bu dönemin psikopolitik fenomenleri de militarizm, dogmatizm, güçlü devlet egemenliği, hatta diktatör arayışı vs. bile olabilir.

AKP maşasının kriz ile başedememesi halinde, bırakalım özgürlük nosyonuna yöneleceğini, zorba bir nosyonun yürütücüsü olmayacağının herhangi bir garantisi yoktur.

* * *
SÜLEYMAN ÇELEBİ DİSK Genel Başkanı
Temel hak ve özgürlükleri yok sayıyor
TÜRKİYE"de işsizlik, yoksulluk, kayıt dışı ekonominin yaygınlaştırdığı işçi cinayederi var. Bunlarla beraber terör var. Yaşanacak ekonomik krizler var, bu kadar sorunların olduğu bir noktada türbanın gündeme gelmesi bunları örtmek içindir. Eğitim, sağlık gibi temel sorunları yok saymak zaten yanlış. Sağlık alanında tahribat var ve gündeme alınmıyor. Dolayısıyla türban ileri ki süreçte çatışmayı ve kutuplaşmayı getirecektir. Türkiye"nin yararına olmadığını hepimiz biliyoruz.

Saydıklarım onların birincil sorunu değil. Hiçbir zaman gündemlerinde olmayacak. Burada laikliği güvence altına alacak, başkasının özgürlüğünü de kısıtlamayacak düzenlemelere ihtiyaç var. Bunu özgürlük sorunu olarak görüyorlar oysa temel haklar ve özgürlükler önünde zaten engel var. Temel hak ve özgürlükler sorununu gündem dışı bırakıp türbanı özgürlük çerçevesinde değerlendirmek doğru değil.