Türkiye'deki referandum Fransız devlet televizyonlarında kısa ve görüntüsüz haber bile olamazken, Fransa'daki Türk göçü 8 haberlerinde yıllardır ilk kez kendinden söz ettiriyordu.

Türkiye’deki referandum Fransız devlet televizyonlarında kısa ve görüntüsüz haber bile olamazken, Fransa’daki Türk göçü 8 haberlerinde yıllardır ilk kez kendinden söz ettiriyordu. Fransız bilimsel araştırma kurumu CNRS’de ve Siyasal Bilgiler Enstitüsü profesörü sosyolog Hugues Lagrange, ülkede yaşayan ergenlik çağındaki genç göçmenlerin suç işleme eğilimlerine ilişkin araştırmasının sonuçlarını "Kültürlerin Reddi" (Le déni des cultures, Seuil yayınları) başlıklı bir kitapta toplamış. Üstelik Fransa’da oldukça tabu sayılabilecek bir noktadan hareket ediyor. Lagrange, yedi yıl boyunca ve 4 bin yabancı kökenli genci konu alan araştırmasının sonucunda, suça yönelmede ("etnik" dememek için) "kültürel kaynağın" önemli bir etken olduğunu öne sürüyor. Buna göre, Afrika’nın Sahel bölgesi ülkelerinden gelen ailelerin çocukları, yüzde 20’ye yakın bir suç oranıyla başı çekiyor. İkinci sırayı Kuzey Afrikalı (Magripli) gençler alırken, Türk gençleri ise ilk kez yüzde 10’u aşan bir sonuçla tek başına bir kategori olarak anılma şerefine nail oluyorlardı!

Fransa’nın "cumhuriyetçi modeli" uyarınca, demografik istatistikler hazırlanırken "etnik köken" üzerinden hiçbir veri toplanmaz. Aynı şekilde, bu veriler göçmenlerin kültürel özelliklerini de, siyasi bilinçli bir tercihle yansıtmaz. Temelinde herhangi bir etnik grubu hedef göstermemeyi hedefleyen bu "yasak", göçle ilgili söylemlerde siyasal olarak doğrunun ağır basmasını ve belli tabuların yerleşmesini de sağladı elbette. Göçmenlerle ilgili her ağzını açtığında patavatsız cümleler sarfeden bir cumhurbaşkanı olan bu ülkede, bu tarz araştırmaların tehlikeli bir objektiflik yükleneceğini de haklı olarak düşünebilirsiniz. Ancak Lagrange’ın iktidarın ve yakınlarının popülist söylemlerinden çok uzak olduğunu sanıyoruz. Sosyolog, tam tersine araştırmasının sonuçlarını yorumlarken, çomağı doğrudan Fransa’daki uyum politikalarına sokuyor. Bugüne kadar meslektaşlarının bu sonuçları toplumsal ve ekonomik faktörlerle açıklamasını yeterli bulmayan Lagrange, Afrikalı gençlerin daha çok suça yönelmesinde rol oynayan kültürel faktörlerin başında şunları sayıyor : genel olarak bu ailelerde annelerin daha teslimiyetçi olması, babaların ise daha otoriter, hatta çok eşli olması, ve köken ülkeyle batılı toplum arasındaki büyük kültürel farkın yarattığı şiddetli sarsıntı.

Bugüne kadar pek suç istatistiklerine girmediğinden gururlandığımız Türk çocuklarında suç oranı nasıl bu denli artıp, kendi başına "Türk gençleri" diye bir kategori oluverdi, sanırız bunun üzerinde ciddi olarak durmamız gerekecek. Fransa’daki Türkiyeli sayısı 600 bin civarında. Toplumsal araştırmalarda, Türkiyeli göçmenler yıllarca Uzak Doğulularla, özellikle Çinlilerle beraber, kendi içine en kapalı toplum olarak ortaya çıkıyordu. Ne var ki, ister büyük Paris’te yaşayan 100 bini aşkın Türkiyeli, ister yoğunlukla yaşadıkları diğer bölgelerdekiler, yasalara saygılı, kendi sorunlarını kendi arasında çözen ve istihdam sorunu en az yaşayanlar arasında bulunuyorlardı.

Söz konusu araştırmanın yeni bir eğilime gösterge olup olmadığını söylemek için henüz erken, zira ilk kez "etnik" dememek için "kültürel" faktörün ağır bastığı bir araştırma gerçekleştirildi. Üstelik, bazı sosyologlar, Lagrange’ın Türk gençlerini Kuzey Afrikalı gençlere fazla açıklamada bulunmadan ilişkilendirdiği için de eleştiriyor. Ancak, törelerin ağır bastığı ve bulundukları topluma uyuma direnç gösteren göç gruplarının gençleri genel olarak suça daha meyilli oluyorsa, takkeyi önümüze alıp Fransız toplumuna ayak uydurmakta zorlanan veya direnç gösteren Türkiyeli göçmenlerin sorunlarına daha ciddiyetle eğilmemiz gerekecek. Recep Tayyip Erdoğan Paris’te "Bulunduğunuz ülkelerin vatandaşlığını alın, seçimlerde oy kullanın, sesiniz duyulsun!" diye Fransalı Türklere seslenirken, keşke bu yeni bulguları birileri kulağına fısıldayıverseydi!