Büyükanne Projesi'nin finansmanının bir kısmını Türk-İş'in de aralarında olduğu işçi konfederasyonlarının üstlenmesi, tartışma yarattı. Türk-İş Başkanı Atalay 'Keyifle imza attık' derken, DERİTEKS ve TÜMTİS’ten karara tepki geldi

Türk-İş sendikalarında ‘büyükanne’ tartışması

SEVGİM DENİZALTI

Hükümetin kadın istihdamını artıracağı iddiasıyla başlattığı ‘Büyükanne Projesi’ için maliyetin yarısını sendikaların ve meslek örgütlerinin karşılayacak olması tartışma yarattı. BirGün yazarı Doç. Dr. Aziz Çelik’in verdiği bilgilere göre, bu Türkiye tarihinde bir ilk; yani hükümet ilk kez kendi projesi için işçi konfederasyonlarından para istiyor. Ülkenin en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş de Çalışma Bakanlığı’yla protokol imzalayarak projenin maliyetini üstlenen örgütler arasında yer alıyor.

BirGün’e konuşan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Büyükanne Projesi için protokole keyifle imza attığını, ancak bunun sadece bir seferlik bir destek olduğunu söylüyor. 500 büyükanneye verilecek desteğin yarısını üstlendiklerini belirten Atalay, Türk-İş Yönetim Kurulu olarak bu kararı aldıklarını ifade ediyor. Türk-İş’e bağlı bazı sendikalar ise bu karara tepkili. DERİTEKS Başkanı Musa Servi ve TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, bu projenin finansmanının işçi aidatlarıyla karşılanmasının kabul edilemez olduğunu, kendilerinin bu konuda fikirlerinin alınmadığını dile getiriyor. Petrol-İş Kadın Dergisi eski Editörü Necla Akgökçe ise Türk-İş’in kadın istihdamının artırılması konusunda asıl yapması gerekenleri yapmadığının altını çizerek, bu protokole farklı amaçlarla imza attığını söylüyor.

Keyifle imza attık, ama bir daha olmaz

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay: (Protokole imza atmalarıyla ilgili) Biz bir kereye mahsus verdik, paramız o kadardı, keyifle yaptık, bir daha olmaz, o kadar paramız yok. Yasaya girdi diye benim paramı zorla mı alacaklar? Bir seferlik gönüllü bir şey yapılması lazımdı, bu insanlar da çalışanların, yani bizim üyelerimizin anneleri. Hatta iki üç il de biz ilave ettik oraya, 10 il oldu, aslında 10 il değildi. Bize teklif ettiler, yaklaşık 10 kurum vardı, bütün taraflar katıldı, biz de katılmak durumunda kaldık. İlk seferde hiçbir problem yok, zevkle katıldık, 500 büyükanneye biz ortağız, ama bundan sonrası için olmaz. Param bu kadardı verdim, bir daha vermem. Ben bunu uygun gördüm, çünkü o kadınlar benim üyem, ben onların da başkanıyım. Asıl onlar vermeli tabii, ama biz bir miktar katkı sağlamak için kabul ettik.

Bunun yerine kreş açmalıydı

DERİTEKS Genel Başkanı Musa Servi: Kadın istihdamı artırılmak isteniyorsa, sosyal devletin gereği olarak yapılması gereken şey belli: Her mahalleye bir kreş açılması gerekiyor. Kreşler açılacak ki, kadınlar çocuklarını oraya bırakıp rahat bir şekilde işe gidebilsin. 60’ından sonra büyükanne zaten zar zor kendine bakıyor, bu yüzden gerçekçi değil. Avrupa ülkelerine bakıyorsunuz; ya işyeri kreşi var, ya belediyenin kreşi var. Burada asıl amaç referandum öncesinde bir algı oluşturmak. Türk-İş’in de yapması gereken Başkanlar Kurulu’nu toplayarak karar almaktı, bize bu konuda bilgi verilmedi. Bu İşverenlere teşvik üstüne teşvik verilirken projenin maliyetinin işçi aidatlarından karşılanmasını doğru bulmuyoruz. Türk-İş’in örgütlü olduğu birçok yerde kreş yok, Türk-İş bu projeye para vermek yerine kreş açmalıydı.

AKP proje yapıyorsa parasını da bulsun

TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk: İşsizlik Sigortası Fonu zaten amacı dışında kullanılıyor; işsizlere ödeneceğine işverenlere faizsiz kredi olarak veriliyor. Pekâlâ, kadın istihdamı için kullanılabilir. Sendikaların emek alanı ile ilgili bu kadar sorunu varken, örgütlenmeyle ilgili bu kadar sıkıntı yaşanırken, her yıl binlerce işçi sadece sendikalı olduğu için işten atılırken, mağdur edilirken, hükümetin ortaya attığı projelerin finansmanını sendikaların karşılamasının kabul edilebilir bir yanının olduğunu düşünmüyorum. Konfederasyonlar hükümetlerin ortaya attığı birtakım projeleri finanse etmek yerine örgütlenme özgürlüğü için bu ekonomik güçlerini kullanmalıdır. İşten atılan, greve çıkan, direnişe başlayan, mağdur edilen işçilere destek sağlamalıdır. Sendikaların asıl görevi budur. Hükümet bir projeyi ortaya atıyorsa finansmanını da bulmalıdır.

Türk-İş bugüne kadar ne yaptı?

Petrol-İş Kadın Dergisi eski Editörü Necla Akgökçe: Türk-İş şimdiye kadar kadınların üzerinden çocuk bakım yükünün alınması, kreşlerin açılması, kadın istihdamının artırılması konusunda üzerine düşeni yapmış değil. Kadın istihdamını artırmak istiyorlarsa sendikalarda kadın komisyonları kurabilirlerdi. Kreş açılması şartı hâlâ çalışan kadın sayısına bağlı örneğin; hâlbuki erkeklerin de meselesi bu. Kadınlar bunun değişmesi gerektiğini, toplu sözleşmelerle aşılması gerektiğini söylüyor yıllardır. Ama Türk-İş sendikaları hiçbir zaman imzaladıkları toplu sözleşmelerde patronlara bu konuda ısrar etmedi. Bu konuda sessiz kalanların samimiyetine kadın işçiler neden inansın? Sendikaların parası varsa kendisi kreş açsın ya da belediyelerle ortak çalışarak mahallelerde kreşlerin açılmasını sağlasın, patronlara işyerinde kreş açması için baskı yapsın. Emzirme odalarının açılmasını sağlasın, emzirme izinlerinin artırılması için uğraşsın. Ama asıl amaç bu değil, ben bunu Türk-İş yönetiminin referandum öncesi hükümete yaptığı bir kıyak olarak görüyorum.