Ünlü edebiyatçı ve emektar komünist Vedat Türkali, KCK davasında anadilde savunma hakkının reddedilmesini asimilasyon politikasının devamı olarak nitelendirerek, 'korkunun' hâkim olduğu siyaset sahnesine yeni çıkan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nın 'Kemalist' olması nedeniyle Kürt sorununun çözümüne katkı sunamayacağını söyledi. Türkali, Kürtçenin talep edilen bir dil olmaktan çıkarılarak, artık ağırlığını koyan, kullanılır bir dile dönüştürülmesi konusunda Kürt aydınlarına da çağrıda bulundu.
Romanları ve senaryolarıyla Türkiye'deki siyasal, toplumsal ve sosyal hayatı en iyi şekilde yansıtan edebiyatçılardan olan Vedat Türkali, Türkiye siyasetinde son dönemde geniş yer tutan gelişmeleri DİHA'ya değerlendirdi. KCK duruşmasında tutuklu siyasilerin kendi anadillerinde savunma yapma haklarının devlete egemen olan karanlık güçlerin hala Kürt sorununu pek de çözmek yanlısı olmadıklarının göstergesi olarak gördüğünü ifade etti.
‘HATALARINI SONRADAN ANLIYORLAR’
Bir yandan "dillerini kullanabilirler, haklar veriliyor" söylemi kullanılırken, diğer yandan yargılamalarda en insanı hak olan anadilde savunmak hakkının engellenmesiyle birlikte Kürtçenin hala 'bilinmeyen bir dil' olarak tanımlanmasına anlam vermediğini dile getiren Türkali, ortaya çıkan bu çelişki için "Eğer bir devlet ve yargı, 25 milyon Kürdün yaşadığı bir ülkede Kürtçeyi bilinmeyen bir dil olarak görmekte ısrar ediyorsa orada bir iyi niyetten söz edilemez. Demek ki aynı asimilasyon politikası sürdürülmek isteniliyor" dedi. Türkali, halkların artık tahammülü kalmadığının anlaşılması gerektiğinin de altını çizerek, "aksi halde eski kanlı süreçlere dönülebilir" uyarısında bulundu.
Bunun önüne geçilebilmesi konusunda temel görevin iktidara düştüğünü vurgulayan Türkali'ye göre, Türkiye'de bu güne kadar gelmiş, geçmiş bütün iktidarların ortak noktası, "bir yanlışı ancak iktidardan düştükten sonra anlıyor olmaları." Türkali, bunun en son ve gülünç örneği olarak da Kenan Evren'i işaret etti. Evren'in kısa süre önce ‘Biz dillerini ve türkülerini yasaklamak ile yanlış yaptık. Bunları serbest bırakmalıydık' sözlerini sarf ettiğini hatırlatan Türkali, "Şimdi düşünün bu adam bunu söylüyor. Ama iktidardayken bu konuda ısrarla yanlış yaptılar. Şimdi de aynı kafa devam ediyor. Ahmet Kaya Avrupa'da öldü. Bunlarda iktidardan düştükleri zaman biz yanlış yaptık diyecekler" diye konuştu.
Türkali, bu açıdan Türkiye'nin çok başlı bir ejderhaya benzediğini de aktardı. Türkiye egemen güçlerindeki bu parçalanma nedeniyle herkesin birbirinden korktuğunu kaydeden Türkali, bu yüzden de Türkiye'yi aslında 'korkunun' yönettiğini vurguladı. Türkali, bu konudaki sözlerine şöyle devam etti:"Bu yüzden yaptıkları bazı olumlu işlere bile tam inanamıyorlar, çünkü korkularına yeniliyorlar. Başbakan'a yazdığım mektup da bunlara değinmek amacıylaydı. Korkma bu işi çöz dedim. Çözüm artık çok ileri bir partiden de gelmek zorunda da değil. Çünkü o kadar olgunlaşmış ki, bunun çözümsüzlüğü Türkü de, Kürdü e, hatta bir anlamda devleti de zararlı çıkartır. Çözün de bir 'oh' diyelim hep beraber. Ama yok, yapamıyorlar. Çünkü yürekleri müsait değil. Birbirlerinden korktukları kadar kendilerinden de korkuyorlar. Böyle acayip bir durum var Türkiye'de."
'KEMALİST KILIÇDAROĞLU, SORUNU ÇÖZEMEZ'
CHP'nin başına geçen Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorununun çözümüne katkı sunup, sunamayacağını sorusuna Türkali'nin cevabı "yapsın da görelim" oldu. Türkali, vardığı bu kanıyı ise, "Bir zamanlar da 'umudumuz Ecevit' vardı. Hâlbuki Ecevit en yapamayacak adamdı. Çünkü Kemalist'ti. Hem Kemalist olacaksınız, hem de Kürt sorununu tam çözüme vardıracaksınız, bu mümkün değil" cümleleriyle destekledi.
'ATATÜRK DE ÇÖZÜMÜ ÖZERKLİKTE BULDU'
Kemalizm'in temelde Türk toplumuna yarar sağladığını görmezden gelmemekle birlikte, topluma Kemalizm ile verilen biçimin aynı vatan topraklarında yaşayan öteki halklara ağır baskılar getirdiğini belirten Türkali, 1925'ler de Mustafa Kemal'e 'Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz?' diye soran Ahmet Emin Yalman'a Mustafa Kemal'in 'Anadolu'nun her yerinde Kürt var. Biz sınırları ayıramayız. Yeni anayasa var. 1924 Anayasası eyalet sistemine dayanacak bir tür' cevabını vermesinin son derece önemli olduğunun da altını çizdi. Atatürk'ün bu sözlerinin itiraf edilmemiş bir özerk idare olduğuna dikkat çeken Türkali, "Bu kadar çok halkın bir arada olduğu bir yerde ebetteki en akla yakın olan şey de böyle bir sistemin olması. Bugün Kürtler bağımsız devlet demiyorlar. Böyle bir ortamda, böyle bir kardeşlik havası içerisinde en demokratik sistemi savunuyorlar. Başka çaremiz de yok zaten. O zaman biz bu ülkede Türk, Kürt, Laz, Arnavut, Yahudi, Çingene vs. herkes tam bir özgürlük tutkusu içerinde, ülkesine ve hatta ortak devletine sahip, vatanına layık insanlar olarak yaşamaya devam eder" dedi.

‘Talep edeceğine Kürtçe roman, şiir yaz’
TÜRKALİ, kendi anadillerini öğrenmeyi ve kullanmayı talep eden Kürtlere, Kürtçe konusunda da tavsiyelerde bulundu. Kürtçenin talep edilmesinin ötesinde artık kullanılmasının gerektiğini ifade eden Türkali, "Eğer bir Kürt, kendi diliyle kitap yazmıyorsa, sinema, tiyatro, şiir ya da çeviri yapmıyorsa, illa da İran dilini ya da Türkçeyi kullanıyorsa, o Kürt halkına yabancı demektir. Efendim Kürtlere dil hakkını verin deniliyor. O dil hakkını yazarlar isterse söke söke alır. Kürtçede 40 bin kelime var. Ahmedê Xâni, üç yüz yıl evvel Mêm u Zin'i yazmış. Bugün dünyada belli milletler var. Rusya denince akla Gogol, Tolstoy, Dostoyevski, Cehov, Gorki geliyor. Türk deyince akla Nâzım Hikmet, Oktay Rıfat, Fazıl Hüsnü Dağlarca geliyor. Bunlar çok önemli şeylerdir. Fransa'da öyle. Fransa'nın romanı, edebiyatı, şiiri olmasa nedir Fransa? Onun için Kürtlere çok önemli bu görev düşüyor. Ben birçok Kürt gencine telif hakkı da almadan kitaplarımı Kürtçeye çevirin diyorum. Kürt tiyatrosu, Kürt sineması, Kürt romanı artık Kürtçeyi kendini ağırladığını koyarak kabul ettirmeli" diye konuştu.