Uzun süredir kanserle mücadele eden Türkan Saylan’ın aramızdan ayrılışı toplumumuzun geniş kesimleri tarafından büyük...

Uzun süredir kanserle mücadele eden Türkan Saylan’ın aramızdan ayrılışı toplumumuzun geniş kesimleri tarafından büyük üzüntüyle karşılandı. 19 Mayıs günü yapılan görkemli cenaze töreninde her kesimden insanımızın, özellikle de gençlerin, kadınların ona gösterdiği saygı ve bağlılık görülmeye değerdi.
Cenaze törenine katılan on binlerce insan onun bir hekim, bir bilim insanı ve bir sivil toplum önderi olarak yaptıklarının değerini ve önemini bilen ve takdir eden insanlardı. Kuşkusuz Türkan Saylan’ın gerek sağlık, gerekse eğitim alanında yaptığı örnek çalışmaları takdir eden insanlar cenazeye gelenlerle sınırlı değildi. Yaşamını toplumun gelişmesine, eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına, kadın-erkek eşitliğine adayan ve bu konularda yaptığı başarılı çalışmalarla, toplumda belli duyarlılıkların oluşmasına büyük katkı sağlayan Türkan Saylan milyonlarca gencin, her yaştan yurttaşın örnek aldığı bir kişiydi.
Saylan Hoca’nın çalışmaları sağlık ve eğitimle sınırlı değildi. O, aynı zamanda insan haklarına dayalı, laik, demokratik bir cumhuriyetin de yılmaz savunucusuydu. Örgütlü demokratik toplumdan yanaydı. Sağlık çalışanlarının ve öğretim üyelerinin örgütlenmelerinde de aktif olarak yer aldı. İnsan haklarının yerleşmesine katkı sağlamak için Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu’nda üye olarak görev yaptı. Yirmi yıl önce de çağdaş yaşama sahip çıkmak için Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurdu, büyük ve etkili bir örgüt yaratılmasına öncülük etti.
Son yıllardaki siyasi kutuplaşma ve tartışmalarda, “ne şeriat, ne darbe” diyerek demokrasi dışı arayışlara karşı çıktı. Onun hedeflediği toplum, din istismarının olmadığı, kadın-erkek tüm yurttaşların fırsat eşitliğine sahip olduğu ve kendi kararlarını kendilerinin verebildiği, demokratik ve dayanışmacı bir toplumdu.
Bu uğurda mücadele ederken, son derece düzeysiz saldırılara maruz kaldı, iftiralarla karşılaştı. Ama yılmadı. Yoluna kararlılıkla devam etti. Ergenekon davasının 12. dalgasında ileri derece hasta olduğu bir dönemde evinin basılması, özel belgelerine el konulması, Türkan Saylan’a yapılan büyük bir haksızlık ve hoyratlıktı. O, bu haksızlık karşısında da soğukkanlılığını kaybetmedi. Dost ve arkadaşlarının umutsuzluğa düşmemelerini istedi.
Türkan Saylan yaptıklarıyla, önder kişiliğiyle, tevazusuyla, çalışkanlığı ile şimdiden unutulmayacaklar arasındaki yerini aldı. Hükümetin ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın, onun ardından bir başsağlığı mesajını çok görmeleri, İstanbul Valisi’nin ve Anakent Belediye Başkanı’nın cenaze törenine katılmamaları son derece yanlış ve ayrımcı bir tutum oldu.
Onların bu davranışından sonra, devletin ve hükümetin Türkan Saylan’a olan özür borcu ikiye çıktı. Toplum bunların yerine getirilmesini bekliyor.
Dostları ve sevenlerine gelince; O, görevini büyük özveriyle yerine getirdi. Geride kalanların yapması gereken şey, onun vasiyetini yerine getirmek; yani burslu öğrenci sayısını 36 binden 100 bine çıkarmak, ayrıca her köye bir okul ve her ilçeye bir kız öğrenci yurdu yapılması için çalışmak olmalıdır.