'Türkiye’de Hizbullah' kitabının yazarı Mehmet Kurt: Hizbullah için temel olan laiklik karşıtlığı

@canugur1987

Hizbullah’a yakın gruplarca organize edilen ‘Kutlu Doğum’ etkinlikleri geçen hafta bölgede yapıldı. Etkinliğin ardından Hizbullah ismi tekrar gündeme geldi. Özellikle 90’lı yıllarda ismi katliamlarla anılan daha sonra Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) isimli yasal bir parti kuran Hizbullah’la ilgili Akademisyen Mehmet Kurt’un hazırladığı kitap geçen günlerde yayımlandı. Kurt’la Hizbullah’ın bölgedeki politik dengelere bu süreçte nasıl etki edebileceğini ve olası ihtimalleri konuştuk. Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) seçim bildirgesinde öne çıkan laiklik vurgusuna Hizbullah’ın yorumunu sorduğumuz Kurt,Hizbullah’ın laiklik karşıtı yapısını,AKP’yle olan ilişkisini ve 7 Haziran genel seçimleri öncesi dengeleri BirGün’e anlattı.

>> Adı katliamlarla anılan Hizbullah’tan bugüne gelindiğinde imajında ne gibi değişiklikler var?
Hizbullah’ın geçmişte pek çok şiddet olayına karıştığı herkesin malumu. Hatta bu malumat,Hizbullah’ı toplumsal ve tarihsel koşulları içerisinde bütünlüklü bir şekilde değerlendirmenin önündeki en büyük engel. Bu anlamda Hizbullah geçmişte yeraltında faaliyet gösteren tamamen gizli bir örgüttü. Bugün ise Hizbullah bağlantılı olduğu ifade edilen onlarca sivil toplum kuruluşu,yayınevi,TV kanalı,gazete,dergi ve bir politik parti var. Hizbullah için şiddet,en etkili araç değil artık. Şiddete kategorik bir karşıtlığı yoksa da stratejik olarak şiddeti temel metot olarak kullanmıyor artık. Böyle devam edip etmeyeceğini,biraz da muhataplarının onları ne kadar kabulleneceği veya yadırgayacağı da belirleyecek.

>> Bir hareket olarak Hizbullah’ın bölgede ‘diri’ olmasını sağlayan motivasyonları neler?
Hizbullah’ın önemli bir tabanı olduğunu ve bu tabanın,sizin tabirinizle ‘diri’ olmasını sağlayacak pek çok motivasyonu var. Pek çok kişinin iddia ettiği gibi eğer Hizbullah sadece bir dönemler bazı devlet odaklarının kullandığı bir ‘araç’ olsaydı,2000 yılından sonra bitmesi gerekirdi. Fakat böyle olmadı. Bilakis o günden bugüne şiddeti temel araç olarak kullanmayan Hizbullah,daha gevşek bir örgütlenme biçimi geliştirse de daha da büyüdü ve tabanını genişletti.

>>Hizbullah’ın dünyasında kendisinden olmayana bakışı nasıl?
Hizbullah,elbette Türkiye’nin en demokratik örgütü değil. Bununla birlikte herkesi tekfir eden radikal selefi bir yapı da değil. İslamcı gruplara karşı daha toleranslı olduğunu ama seküler yaşam tarzlarına karşı tahammülsüz olduğunu ifade edebiliriz. Elbette geldiği nokta itibariyle seküler yaşam biçimlerini yok etmek yerine,çok sert bir şekilde eleştirip engellemeye çalışma cihetine gidiyor. Bu anlamda Hizbullah’ın seküler yaşam tarzlarına tahammülünün az olduğunu söyleyebilirim. Tabii Türkiye’de kimin kime tahammülü var,onu da tartışmak lazım.

‘HİZBULLAH ADIM ATMADI’
>> Kobane’ye dönük IŞİD saldırılarının yoğunlaştığı süreçte Hizbullah’a yakınlığı ile bilinen HÜDA-PAR’ın bölgede Kürt hareketiyle ciddi çatışmaları oldu. Hizbullah’ın bu çatışmanın tarafı olmasının anlamı neydi?

Bölgede kalıcı bir barışın koşullarının ancak,toplumun tüm kesimleri de birbiriyle barıştıkça mümkün olabileceğini görmek gerekiyor. Aksi durumlar,her zaman yol kazalarına ve manipülasyona açık bir alan oluşturuyor. Kobane eylemlerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Şunu baştan belirtmek gerekiyor;Hizbullah hiçbir zaman IŞİD’e destek vermedi. Fakat bölge halkının toplumsal hafızası,1990’lardan devraldığı mirasla hareket ediyor. Pek çok kişinin zihninde hâlâ İslamcı şiddetin tek ve temel kaynağı olarak Hizbullah görünüyor.

Doğrusu Hizbullah da bu algıyı kırmak,dönüştürmek ve bölge halkına ‘değiştiği’ imajını göstermek için çok fazla şey yapmadı. Kobane olayları gibi kırılmalarda ise bu süreğen algının nasıl sonuçlar üretebileceğini görüyoruz. Her iki taraftan onlarca sivil hayatını kaybetti. Bu ölümlerin bir kısmı oldukça da trajikti ve kutuplaşma ile nefretin boyutlarını bizlere göstermesi açısından dikkatle incelenmeli. Hizbullah’a soracak olursanız,Yurtsever Demokratik Gençlik-Hareketi’nin (YDG-H) saldırılarına karşı kendilerini ve kurumlarını korudular. YDG-H’ye sorarsanız,IŞİD destekçileri cezalandırılmış oldu. Bu tür durumlarda kim haklı,önce kim başlattı,sonra kim şiddetin dozunu arttırdı tespit etmek oldukça güç. Bana soracak olursanız,yanlış ve eksik değerlendirmeler ile kalıcı bir barışın sağlanmamış olması nedeniyle onlarca genç insan,karşılıklı bir öfke ile nefretin sonucu olarak hayatını kaybetti.

>>Özellikle son süreçte AKP’lilerin Hizbullah’ı sahiplenen görüşleri söz konusu. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ak Parti’nin tavrı,Hizbullah’ı sahiplenmekten çok PKK’yi eleştiren argümanları sahiplenme şeklinde ortaya çıkıyor bence. Bu anlamda Yasin Börü’nün öldürülmesi,politik bir argüman olarak araçsallaştırılıyor ama bu söylemle,tüm Türkiye’yi temsil etme amacı güden bir partinin ölümler arasında bir ayrım ve hiyerarşi yarattığını,Kürtlerin önemli bir kısmının da bu durumu tasvip etmediğini söylemek lazım. Kobane eylemleri sürecinde tedavüle sokulan ve bir kısmı hâlâ devam eden söylem ve provokasyonların Ak Parti’ye oy kaybettirdiği,insanlar arasında kutuplaşma yarattığı aşikâr.

KÜRTLÜKTEN SAPMA
>>Hizbullah’ın HDP’nin laikliği sahiplenmesine ilişkin bakışı nasıl?

Bu soruyu Hizbullah’a sormanızı öneririm. Benim gözlemlerim,Kürt kimliğini geleneksel ve dini referanslarla tanımlayan Hizbullah çevresinin laikliği sahiplenen söylemleri,Kürtlükten de sapma olarak değerlendirdiği şeklinde.


‘HEPSİ OY VERMİYOR’
>>‘Kutlu Doğum’ etkinlikleri ciddi bir etki yaratıyor Hizbullah tabanında değil mi?

Kutlu Doğum etkinlikleri,uzunca bir süre Diyanet’in düzenlediği etkinliklerle sınırlı kaldı. Her ne kadar 2000’li yıllardan itibaren şekil ve muhteva açısından Diyanet,Kutlu Doğumlarda ciddi revizyonlara gitse de,Kutlu Doğum’u kitleselleştiren ve onu bir miting havasına büründüren Hizbullah’tır. Kutlu Doğum etkinliklerinin Hizbullah için ikincil bir işlevi,varlığını ve gücünü göstermektir. Ama peygamber sevgisi nedeniyle meydanlara toplanan on binlerce insanın tümünün HÜDA-PAR’a oy vermediğini de geçtiğimiz yerel seçimlerde gördük.

***

Baraj konusu kritik
>>Seçimlere Hizbullah’ın bağımsız adaylarla girmesi bölgedeki dengeleri nasıl etkiler?
HDP barajı aşacak olursa Hizbullah’ın bağımsız adayları,aldıkları oylarla HDP’nin işini kolaylaştırmış olurlar. Bu oylar,HÜDA-PAR kurulmadan önce muhafazakâr partilere,daha çok da Ak Parti’ye gidiyordu. Bölgede HÜDA-PAR ve HÜDA-PAR’ın desteklediği bağımsız adaylar ne kadar çok oy alırsa,Ak Parti’nin oyları da o oranda düşecek gibi görünüyor. Ama olur da HDP barajı aşamazsa,bir iki bağımsız aday sürpriz bir şekilde Meclis’e girer. O zaman da HDP’yi tercih eden seçmenin iradesi Ak Parti ve HÜDA-PAR tarafından gasp edilmiş olur ki;sanırım seçim barajı gibi anti demokratik bir uygulamanın en absürd sonuçlarından birini görmüş oluruz.