Türkiye’de net sıfır karbon emisyonu mümkün mü?

PROF. DR. DOĞANAY TOLUNAY

TÜİK tarafından hazırlanan Sera Gazları Ulusal Envanter Raporu’na göre ülkemiz seragazı emisyonları 1990 yılında 220 milyon ton karbondioksit (CO2) eşdeğeri iken, 2017 yılında 525 milyon ton CO2 eşdeğerine ulaşmış, sonrasında ise azalarak 2019 yılında 506 milyon ton CO2 eşdeğerine gerilemiştir. Bu miktarın 364 milyon tonu 364 milyon tonu enerji, 56 milyon tonu endüstri, 68 milyon tonu tarım ve 17 milyon tonu ise atık sektöründen kaynaklanmaktadır. Buna karşılık Sera Gazları Ulusal Envanterimizde yutak alanlar tarafından atmosferden alınan CO2 miktarı 2019 yılında 84 mi lyon ton CO2 eşdeğeri olarak açıklanmıştır. Yutak alanlarımız başta ormanlar olmak üzere diğer doğal alanlardır. Ancak ormanlar dışındaki ekosistemler arazi kullanım değişiklikleri nedeniyle emisyon kaynağı haline gelmiştir ve 2019 yılında 2 milyon tondan fazla CO2 emisyonuna neden olmuştur. Ormanlar dışında hasat edilmiş orman ürünlerinde de karbon depolanabilmektedir. Çünkü hasat edilmiş odunun kuru ağırlığının yaklaşık yarısı karbondur. Bunu CO2 eşdeğeri olarak ifade ettiğinizde 1 ton odunda yaklaşık 2 ton CO2 karbon depolandığı söylenebilir. Böylece odun içeren ürünler kullanıldığında karbon uzun yıllar bu üründe saklanmış olmaktadır.

YUTAK ALANLAR AZALIYOR

Sera Gazları Ulusal Envanter Raporumuzda 1990 yılında 53 milyon ton kadar olan ormanların atmosferden aldığı yıllık CO2 miktarının 2017 yılında 90 milyon tona çıktığı sonrasında ise 75 milyona gerilediği hesaplanmıştır. Hasat edilmiş orman ürünleri yutak alanında ise 1990’da 3 milyon ton olan CO2 alımı, 2016’da 13 milyon tona çıkmış, 2019’da ise 11 milyon tona düşmüştür. Toplam olarak ise ormanlar ve hasat edilmiş odun ürünleri yutak alanlarında son 30 yılda en fazla CO2 102 milyon ton ile 2017 yılında alınmış ve sonrasında azalarak 2019 yılında da 85,5 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.

Yutak alanlarımızca yıllık olarak atmosferden alınan CO2 miktarları net sıfır karbon emisyon hedefinin belirlenmesi açısından önemlidir. Çünkü net sıfır emisyon atmosfere salınan seragazları miktarı ile yutak alanlarca atmosferden alınan CO2’nin denk olması anlamına gelmektedir. Bilindiği üzere karar vericiler tarafından ülkemizde 2053 yılında net sıfır karbon hedefine ulaşılmasının planlandığı açıklanmıştır. Buna göre yutak alanlarımızca alınan net CO2 miktarının değişmediği düşünüldüğünde 2053 yılında ülkemizin enerji, sanayi, tarım, atık ve arazi kullanım değişikliği sektörlerinden yapabileceği toplam emisyon 85,5 milyon ton CO2 eşdeğeri kadardır. Buna göre fosil yakıt kullanımından tamamen vazgeçsek dahi tarım, atık ve arazi kullanım değişikliklerinden kaynaklanan seragazı emisyonlarımızın toplamının 2019 yılında 87,6 milyon ton kadar olduğu dikkate alındığında bu sektörlerde de azaltıma odaklanılmadığı takdirde net sıfır emisyon hedefinin yakalanamayacağı anlaşılmaktadır.

Diğer yandan ormanların korunması ve alanlarının arttırılması ile yıllık olarak atmosferden alınan CO2 miktarının arttırılması mümkündür. Ancak son iki yılda ormanlar ve hasat edilmiş odun ürünleri yutak alanlarınca alınan CO2 miktarları 26 milyon ton kadar azalmıştır. Orman alanlarının arttığı iddia edilirken bu azalmanın olması dikkat çekicidir. Orman alanlarınca alınan yıllık CO2 miktarının azalmasının başlıca nedeni ormanlardan yapılan aşırı odun üretimidir. Nitekim 2000 yılında 13 milyon metreküp olan odun üretimi, 2020 yılında 29 milyon metreküpe çıkmıştır. Ormanlardan ormancılık dışı uygulamalara tahsis edilen ve 2020 yılı sonu itibarıyla 748 bin hektara ulaşan ormansızlaşma ve arazi tahribatlarının çok az bir kısmı bu envantere yansıtıldığı için hesaplamada etkisi gözükmemektedir. Ormanlardan kesilen odunların çoğunun ürüne dönüştürüldüğü ve bu nedenle hasat edilmiş odun ürünlerinde depolanan CO2 miktarının artması beklenirken bu yutakça alınan CO2 miktarları azalmıştır. Bu durumun nedeni ise başta ahşap esaslı ürünlerin çoğunlukla ihraç edilmiş olmasıdır. Çünkü seragazı hesaplamalarında emisyonlar ya da atmosferden alımlar kullanıcı ülke için değerlendirilmektedir. Örneğin fosil yakıtlardan kaynaklanan emisyonlar çıkarıldığı ülkelerin değil bunların tüketildiği ülkelerin hesabına yazılmaktadır. Benzer şekilde CO2’nin depolandığı odun yurt dışına ihraç edildiğinde bir bakıma yutak alan da ihraç edilmiş olmaktadır. Ek olarak net sıfır emisyon için kullanacağımız CO2 de azalmaktadır. Bu nedenle acilen orman alanlarından yapılan aşırı odun üretiminin durdurulması, ahşap ürünlerin ihracatının kontrol altına alınması ve mümkün olduğunca yurt içinde kullanımının sağlanması gerekmektedir. Ek olarak ormanların ormancılık dışı uygulamalara tahsisi de engellenmelidir.

FAZLA GÖSTERİLDİ

Diğer yandan seragazı envanterinde kullanılan yöntemlerin de doğru ve şeffaf yapılması gerekmektedir. Çünkü ilerleyen yıllarda bu envanterlerin doğruluğunun kontrol edilmesi olasılığı oldukça yüksektir. Örneğin ormancılık sektöründe 2019 yılında bir yöntem değişikliğine gidilmiş ve ormanların atmosferden aldığı CO2 miktarı yaklaşık olarak yıllık 25 milyon ton ve hasat edilmiş orman ürünlerinin ise 2 milyon ton daha fazla gösterilmiştir. Yöntem değişikliği orman alanları ile ilgilidir. Önceleri Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) yersel ölçmelerle belirlediği orman alanları kullanılırken 2019 yılından itibaren uydu görüntülerinden yararlanılmaya başlanmıştır. Ancak OGM tarafından 13,3 milyon hektar kadar olduğu açıklanan verimli orman alanı, seragazı envanterinde 19,6 milyon hektar olarak alınmıştır. Verimli ormanlar kapalılığın ve ağaç sayısının fazla olduğu ve dolayısıyla atmosferden daha fazla CO2’nin alındığı ormanlardır. Dolayısıyla alanı fazla gösterildiğinde bağlanan CO2 miktarı da fazla olmaktadır. İlerleyen yıllarda bu gibi tutulan CO2 miktarının fazla gösterilmesi çabaları net emisyon hedefine ulaşılmasında sorunlar yaratabilir. Özetle tüm sektörlerde azaltım çalışmaları yapılmadıkça ve ormanlar üzerindeki aşırı odun üretimi ve ormancılık dışı uygulamalara verilen izinler azaltılmadıkça net sıfır emisyon hedefine ulaşılması mümkün görünmemektedir.

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi, Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi