“Sınıf Sendika Siyaset” akademik titizlikleri ve emek meselesine dair politik duyarlılıklarıyla bilinen Ahmet Makal, Aziz Çelik ve M. Hakan Koçak’ın nesnel ve nitelikli bir çalışması olarak karşımızda

Türkiye işçi sınıfının tarihinden sayfalar

ZAFER AYDIN

Emek hareketi geriledikçe, emeğin örgütlerinin tabanları daraldıkça, sorun çözme ve hak talep etme becerisi zayıfladıkça, geçmişe dönerek bugünü anlamaya çalışmak, geçmişin bilgisine başvurarak bugüne dair perspektif sunmak her zamankinden daha anlamlı ve zorunlu hale geliyor. Çünkü tarih, başarı ve başarısızlıklarından, hatalar ve eksikliklerinden çıkarılan derslerle, yeni başlangıçlar için önemli bir esin kaynağı. Bu nedenle emek tarihine ilişkin araştırmalar, incelemeler, yayınlar bilimsel çalışmalar olmanın yanı sıra “ne yapılmalı” sorusuna çerçeve sunan politik metinler olarak da önem kazanıyor. Ahmet Makal, Aziz Çelik ve M. Hakan Koçak tarafından yazılan Sınıf Sendika Siyaset - Türkiye Emek Tarihinden Kesitler adlı çalışma, sözü edilen iki işlevi de üstlenen kitap olarak emek tarihi külliyatında yerini aldı.

Kitap, 2007 yılından bu yana Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin iki yılda bir düzenlediği Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’ne sunulan tebliğlerden oluşuyor. Emek tarihi açısından bilinmeyen ya da az bilinen konular üzerine yapılmış detaylı araştırmaların derlendiği kitap, ilgilisi için tam bir hazine.

Kitapta Ahmet Makal’ın “Türkiye’nin Çok Partili Yaşama Geçiş Sürecinde Cumhuriyet Halk Partisi ve Esnaf Teşekkülleri 1946-1950” ile M. Hakan Koçak’ın “Paşabahçe Şişe-Cam’ın İlk yılları “Milli Fabrika Rejimi” başlıklı makalelerinde devletin ve devleti yöneten parti olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin işçi sınıfına ve esnaf kesimine biçim verme, onları kontrol altına alma ve vesayet altında tutma çabaları inceleniyor. “Devlet aklı” diye kodlanabilecek yönetme anlayışının yasak, sınırlama ve kısıtlamalarla birlikte “kontrol altında tutma” gibi güçlü bir eğilime sahip olduğu, bu makalelerde açık bir biçimde göz önüne seriliyor. Her iki makalede de “devlet aklının” toplumu rahat ve kolay yönetmek adına harcadığı çabanın, kurduğu sistemin, yapılan yasal düzenlemelerin bilgisi yer alıyor. Günümüzde AKP’nin işçileri ve toplumun çeşitli katmanlarını vesayet altına alma yönündeki sistematik çabaları dikkate alındığında, bu iki makale, daha da anlam kazanıyor.


Vesayet meselesinin bir başka boyutu ise Aziz Çelik’in “Vesayet Mektupları:1950 ve 60’lı Yıllarda Türk ve ABD Sendikacıları Arasındaki Yazışmalar” makalesinde ele alınıyor. Türk-İş’in ABD sendikaları ile ilişkileri, ABD sendikacılığının, Türk-İş’in kuruluşunda ve Türk-İş üzerindeki etkisi, sendikal hareketin ve sosyal siyaset dünyasının, neredeyse 60 yıllık bir tartışma konusu. Aziz Çelik, Türk sendikacılar ile ABD’li sendikacılar arasında yapılan, kişisel isteklerden, DİSK’i etkisiz hale getirmek için mali yardım talebini içeren yazışmalara kadar onlarca mektup üzerinden, genel olarak Türk sendikacılığı, özel olarak Türk-İş üzerindeki ABD sendikacılığının vesayetini değerlendiriyor. Aziz Çelik, “ABD Diplomatik Yazışmalarında Türkiye Sendikal Hareketi:1973-1976” başlıklı makalesinde ise, bu kez ABD yönetiminin Türkiye sendikal hareketine yönelik ilgisini ele alıyor. ABD Ulusal Arşivleri ve Kayıtlar İdaresi tarafından kullanıma açılan arşivler üzerinden yapılan çalışma, ABD diplomatlarının Türkiye sendikal hareketinde her gelişmeyi yakından takip ettiklerini ortaya koyuyor. Aziz Çelik, ABD Büyükelçiliği ve İstanbul, İzmir, Adana Başkonsoloslukları ile ABD Dışişleri Bakanlığı arasındaki yazışmalara mercek tutarak ABD’nin, Türkiye sendikal hareketi üzerindeki etkisini sorguluyor.

Kitapta yer alan iki ayrı makale de işçi sınıfının sendikal ve siyasette iki örgütlenme örneği inceleniyor. Hakan Koçak “İşçi Hareketinin Örgütsel Kapasitesi ve Ölçek Strateji Bağlamında İstanbul İşçi Sendikaları Birliği Örneği: 1948-1962” başlıklı makalesinde Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli izler bırakan yatay bir örgütlenme olmasına rağmen konfederasyon gibi çalışan, bu nedenle Türk-İş ile çatışan, İstanbul İşçi Sendikaları Birliği’nin oluşumunu, faaliyetlerini ve sendikal harekette oynadığı rolü değerlendiriyor. Aziz Çelik ise “1950’lerin Unutulan (Demokrat) İşçi Partisi ve Onun Üç Sisyphus’u” makalesinde 1950 ile 1955 tarihleri arasında faaliyet gösteren, kurucularının büyük kısmını işçilerin ve sendikacıların oluşturduğu Demokrat İşçi Partisi’ne projektör tutuyor. Aziz Çelik, 1960’lı yıllarda ortaya çıkan sol ve sendikal hareketin oluşum sürecine önemli katkılar yapan, “İşçi sınıfını siyasi bir kuvvet haline getirmeyi” amaç edinmiş sol/sosyal demokrat parti DİP’i ve onun sendikal ve siyasal hayatta üstlendiği rolü inceliyor.
turkiye-isci-sinifinin-tarihinden-sayfalar-157880-1.
Mehmet Ali Aybar’ın “Emekçiler sanki birden yüzyıllık uykularından uyanmışlardı” diye tanımladığı 31 Aralık 1961 Saraçhane Mitingi, kitapta “Türkiye İşçi Sınıfının Ayağa Kalktığı Gün: Saraçhane Mitingi” M. Hakan Koçak ve Aziz Çelik imzalı ortak makalede işleniyor. İstanbul İşçi Sendikaları Birliği tarafından düzenlenen ve o güne kadar yapılmış en kitlesel eylem olan mitingin temel talebi, Anayasa’da yer alan grev hakkının biran önce yasal güvenceye kavuşturulmasıydı. Makale bu önemli mitingin bütün yönlerini, tüm aşamalarını ele alıp inceleyerek okuyuculara zengin bir bilgi sunuyor.

“50’leri İşçi Sınıfı Oluşumunun Kritik Bir Uğrağı Olarak Yeniden Okumak” başlıklı makalede ise M. Hakan Koçak, işçi sınıfının izleri bugüne kadar taşınan bazı özelliklerinin edinildiği 50’li yılları, sosyolojik bir perspektifle değerlendirmeye tabi tutuyor.

Grevlerin, siyasetin ya da hukukun değil ancak mizahın konusu olabilecek gerekçelerle “erteleme” adı altında fiilen yasaklanması, işçilerin hak arama yollarının kapatılması çalışma yaşamının en kritik meselelerinden biridir. Aziz Çelik, “Milli Güvenlik Gerekçeli Grev Ertelemeleri: 1963-2005” başlıklı makalesinde, ancak olağanüstü durumlar için idareye tanınan grev erteleme yetkisinin grev hakkına nasıl bir müdahale aracı haline döndüğüne işaret ediyor. ILO sözleşmeleri, ulusal mevzuat ve uluslararası örnekler üzerinden grev ertelemelerini ve gerekçelerini inceleyen Aziz Çelik, gerekçeleriyle birer tuhaflık abidesi haline dönüşmüş grev ertelemelerini bütün yönleriyle görmemizi sağlıyor.

Kitapta son olarak Ahmet Makal’ın “Türkiye Emek Tarihinin Bir İzdüşüm Alanı Olarak Edebiyat” başlıklı ilgi çekici bir makalesi yer almakta. Ahmet Makal, makalesinde üzerinde çok az kalem oynatılan, dikkatlerden kaçan ya da bir biçimde uzak tutulan emek tarihi ile edebiyat arasındaki ilişkiyi irdeliyor. Emek tarihinden edebiyata pencere açarak, roman, şiir ve öykülerden örneklerle “Türkiye’de işçi edebiyatı var mı?” sorusuna cevap arıyor.
Hasılı, “Sınıf Sendika Siyaset” akademik titizlikleri ve emek meselesine dair politik duyarlılıklarıyla bilinen üç ismin, nesnel ve nitelikli bir çalışması olarak karşımızda. Kavram, yöntem ve çözümlemeleriyle kaynak kitap özelliği taşıyan çalışma, işçi sınıfı mücadelesinde yeni öyküler yazmak isteyenler için de bilgi deposu niteliğinde. Makalelerden oluşması, farklı yazarların imzasını taşıması ve konu çeşitliliğinin kitabı tek düze bir metin olmaktan çıkarıp, zenginleştirdiğini söylemeliyiz. Aman dikkat! Bu önemli çalışma gözlerden kaçmamalı.