Biden’ın göreve başlaması sonrası Washington – Ankara ilişkilerinin nasıl şekilleneceği sorusu gündemdeki yerini koruyor. Polonyalı Türkiye uzmanı Karol Wasilewski bu konuda “Biden’ın zaferi, Türkiye’nin dış politikalarını yürütürken daha dar bir alanda hareket edeceğinin sinyallerini veriyor. Hukukun üstünlüğü gibi kritik konulardaki ihlaller, yeni yönetim için belirleyici faktör” dedi.

Türkiye’nin dış politikada hareket alanı daralabilir

Özde Çelikbilek

ABD’nin 46. Başkanı seçilen Joe Biden, 20 Ocak’ta görevi devralacak. Biden ile birlikte, Ankara-Washington ilişkilerinin nasıl gelişeceği ve Biden’ın Ortadoğu’da nasıl bir hat belirleyeceği tartışılmaya devam ediyor.

Polonya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Başkanı Karol Wasilewski olası gelişmelere ilişkin sorularımızı yanıtladı.

► Joe Biden’ın başkanlığı döneminde nasıl bir dış politika izleyeceğinin sinyallerini almaya başladık. Biden’ın zaferi Türkiye ile ilişkilere ne getirecek?
Biden’ın zaferi, Türkiye’nin kendinden emin dış politikalarını yürütürken daha dar bir alanda hareket edeceğinin sinyallerini veriyor. Ancak Washington’un yeni yönetimi, kendi çıkarları ile ters düşen Türkiye’nin politikalarının sonuçlarına göz yummaya pek de istekli olmayacak. Bir diğer yanıyla, özellikle Türkiye’ye atıfta bulunan yeni kongre yasalarına bakmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Hukukun üstünlüğü gibi kritik konulardaki ihlaller, yeni yönetimin Türkiye politikasında belirleyici bir faktör olarak önlerinde duruyor. Fakat tüm bunlarla birlikte yeni yönetim, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini toparlamasının önünü kapatmayacak. Dış politika konusunda deneyimli Joe Biden ve ekibi, Türkiye ile ilişkilere genel bir çerçeveden bakarak olumlu adımlar atabilir.

► 4 yıllık başkanlığı süresinde Donald Trump, AB ile ilişkiler konusunda çok koordineli hareket etmediği bir dış politika hattı çizdi. Joe Biden döneminde bu ilişkilerde bir değişim bekliyor musunuz?
Joe Biden’ın başkanlığı aynı zamanda, Trump yönetiminin aksine AB ile daha koordineli ilişkiler yürüteceğinin mesajlarını veriyor. Özellikle Türkiye konusundaki politikalarda, AB ile müttefik olmaktan ve ortak hareket etmekten çekinmeyeceğinin sinyallerini verdi. Ancak bu durum, Türkiye için potansiyel bir Batı baskısı anlamına gelebilir. Bu, gelecek dönem politikalarında Türkiye’yi köşeye sıkıştırabilir.

TÜRKİYE SORUNLU AKTÖR KONUMUNA DÜŞEBİLİR

► En önemli gündem maddelerinden biri ise NATO üyesi olan Türkiye’nin birlik içerisindeki konumu. Bu konuda neler söylersiniz?

NATO cephesinden baktığımız zaman durumun belirsiz ve yorum yapmak için erken olduğunu söyleyebiliriz. Joe Biden ve ekibinin NATO dışında kalan Rusya ile Çin’i daha fazla kontrol altına almak adına özel bir ilgi gösterebilir. Türkiye burada önemli bir aktör olabilir ve bu durumdan yararlanabilir. Öte yanından Washington’ın yeni sahibinin, NATO’nun “siyasi” uyum kavramı etrafında yürüttüğü tartışmalara katıldığını görüyoruz. Bu siyasi uyum tartışmaları ve çözümleri, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg tarafından kurulan Danışma Kurulu’nun son raporunda da belirtildi. Burada bakarsak, Türkiye’nin bazı hamleleri, birliğin siyasi yapısını baltalayan ve çıkarları ile ters düşen adımlar olarak görülebilir. Bu, Türkiye’yi sorunlu bir aktör konumuna sokabilir.

turkiye-nin-dis-politikada-hareket-alani-daralabilir-818200-1.

BAŞKANLIK SİSTEMİ REFORMLARA ENGEL OLUYOR

► Ve reformlar… ABD Başkanlık seçimlerinin kesin sonuçları henüz açıklanmadan Ankara, adalet ve ekonomi alanında yeni reformlara gideceğini duyurdu. Bu adımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Reformlarla ilgili söylemlerin, Türkiye’den giden yatırımcıların yeniden geri dönmesi için bir yeşil ışık yakma amacı taşıdığını görüyoruz. Bu Türkiye’deki istikrarsız ekonomik durumu kontrol altına almak ve yeniden toparlamak adına atılmış bir adım. Erdoğan hükümeti bu nedenlerle AB ve ABD’ye yeniden ilişkilerini toparlayabilecekleri, olumlu sinyaller gönderiyor. Ancak yine de ekonomi, yargı, insan hakları ihlalleri alanında atılmış somut adım görülmedi.
Dürüst konuşmak gerekirse, Ankara’nın bu reformları gerçekten yapma isteği konusunda bazı kuşkularım var. Bunun nedeni, mevcut durumdaki kuvvetler ayrılığını olumsuz etkileyen ve devlet kurumlarının bağımsızlığını etkili bir şekilde yok eden başkanlık sistemi. Başkanlık sisteminin inşaa süreci, devlet yönetiminin salt Erdoğan’ın siyasi çıkarlarının doğrultusunda yükselmiştir.

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı sistemi, devlet kurumlarının ekonomik ya da toplumun gerçek ihtiyaçlarına dayalı politika üretecek şekilde tasarlanmadıkça, reform ‘müjdeleri’ sözde kalır.

***

YENİ SÜREÇTE S. ARABİSTAN TEDİRGİNLİK DUYABİLİR

► Dış politika konusunda deneyimli Joe Biden ve yeni ekibinin Ortadoğu politikaları bir diğer önemli gündem maddesi. Yeni dönemde bu politikada bir değişiklik görecek miyiz?
ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik politikasında büyük bir değişim beklemiyorum. Ancak Avrupalı müttefiklerle daha koordineli hareket edeceğinin sinyallerini veriyor. Yine de Biden’in ekibi insan hakları konusuna çok dikkat ediyor. Arap monarşileri, özellikle bölgedeki önemli aktör Suudi Arabistan bu durumdan tedirginlik duyabilir. Ayrıca Biden’ın İran ile müzakere isteği bölgedeki diğer ülkeler için bir sorun olarak görülebilir. Fakat bu isteğini yerine getirip getirmeyeceği konusunda kesin bir şey söyleyemem. İran’da, 2021 yılında gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, ABD ile müzakerelere başlamak isteyen ılımlı adayların kazanma şansının yüksek olmadığı görülüyor.

Ortadoğu’da şu anda iki ana süreç var: Bölgedeki rejimlerle koordinasyon ve İsrail ile Arap ülkelerinin normalleşme süreçleri. Biden ile birlikte, İsrail ve Arap ülkeleri arasındaki normalleşme süreçlerinin durmasını beklemiyorum.