Yazın yediveren gülleri gibi açar düğün mevsimi. İnsanlar bir de düğünlerde buluşur..

Yazın yediveren gülleri gibi açar düğün mevsimi.
İnsanlar bir de düğünlerde buluşur.
Kimi kırda, kimi varoşta, kimi teknede, kimi yıldızlı otellerde düğünler yapar…
Telaş aynı, coşku aynıdır…
Dostlarla bir masa etrafında düğünden çok ülke gündemi konuşulur. Her düğünde ülkenin bir başka kültürel zenginliği yansır. Düğündeki baş zenginlik Folklorik güzelliklerdir. Beş yıldızlı otellerde biçimlendiğiniz kentin yemeği, yerel giysisi ikinci planda kalır. Yıldızları aşan sadece türküler ve yerel oyunlardır…
Ankara’da türküler geçidi bir düğün yaşadık…
Türkü dedenin oğul düğünü…
Onun birçok adı var. Birilerinin ‘türkü dedesi’ bir başkasının ‘Halik İbrahim’i’,  ya da ‘yolun sonu’ nu çağrıştıran ozan ama en çok da ülkemiz erkeklerinin gönüllerinin istiklal marşı ‘Mihriban’ türküsünü akıllara yazan gönüllere en güzel yorumuyla işleyen sanatçı…
Ben de ona çağdaş Karacaoğlan diyorum…
Onu bildiğinizi biliyorum yine de tarihe not düşmek adına adını yazmak istiyorum. O, Musa Eroğlu…
Toroslardan esen meltem…
Bir Temmuz akşamı oğlu Emrah ile Şahika evleniyor.
İki tanıklı düğünün tanıklarından biri Ankara’nın gelişimine katkı koyan şimdilerde kentsel yolculuğuna tanıklık eden  Murat Karayalçın.
Ozan da olsa ünlü de ünsüz de baba babadır, oğul da oğul…
Fatma ana ile Musa baba gece boyu heyecanlı, ilgili, mutlu coşkulu coştular…
Halk türkülerinin nabzının attığı düğünde hangi programcı zaman yönetimini yapabilir ki? Düğün sahibi ustalar ustası olunca tüm sanatçı dostlar en güzel türküleri ile katılmak ve armağanını sunmak ister…
Ve gece bitmek bilmez.
Davul susar, hatıralar depreşir.
Bir düğün yaşarsın.
Saatler türkülerle akar…
Bir düğün başkentte olur da siyaset olmaz mı? Türküler olur vermese de konuşmalara sıcak siyasi gelişmeler yansır işte o an türküler yaralanır…
Nasıl yaralanmasın?
Türkülerde Ergenekon yurt siyasette darbe çetesi olarak kamuoyuna duyuruluyor.
Türkülerde aşk, acı, yaşam, tanık açıkça haykırılır.
Oysa açıklanan ‘Ergenekon İddianamesi’nde tanıklar gizli mi gizli olarak duyuruluyor…
Türküler hız kesmiyor…
140 ülkeden Cumhuriyet’in başkentine çağrılan büyükelçiler içinde on beşi geçmeyen kadın büyükelçinin görünümüne inat türkülerde kadın hoyratta söz, bozlakta naz, ağıtta köz, seherse ses olarak ağırlığını koyuyor…
Bir de Anadolu’nun kadın seslerinden Belkıs Akkale’ye dağları delen sesiyle ses verme sırası gelse; onu dinlesem; o gece aklımda ne bordro yakan kamu emekçileri, ne dayak yiyen belediye işçileri ne de gizli tanık kalır. Gün türkülerle akar, sıkıntılar türkülerle aşılır, yaşam türkülerle tazelenir. Gün döner yarına ışık düşer…
Çocuklarının mutluluğuna tanık anneler Zeliha ve Fatma, babalar Hasan ve Musa, dostları ile oyuna kalkıyor; halaya duruyor, terini siliyor. Bir düğün yaşanıyor türkülerle Ankara’dan Anadolu’ya…