Gezi davasının üçüncü duruşmasında konuşan sanıklar, Gezi’nin adalet ve özgürlük umudu olduğunu belirtti. 24-25 Aralık’a ertelenen duruşmada, Kavala’nın tutukluluğun devamına karar verildi.

Üçüncü duruşmada konuşan tanıklar: Gezi adalet umududur

BERFİN ŞENGİL

2013’teki Gezi Direnişi’nin ardından aralarında gazeteci Can Dündar, Mücella Yapıcı ve iş insanı Osman Kavala’nın da bulunduğu 16 kişinin ‘hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme’ suçlamasıyla yargılandığı iki gün sürecek olan Gezi davası görülmeye başladı. Duruşma 24-25 Aralık’a ertelenirken mahkeme, Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. Memet Ali Alabora, Meltem Arıkan ve Can Dündar’ın yakalama kararlarının bekletilmesine karar verilen duruşmada, tanıklardan Hasan Gül’ zorla yakalama kararı çıkartıldı. Aynı zamanda tanık Ercan Orhan Aydın da SEGBİS bağlantısındaki teknik bir arızadan dolayı dinlenemedi.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Kurumları Adliyesi’nde gerçekleştirilen üçüncü duruşmaya yerli ve yabancı kuruluşlar, demokratik kitle örgütleri ile çok sayıda kişi destek verdi.

HİÇBİR ÖDEME YAPMADIK

Duruşmada ilk sözü, 708 gündür cezaevinde tutuklu bulunan Osman Kavala aldı. Kavala savunmasında, “Gezi ile ilk temasım Haziran 2013’te bir telefon konuşmasıyla olayların başlamış olduğunu öğrenmemle oldu. Gezi olayları başlamadan önceki faaliyetlerle alakam yok. Otpor’un ne olduğunu iddianamede öğrendim” dedi.

Kavala, iddianamedeki film projesini soran mahkeme heyetine, “Bu proje gerçekleşmedi. Ama eğer gerçekleşmiş olsaydı bu bir sanat fikri olacaktı. Biz sanatsal olan şeyleri destekliyoruz bir propaganda amacıyla bir faaliyetimiz olmadı. Gezi’ye Taksim Dayanışmasının çağrısıyla gitmedim. Ofisime giderken olaylara şahit oldum ve bu nedenle gittim. Biz Açık Toplum Vakfı olarak Gezi eylemleri ile ilgili kimseye resmi ya da gayri resmi ödeme yapmadık” diye konuştu.

İddianamede yer alan ihbar mektubuna ilişkin konuşan Kavala, “Bu mektupta benim Gezi olayları başlamadan gaz maskesi tedarik ettiğim iddia ediliyor. Bu tipik bir ‘Gülen’ci hareket uygulamasıdır. Gezi eylemleri ile ilgili kimseye tek kuruş ödeme yapmadık” ifadelerini kullandı.

Kavala şunları söyledi: “Gezi olaylarını hükümete kalkışma olarak gördüğüme dair de hiçbir bulgu yok. Faaliyetlerim ve telefon görüşmelerim Anayasamızla güvence altına alınan faaliyetler arasındadır. AYM Başkanının da dediği gibi suç bulgusu olmadan tutuklanmam hak ihlalidir. Yeni delil bulunacak diye 16 ay cezaevinde tutulmam da ve en önemlisi tutukluluğumun devamı da hak ihlalidir. Bu cezaya dönüşen hukuksuz ve ayrımcı bir uygulamadır.”

Kavala, mahkeme başkanı tarafından sorulan soruların ne emniyette ne de savcılıkta kendisine sorulmadığını belirtti ve beraatını istedi.

TAVAYLA HÜKÜMET DEVRİLMEZ

İddianamedeki tapelerin hukuksuzca alındığını söyleyen Mücella Yapıcı ise “Zaten iddianamenin sonunda FETÖ’nün hazırladığı fezlekelerin yeniden değerlendirildiği yazıyor. Bu nedenle iddianameyi kabul etmiyorum. Bu bir mücadeleydi ve parkı kurtardık. Tencere tava ile hiçbir hükûmet indirilmez, son derece barışçıl çağrılar yaptık. Davayı kazanmamıza rağmen parka dozer sokanların bunu düşünmesi gerek. Halkı oraya iten bu anlayış ve polis şiddetiydi. Hukuksuzluğu yapan polisti” dedi.

ORAYA GELENLER POLİS DEĞİLDİ

Gezi Direnişi’ni organize ettiğine dair iddialar sorulan Mine Özerden, “‘Gezi’ye dair yanlış giden şeyleri söyledik ama organize etmedik. Böyle bir şeyi organize etmemiz mümkün değil” şeklinde konuştu.

Davada savunma yapan Avukat Can Atalay da “Şu an itibariyle HSK doğal hâkim ilkesine aykırı işlem yapmıştır. Gezi son toplanma alanı, son yeşil alan için yapılan bir davadır. Taksim Dayanışma ya da herhangi bir kurum kuruluş Gezi Direnişi’nin sahibi değildir. Gezi bu toprakların adalet, özgürlük, eşitlik umududur Gezi’nin ilk gecesinde oraya gelenler polis değildir, zabıta değildir. Bunların kim olduğu halen belirlenememiştir” ifadelerini kullandı.