Yazar Ferit Edgü, İtalya’nın Elba Adası’nda önceki gün yaşama veda eden ressam Behçet Safa için BirGün’e özel bir yazı kaleme aldı. Edgü, eski dostu usta ressam Safa’yı “İnsanların içinde, onlarla soluk alıp veren, onların kavgasına ortak olmak isteyen biriydi” sözleriyle tanımladı

Uğurlar olsun Safa

FERİT EDGÜ

Safa’nın yaşam kitabını yazmak için kolları sıvamış olan Burak Fidan, yeni yıldan önce eşiyle yapacağı İtalya’nın Elba Adası’na yolculuğuna hazırlıklarını yaparken, son üç dört gün boyunca açtığı telefonlara yanıt alamadığından yakınırken bu kez “Merak etme, Safa bu, birden bir yerden çıkıverir” diyemedim. Umarım kötü bir haber almayız, dedim. Kötü haber… Kimden alacaktık ki. Kırk yıldır yaşadığı Elba Adası üzerindeki Capolivery Köyü’nde herkes tanırdı Safa’yı. Sokağa çıktığında, bir bistroya uğradığında yaşadığından haberdar oluyorlardı. Ama öldüğünden.

Sözcüğün tam anlamıyla bir ‘münzevi’ydi diyeceğim, ama değil, tam tersine bu dünyanın içinde, bu insanların içinde, onlarla soluk alıp veren, onların kavgasına ortak olmak isteyen biriydi. Bu dünyanın yaşanılası bir dünya olmasına ve karınca kararınca bu güzel düşün oluşmasında payı olsun istiyordu. Görüyorsunuz, hâlâ onun sanatçı kişiliğinden, ressamlığından, resimlerinden söz etmedim. Bunlar için henüz çok erken. Kaldı ki, tüm bunlarla ilgilenmiyor gibiydi. Oysa sanatını bu inançları doğrultusunda “icra” ediyordu. 1960’ların başlarında Paris’e geldiğinde hepimiz gibi kendine bir yol arıyordu. Genç bir sanatçının yolu, genellikle kendinden öncekilerin yoludur. Safa da o günlerin moda akımlarının (soyut sanat, non-figüratif resim) etkisine girdi. Sanatçılarla yakın ilişkiler kurdu. Onların özgün baskılarını gerçekleştirirken ünlü bir atölyede çalıştı vb. Bu arada Türkiye’de genç yaşta yaşadığı veremi depreşti ve yolu hastanelere, sanatoryumlara düştü. Böylece yavaş yavaş Safa (eğer deyim yerindeyse) olgunlaşmaya değil, oluşmaya başladı. Kişiliğinden söz ediyorum. Sanatı onu izledi.

Daha sonraki yıllarında Safa’nın yaşamının izini sürmedim, süremedim. Ben Türkiye’ye dönmüş, o yepyeni kişiliğiyle yepyeni bir tür serüvene atılmıştı. Daha doğrusu dünyanın sınırlarına. Oradan oraya gidiyor, resimler yapıyor, resimler yapamıyor; sergiler açıyor (Fransa’da, Almanya’da, Hollanda’da, İsveç’te, İtalya’da) ama tüm bunlar ona yetmiyordu. Sanırım, bu dönemde başlayan ve son günlerine değin süregelen derdi, eşitsizlik, sömürü, savaş ve kirlilikle ilgili başkaldırısını resminde yeterince dile getirip getirmediği sorunuydu. Resimleri, belli bir tarihten sonra cinselliğin de içerdiği toplum ahlakına yöneltilmiş imgelerle, figürlerle, renk ve biçimlerle zenginleşiyordu. (Biliyorum, o bu sözcüğü sevmez: zenginlik onun dilinde, yoksulluğun karşıtıdır.)

Bir gün bana Paris’te şöyle demişti; “Bu resimleri kırıp atmak, yakmak ve o kalıntıları sergilemek istiyorum.” Gençlik arkadaşımdaki bu şiddeti barındıran başkaldırı duygusunun ne zaman başladığını bilmiyorum. Bildiğim, ölümüne değin, eksilmeden sürdüğüdür. Öylesine ki, hiç kuşkusu yok, giderken öte yakaya onu da beraberinde götürmüştür.

Dünyaya bir valizle gelip bir valizle gitmek gerek

ugurlar-olsun-safa-539703-1.

Heykeltıraş Koray Ariş:

Safa, çok genç düşünürdü. Sanat insanıydı. İnanılmaz yetenekliydi. Kimseye müdanası olmazdı. Hayatı boyunca üreten, derdi insanlık ve doğa problemleri olan çağdaş bir sanatçıydı. Bende, uzun yıllar önce hiç unutamadığım bir cümlesi var: “Dünyaya bir valizle gelip bir valizle gitmek gerek.” Safa fırçaları, boyaları, aletleri ve ürettikleri dışında bir valizi bile doldurmadan aramızdan ayrıldı.

Vasiyeti yerine getirilecek

45 yıldır yaşadığı İtalya’nın Elbe Adası’nda 84 yaşında hayata veda eden ressam Behçet Safa, gazeteci İsmail Safa’nın oğlu, yazar Peyami Safa’nın yeğeniydi. Güzel sanatlar akademisinden mezun olduktan sonra Paris’e gitti. Dünyanın farklı ülkelerinde çalışan ve sergiler açan sanatçı, eserlerinde Safa adını kullandı. Resmin sosyal bir işlevi olduğuna inanan ressamın da resim yaratmanın dışında sosyal bir sorumluluğu olduğunun bilinciyle yaşadığı ülkelerde özellikle çevre sorunları ve insan haklarıyla ilgili hareketlere katıldı, bunlara öncülük etti. Safa, vasiyeti üzerine bugün düzenlenen törenle yakılacak ve külleri Akdeniz’e bırakılacak.