Ukrayna’dan izlenim: Hitler’in işgal etmediği bir kente Ruslar girer mi?

İsmail DAYE

Ukrayna’ya Rus saldırısının üzerinden elli gün geçti. Uzun bir süre Amerika ve Batı basını Rus saldırısını gününü bile vererek savaşı duyurdu. Kiev’den elçilik görevlilerini uzaklaştırdılar. O günler ben bu tür haberlerin emperyalist savaş yaygaracılığı olarak değerlendirdim. Bu haberleri duydukça acaba başka bir yerde mi yaşıyorum diye kendime iğne bile batırdığım oldu. Peki, bu saldırıyı neden hissetmedim. Saldırı olmadan bir hafta on gün önce epey bir milletvekilinin, iş insanının ve belediye başkanının yurtdışına çıktığı haberi ile sarsıldık ama bunu daha çok onların korkaklığı ile açıkladık. Gerçekte bu insanların saldırı haberini önceden bildiklerini akıl bile edemedik. Sürekli olumlu düşünmeye çalıştık.

Saldırıdan bir iki gün önce Özbek bir genç, “Abi, Ruslar saldıracak, ben gidiyorum” demişti. Diğer gideceğim diyen de hemen yan komşumuz yaşlı bir kadındı. İçimden onlara gülmüştüm. Onca insan değil onlar haklı çıktı. Ukraynalı yetkililerin saldırıyı günü gününe bildiklerine şimdi adım gibi biliyorum.

TOPLUMLAR İÇ İÇE GEÇMİŞ

Peki, nasıl oldu da toplum inanmadı. Ruslar Ukrayna’ya saldıracak mı diye sorduğum insanların çoğu gülmüşlerdi. Bazıları da uzun uzun neden saldırmayacağını bana anlatmışlardı. Şu anda toplumdaki bu durumu o gün için şöyle açıklayabiliyorum. Bir insan kendi halkına, kendi ülkesine nasıl saldırabilir diye bu insanlar düşündüğünü sanıyorum. Çünkü burada Ruslar ile Ukraynalıları ayırmak çok zor. Kiminin annesi, kiminin babası, kiminin eşi, akrabası ya Rus ya da Ukraynalı. Uzun bir dönem Sovyetler Birliği’nde aynı çatı altında yaşamalarından dolayı iç içe geçmişler. Özellikle benim yaşadığım bölge Rus sınırına yakın olması dolayısıyla Rus dili ve kültürü etkisi altında kalmış.

HERKES YANILDI

Şu andaki buradaki ruh hali şöyle. Hani insan hiç beklemediği birisinden ağır bir ihanet, şiddet görür de şoka uğrar ya durum bundan ibaret. İlk günlerde insanlar Rusya’nın kısa bir saldırısı olacağını düşündüler, hatta sadece bu saldırının en fazla Donetsk, Luhansk bölgesiyle sınırlı kalacağını düşündüler. Fakat herkes yanıldı. Şimdilerde Zaporojya Nükleer santral bölgesi, Vasilavska, Tokmak civarı işgal altında. Burada ki nüfus da azımsanamaz. Sadece nükleer santral alanı nüfusu 50-55 bin civarında. Bölgenin idaresi Rus işgalcilerin denetiminde, yöneticileri değiştirdiler.

Tam da bu noktada endişelendiren şey şu, bugün Rus işgalci güçleri altında kalan bu bölgelerden yarın Ruslar çekildiklerinde ne olacak? Buradaki insanların bir kısmı isteyerek, bir kısmı da istemeden Ruslarla işbirliği yaptılar. İşgal sonrası onlara Ukrayna güçlerinin nasıl davranacağı ya da onların neler ile karşılaşacağı muamma.

Zaporojya da yaşadığım Belinkaya köyü de Hitler tarafından işgale uğramamış, yıkım yaşamamış. Bizi tek teselli eden şey bu! Hitler bile bizim köye gelmeye tenezzül etmediğine göre neden Ruslar gelsin. Fakat bunun belki de bir züğürt tesellisi olduğu açık. Neden mi, o zaman nükleer santral yoktu. Ayrıca köye birkaç yıl öncesinde büyük bir liman yapıldı. Buradan gemilerle hububat gönderiliyor. Son günlerde buradan yoğun bir hububat taşıması yapılıyor.

KRİTİK İKİ HAFTA

Dinyeper Nehri üzerindeki Zaporojya bir sanayi şehri. Motor ve otomobil fabrikasına Çinlilerin ortak olduğu söyleniyor. Rivayete göre Çin ile Rusya ilişkilerinin iyi olmasından dolayı Rusya’nın bu kente dokunmayacağı bile ortalıklarda dolaşıyor. Asıl korku kaynağı baraj. Baraj o kadar güçlü ki, zarar görmesi Zaporojya’nın büyük bir bölümünün yok olması demek. Önümüzdeki iki hafta bu işgal durumunun kaderini belirleyecek. Ruslar bütün güçlerini Donbass bölgesine kaydırmış durumda. Orada yoğunlaşacak bir çatışma bizleri ne kadar etkileyecek bilmiyorum.