Ukrayna yeni bir neoliberal laboratuvara dönüştürülme riskiyle karşı karşıya. Çalışma yasaları esnetiliyor, ülkenin toparlanma sürecinden kazanç elde etmek isteyen şirketlerin önü açılıyor. Ukraynalı yüz binlerce işçi, ülkelerini Rusya saldırısından korumak için harekete geçtiler. Fakat ekonomik elitler, savaşı liberalleşme ajandalarını hayata geçirmek için fırsat biliyor.

Ukrayna yatırım laboratuvarı mı?

Anna JIKHAREVA-Kaspar SURBER

Ukrayna Devlet Başkanı Vlodimir Zelenski, yeni çalışma yasasını 17 Ağustos 2022’de imzalamadan önce epey tereddüt etti. Yasa tasarısı parlamento tarafından 5371 numaralı yasa olarak onaylanmıştı. Yasanın bürokratik üslubunda, amacın “işveren ve işçiler arasındaki ilişkilerin yalınlaştırılması” olduğu söyleniyor. Hâlbuki yasanın asıl amacı iş gücü piyasasının işçiler aleyhine “esnekleştirilmesi.”


Zelenski’nin tereddüdünün arkasında Ukraynalı ve uluslararası sendikaların tepkisi yatıyordu. Dünya çapında 200 milyon işçiyi temsil eden Ticaret Sendikaları Konfederasyonu bir açıklama yaptı ve konfederasyonun genel sekreteri Sharan Burrow, “Ülkesini savunan ve sakatlanan, hastalanan ya da evinden olan halkına bakmaya çalışan işçilerin kendi parlamentoları tarafından saldırıya uğraması acı bir durum” dedi.

YENİ BİR FIRSAT

Diğer yandan Ukraynalı Dijitalleşme Bakanı Mikhailo Fedorov ise pek tereddüt etmedi. İsviçre’de düzenlenen konferansta Kyivstar, Vodafone ve Datagroup-Voila gibi bazı teknoloji şirketleriyle yeni bir anlaşma imzaladı. Savaş sırasında Ukrayna’yı büyük yeniliklerle tanıştırmak için ellerinde bir fırsat olduğunu söyledi. “Bu bir deney, bu bir devrim. Sizler, şirketleriniz ve tüm dünya için yeni bir fırsat!” dedi.

Bu örneklere baktığımızda Ukrayna’nın bulunduğu durumu daha iyi anlayabiliyoruz. Ukrayna yeni bir neoliberal laboratuvara dönüştürülme riskiyle karşı karşıya. Çalışma yasaları esnetiliyor, ülkenin toparlanma sürecinden kazanç elde etmek isteyen şirketlerin önü açılıyor.

Vladimir Putin ve başında olduğu mafya rejimi Ukrayna’ya savaş açtığından beri gerilim bir an olsun dinmedi. Birleşmiş Milletler (BM) verilerinde göre eylül ayı itibarıyla çatışmalarda 5 bin 300 sivil hayatını kaybetti. Krizden emekçiler de bilhassa olumsuz etkileniyor. Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre ülkedeki çalışma olanaklarının yüzde 30’u savaş dolayısıyla yitirildi. Tabii halen çalışabilenlerin hakları da savaş dolayısıyla kısıtlandı. Grev yasağı uygulanıyor ve işveren denetimleri neredeyse tamamıyla askıya alındı. Yani çalışma kanunu ihlallerini tespit etmek neredeyse imkânsız.

ÖNCE YATIRIMCI VE SERMAYE

Önceki başkan Poroşenko ülkeyi neoliberal yönde değiştirmeye zaten başlamıştı ve Zelenski’nin politikaları da pek farklılık göstermedi. Partisinin adı “Halkın Hizmetkârı” anlamına gelse de uyguladıkları politikalar öncelikle yatırımcılara ve sermayedarlara hizmet etti. Sağlık da dahil olmak üzere birçok sektörde peşi sıra reformlar hayata geçirildi.

Ukrayna’nın savaş sonrası dönemde neye benzeyeceğinin işaretleri yalnızca yeni yasalarda gizli değil. Temmuz ayında İsviçre’de düzenlenen Ukrayna İyileştirme Konferansı’nda bir dizi lider bir araya geldi. Almanya şansölyesi Olaf Scholz ve Fransız Devlet Başkanı Emmanuel Macron gibi önde gelen liderler Ukrayna konusunu Paris’te, konferanstan bağımsız biçimde tartışmayı tercih etseler de, savaş başından beri oluşturulan en büyük delegasyonun bu konferansta bir araya gelmiş olması dikkate değer bir gelişmeydi.

ÜÇ AŞAMALI PLAN

Çeşitli uluslararası şirketler de konferansa katılıyordu. Google gibi teknoloji şirketleri, Syngenta gibi tarım devleri, Trafigure gibi ticaret şirketleri, Mastercard gibi finansal hizmet sağlayıcıları, PricewaterhouseCoopers gibi danışmanlık şirketleri Ukrayna’nın onarım sürecini konuşmak için konferansa gelmişlerdi.

Tasarlanan planın üç aşaması var. Savaş esnasında doğrudan acil yardım sağlanması, hasar gören altyapının onarılması ve devletin reforme edilmesiyle uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilmesi. Planın tasarısında üç binden fazla uzmanın görev aldığı söyleniyor. İş dergisi Forbes’in konferanstan önce yayınladığı habere göre, sürece danışmanlık verenlerden biri de, Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile birlikte “tarihin son bulduğunu” öne süren Francis Fukuyama’ydı.

Planların ne gibi pratik sonuçları olacağını elektrik piyasasında, daha doğrusu nükleer enerji alanında atılan adımlarda görmek mümkün. Haziran 2022’de Ukrayna devletinin nükleer enerji otoritesi Energoatom ve ABD’li firma Westinghouse arasında bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre Westinghouse Ukrayna’da dokuz yeni nükleer reaktör inşa edecek ve Ukrayna’nın yakıt çubuğu ihtiyacını tek başına karşılayacak. Anlaşmanın amacı Ukrayna’nın nükleer enerji alanında Rusya’ya bağımlılığını azaltmak.

GÜVENLİK KAYGISI YOK

Ukrayna enerji bakanı Herman Haluşenko kullanılacak yeni teknoloji ile ilgili güvenlik kaygıları olmadığını, “ABD teknolojisinin Sovyetler tarafından geliştirilen nükleer santrallardan çok daha ileri” olduğunu, dolayısıyla reaktörlerde bir kaza yaşanma ihtimalinin neredeyse sıfır olduğunu söyledi. AB’ye nükleer enerji ihraç etmeyi önemsediğini de belirtmeyi unutmadı. “Amacım, enerji sektöründe geliştirilen en yeni teknolojilerin, deneysel bir laboratuvar olarak benimsenecek Ukrayna’da denenmesi” dedi.

SAVAŞ HALLERİNDE DAHİ

Jacobin için bir yazı kaleme alan Peter Korotaev, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı mücadele etme çabasında bir dizi neoliberal dogmaya bel bağladığını yazıyor. Hâlbuki savaş hallerinde devletler genellikle piyasaya “daha fazla devlet müdahalesi” içeren politikalar izlerler ve mücadeleye en fazla kaynağın aktarılmasını sağlamak için üretim süreçlerini kolektifleştirirler.

Ukrayna İyileştirme Konferansı’nda konuşan Altyapı Bakanı Oleksandır Kubrakov, savaştan önce değerlendirdikleri “demiryollarının özelleştirilmesi” meselesi sorulduğunda, “Demiryollarının devlete yakın kalması bana daha iyi görünüyor” dedi. Özel yol bakım şirketlerinin aksine, demiryollarının şu an için güvenilirliklerini kanıtladığını da sözlerini ekledi.

Fakat olup bitene bakılırsa bu tür tecrübeler Ukrayna hükümetinin planlarını değiştirmeyecek. Ülkenin bağımsızlık günü olan 24 Ağustos’ta “Avantaj Ukrayna” isimli bir kampanya başlatıldı ve İngiltere, ABD, Almanya gibi ülkelerde ilanlar verilerek büyük şirketler Ukrayna’ya yatırım yapmaya çağırıldı. Sarı-mavi arka plan üzerine basılan sloganda “Özgürüz. Güçlüyüz. İş Yapmaya Hazırız” satırları yer aldı.

Ukrayna’nın Rusya’ya karşı mücadelesi, demokratik bir ülkenin otoriter, milliyetçi ve gerici bir rejimle mücadelesi olarak görülebilir. Fakat ülke içindeki siyaset dengelerini gözetmek de önemli. Ukrayna’da hangi güçlerin galip geleceği bu eksende de tartışılabilir: Sendikalar ve toplumsal hareketler mi, ülkesini neoliberal bir laboratuvar olarak gören hükümet mi?

Savaşı batılı devletler ve Rusya arasında bir güç mücadelesi olarak basitleştiremeyiz. Ukrayna’daki ekonomik ve toplumsal koşulları tanımalı ve ülkede dayanışma kültürünü inşa eden, ilerici güçleri desteklemeliyiz. Bu argümanları Batılı hükümetlerin önüne de sermeliyiz ki Ukrayna’nın borçlarının affedilmesi, böylelikle “neoliberal reform” baskısının ortadan kaldırılması mümkün olsun.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak:
Jacobin’den kısaltılarak çevrilmiştir.