Rusçanın ağırlıkta olduğu kentte insanların artık Ukraynaca konuşmaya çalışmaları dikkat çekici. Milliyetçi rüzgâr kendisini önce dilde gösteriyor.

Ukrayna Zaporojya’dan izlenim: Milliyetçi rüzgâr kendisini dil üzerinden gösteriyor

İsmail DAYE

Savaşın 56’ncı günü de geride kalırken dün işgal sonrası ikinci kez bulunduğum Belinkaya’da köyünden Zaporojya’ya gittim. Şehrin girişinde demiryolu geçişi var. Orada daha önceden de trenin geçiş saatine denk gelince en fazla beş on dakika bir bekleme oluyordu. Bu kez girişe yaklaştığımızda uzun bir araba kuyruğu ile karşılaştık. Uzun süre bekleyip bir sürü barikatı geçtikten sonra askerlerin yol kontrollü yaptıklarını gördük. Barikat ve siperlerin çok fazlalaştıklarına da tanıklık ettik. Her şoför kimlik denetiminden geçirildi. Yolculara kimlik denetimi yapılmadı. Sonrasında bir Türk firmasının yaptığı köprüye yaklaştık. Çok yoğun silahlı asker denetiminden geçerek merkeze ulaştık.

İlk gözüme çarpan trafikteki rahatlamaydı. Ortalıkta fazla insan görmedim. Üç, beş saat zaman geçirdim tek bir siren sesi duymadım. Geçen gidişimdeki insanların yüzlerindeki tedirginliği bu kez görmedim. Sanki her şey yolundaymış gibi bir hava vardı. Resmi daireler açılmış. Bir önceki gittiğimde kapalı olan büyük bir alışveriş mağazası açıktı. İçeri girip biraz dolaştım. Allo adındaki telefon mağazası zinciri bütün ürünlerini kaldırmış ve kapatmıştı. Altın, gümüş gibi değerli malları satan dükkânlar da kapanmışlardı. Sadece eczaneler, telefon aksesuarı, bijuteri ya da buna benzer yerler açıktı. Açık restoran, kafeterya görmedim.

ÇARŞI-PAZARDA HALLER

Bir diğer dikkatimi çeken şey ise iki mağazanın önündeki yoğun insan kalabalığı oldu. Yaklaşarak ne olduğunu sordum insani yardım amacı ile dükkânda giyim dağıtıldığını söylediler. İçerisi çok dolu olduğu için içerdekilerin çıkmasına göre dışarıdan insan alıyorlardı. Ona karşın dışarıda çok fazla insan vardı. Her iki dükkân da eski adı Lenin olan kentin en işlek caddesindeydi.

Halk pazarını gezdim. Pazarda epey bir yer açıktı ama çok fazla bir hareketlilik yoktu. Bir diğer dikkatimi çeken şey ise pazar esnafının ve oradaki insanların aralarında Ukraynaca konuşmaya çalışmaları oldu. Özellikle bu konuşmayı birbirlerine göstermek istiyorlardı. Burada Ukrayna ve Rusça karışımı olan ortak bir dil yaratılmış adına da Surjik diyorlar. Bu durumu önceden gördüğüm için iki üç haftadır Ukraynaca çalışıyorum. Bir yılı aşkındır takip ettiğim internet üzerinden Rusça yayın yapan Korrespondent.net sitesi bile dün Ukraynaca yayına başladı. Buradaki milliyetçi rüzgâr kendisini öncelikle dil üzerinden yükseltti. Burasının Rus dilinin yoğun olarak konuşulduğu bir yer olduğunu daha önce söylemiştim.

Önceki gün Belinkaya’da öğleyin yardım dağıtılacağını öğrendim. Beklendim az sayıda yardıma muhtaçla karşılaşacağımdı. Heyhat daha dağıtım merkezine bir kaç yüz metre kala büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Belki beş yüze yakın kişi vardı. Bir sürü araba ve insan. Hiç beklemediğim bir durumdu. Uzaktan çekinerek birkaç fotoğraf çektim. Bir taksici beni gördü ve hemen uyardı. Bu fotoğraf olayı burada inanılmaz bir korku yaratıyor. Şehre giderken minibüsün içinde önümde oturan kadın telefonuna bakıyordu. Tam o sırada askerler denetim yapıyorlardı. Şoför kadını uyardı. Oysa ki kadının fotoğraf falan çektiği yoktu.

UZUN YARDIM KUYRUKLARI

Yardım alan kitlenin içine girdim ve epey bir bilgi aldım. Sonrasında kültür merkezinden bir yetkili ile konuşabilir miyim diye düşünerek yetkili ile konuştum. Milletvekilinin geleceğini ve yardım paketlerinin dağıtılacağı söylendi. Yardıma muhtaç, pasaportunu gösteren herkese onar kilo ağırlığında gıda dağıtıldı. Bu kez şansım yaver gitti bu yardımı alan ve yolda giden bir kadın elindeki paketini görüntüleyip görüntüleyemeyeceğimi sordum, görüntülemek de ne demek kadın gıda ürünleri ile birlikte çok güzel pozlar verdi. Pakette neler mi vardı; Bir kilo ayçiçeği yağı, ekmek, bulgur gibi gıda ürünleri. Kadın kendisini çok mutlu hissediyordu. Yanındaki kıza da öyle. Yoksulluğun, yoksulluğun gözü kör olsun.

Kentte karartma geceleri devam ediyor. Artık bizim için bu karatmalar normal bir şeye dönüştü. Arada da nehrin karşısından şiddetli patlama sesleri geliyor. Onlara da alıştık dersem yeridir. Patlamalar şu kapı pencereleri fazla sarsmasa kendimi daha iyi hissedeceğim.