Sevdenur Doğan Yolu Moskova’dan geçmiş iki edebiyatçı Nâzım Hikmet ve Ahmet Ümit’in hikâyesi ‘Merhaba Güzel Vatanım’ drama belgeseli ile ölümsüzleşiyor. Çekimleri devam eden projenin basın toplantısı dün Basın Müzesi’nde gerçekleştirildi. Filmin oyuncuları Serkan Altıntaş, Yetkin Dikinciler ve Pelin Batu ile beraber projenin yönetmeni Cengiz Özkarabekir de toplantıya katıldı. Senaryoda da imzası bulunan Ahmet Ümit ile […]

Ülkece çıkış süreci arıyoruz

Sevdenur Doğan

Yolu Moskova’dan geçmiş iki edebiyatçı Nâzım Hikmet ve Ahmet Ümit’in hikâyesi ‘Merhaba Güzel Vatanım’ drama belgeseli ile ölümsüzleşiyor.

Çekimleri devam eden projenin basın toplantısı dün Basın Müzesi’nde gerçekleştirildi. Filmin oyuncuları Serkan Altıntaş, Yetkin Dikinciler ve Pelin Batu ile beraber projenin yönetmeni Cengiz Özkarabekir de toplantıya katıldı. Senaryoda da imzası bulunan Ahmet Ümit ile toplantı sonrasında projeyi konuştuk.

• Proje, ilk senaryonuz mu?

Dizi senaryoları gibi başka senaryolar da yazdım. Bir Ses Böler Geceyi ile Sis ve Gece adlı iki romanım film oldu. Onların senaryolarını yazmadım ama katkıda bulundum, destek oldum. Bu anlamda ilk senaryom bu sayılır. Doğrudur

• Yazar olmanızın faydasını hissettiniz mi yoksa sizi betimlemelerde aşırıya kaçmanıza iten bir şey mi oldu?

Faydasını gördüm tabii. Çünkü polisiye roman yazarken diyaloglar yazıyorsun, burada da diyaloglar çok yoğun, kurgu çok önemli. İki yazarın hayatı iç içe geçiyor bu senaryoda, buluştukları noktalar var ve o nedenle kurgu çok çok önemli. O anlamda yazar olmak bu senaryoyu yazarken çok avantaj sağladı. Bir de tabi kendi hayatımı anlattığım için ve Nazım’ı çok iyi bildiğim için, bunların hepsi tabi çok büyük avantajlar sağladı

• Nazım Hikmet ile aranızda hep bir ilişki kuruyor muydunuz yoksa Moskova’ya gittikten sonra mı başladı?

Hep vardı. Zaten senaryo da biraz bunu anlatıyor. Daha çocukluktan itibaren Nazım Hikmet tanıdığım bir şair ve yazar, hayran olduğum birisi. 14 – 15 yaşlarımdan itibaren şiirlerini okuduğum hayatını merak ettiğim, hayranlık duyduğum bir yazar. Ama Moskova’ya gidince daha fazla yakınlık duymaya başladım. Çünkü o zaman karısı Vera sağdı, evine de gittim. Bir de orada tabi yalnızlık çekiyorsunuz dolayısıyla sığınacak manevi bir şey arıyorsunuz; Nazım o manevi sığınma merkezlerimden biriydi

• Hiç, bir filmde günümüze gelip kendinizi oynamayı düşündünüz mü?

Ben tanıtım yapıyorum filmde, yani anonslar yapıyorum. 10 tane anonsum var. İstanbul’da, Bursa’da; Nazım’ın hapis yattığı yerde, Antep’te; benim doğduğum yerde ve Moskova’da benim okuduğum okulda ve Nazım’ın okuduğu okulda ve Kızıl Meydan’da

• Filmi çekme fikri sadece Cengiz Özkarabekir’in teşvikiyle mi oldu yoksa o söylemeden de önce aklınızda böyle bir fikir var mıydı?

Cengiz önerdi, Cengiz yapalım dedi. Benim çok aklıma gelmez böyle şeyler çünkü asıl benim işim roman yazmak, hikâye yazmak, edebiyat. Film işi başka bir şey, asıl o Cengiz’in işi onun aklına geldi bunu yapalım abi diye. Ama ben çeşitlendirdim işte benim hikâyemi çekmek istiyordu. Benim hikâyem yerine Nazım’la ikimizi çekersek daha güzel olur dedim

• Filmin zamanlamasında ülkenin bulunduğu durumun etkisi var mı?

Biraz var tabi. Ülkemiz kritik bir aşamadan geçiyor, demokratikleşme süreci devam ediyor. Şu anı da bir çıkış süreci gibi görüyoruz.

O anlamda ‘Merhaba Güzel Vatanım’ aynı zamanda ülkemize, ülkemizin demokratik güçlerine, ülkemizin aydınlık geleceğine, ülkemizin hoşgörüsüne, insanların barışmış haline bir merhaba deme, özlemimiz ve isteğimiz oluyor.