Avrupa’da Türkiye kökenli diasporaya kulak verilirse otomatik bilgi değişimi mekanizmasının, sadece Türkiye ve Almanya arasında bir anlaşma olduğu hissine kapılmak mümkün. Peki gerçek durum ne?

Ülkelerarası Otomatik Bilgi Paylaşımı ne anlama geliyor?

Egehan Ünlü - Berlin

Otomatik bilgi değişimi, uluslararası vergi kaçakçılığıyla mücadelede bir devrim olarak nitelendiriliyor. Ekonomik ilişkilerin ülke sınırlarını tanımadığı bir dünyada, vergi dairelerinin sınır ötesi gelirlere erişememesi önemli bir sorun teşkil ediyor. Bu bir yandan ülkelerarası haksız vergi rekabetine yol açarken diğer yandan mukim ülkelerde gelir eşitsizliğine katkıda bulunuyor. Geçmişte genellikle bilateral anlaşmalara dayanan; talep üzerine veya düzensiz yapılan bilgi değişimleri ise uluslararası vergi kaçakçılığının önüne geçmekte yetersiz olarak görülüyordu.

Bu konuda yapılan son anlaşma, uluslararası işbirliğinin vergi kaçakçılığıyla mücadele konusunda artırılmasını amaçlıyor. Bilgilerin otomatik paylaşımının ise mükellefler nezdinde gönüllü olarak doğru beyanlar yapmak yönünde bir davranış değişikliğine yol açması bekleniyor. Örneğin Danimarka; 1000 mükellefe bilgi paylaşımının başladığını bildirmesinin sonra, önceki yıllarda gelirini bildirmeyen 440 kişinin gelirlerini kendiliğinden beyan etmesi bu yönde bir etkiye örnek.

BİLGİ PAYLAŞIMI STANDARDİZE EDİLDİ

Otomatik bilgi değişimi, düzenli aralıklarla gelirin elde edildiği kaynak ülkelerden, mukimi bulunulan ülkeye vergisel bilgilerin otomatik olarak aktarılmasını kapsıyor. Bu paylaşımın nasıl yapılacağını ise OECD’nin hazırladığı ve ilk kez 29 Ekim 2014’inde 51 ülke ve daha sonrasında daha bir çok ülke tarafından imzalanan ortak raporlama usul ve standartlarına (Common Reporting Standard - CRS) dair anlaşma belirliyor. Bu standartlara göre kaynak ülkelerdeki finans kuruluşları bilgileri ülke içindeki merkezi bir kuruma (gelir idareleri) iletiyor, bilgileri derleyen bu kurum ise bilgileri şifreleyerek partner ülkedeki merkezi kuruma iletiyor. Bu merkezi kurum da bilgileri çözümleyip eşleştirmesini gerçekleştirerek kendi maliye kurumlarına aktarıyor. Bilgiyi alan maliye kurumları da bu bilgileri kendi vergi hesaplamalarına dahil ederek gerekli soruşturmaları başlatıyorlar. Standartlar ise bu süreçlerin harmonizasyonunu içeriyor.

TÜRKİYE ANLAŞMAYI KABUL ETMESİNE RAĞMEN UYGULAMIYOR

Bu mekanizmanın temeli ilk kez 1988 yılında gündeme gelen ve son hali 2011’de yürürlüğe giren ‘’Vergi Konularında İdari Yardımlaşma Sözleşmesi’ne’’ dayanıyor. Ancak Türkiye anlaşmaları onaylamış ve iç hukukuna nakletmiş olsa da teknik sorunları ortaya koyarak otomatik bilgi paylaşımı kapsamında Almanya’ya bir paylaşımda henüz bulunmuyor. Alman basını ise bunun bir bahane olduğunu, Erdoğan Hükümeti’nin Almanya’da yasayan diasporayı karşına almamak için bilgi paylaşımını geciktirdiğini, vergi kaçıran yurttaşlarını korumayı amaçladığını iddia ediyor. Bu iddiaları soran FDP milletvekillerine ise Alman Hükümeti Mayıs ayında ‘’Federal Hükümet, bilgi paylaşımına engel gösterilen teknik sorunların, Türkiye tarafından 2020 yılının sonuna kadar ortadan kaldırılması beklentisini ortaya koydu“ cevabını vermişti.

ANLAŞMA HANGİ BİLGİLERİN AKTARILMASINI KAPSIYOR?

Anlaşma kapsamında; gelirlerin elde edildiği ülke, kişilerin finansal bilgilerini mukim olduğu ve böylece de temel vergi yükümlülüklerinin bulunduğu ülkeye, gelir sahiplerinin vatandaşlığına bakılmadan aktarıyor.

İsim, soy isim, vergi numarası, doğum yeri ve tarihi, ikamet adresi, hesap bilgileri gibi kimlik tespiti için gerekli verilerinin yanı sıra; yıl sonu hesap bakiyesi, faiz, temettü ve hesaptaki meblağ aracılığıyla elde edilen her türlü gelir de bu paylaşıma dahil. Her yılın Eylül ayında yapılması öngörülen aktarım ise doğrudan bir önceki yılı kapsayacak.

Mal ve mülkler ise otomatik paylaşıma doğrudan tabii değil. Ancak gayrimenkullerden elde edilen kira gibi gelirler hesap bakiyelerine yansıyacağından, gayrimenkul bilgilerinin de dolaylı olarak aktarılması söz konusu. Bunun dışında ülkeler arası mevcut bulunan bilateral anlaşmalar da kuvvetli şüphe durumlarında her türlü gayrimenkule ait bilgilerin paylaşımını da halen mümkün kılmakta.

OTOMATİK BİLGİ PAYLAŞIMININ SONUÇLARI

Türkiye’de elde edilen gelirler, Türkiye’de vergilendiriliyor, aynı gelirin farklı ülkelerde iki kere vergilendirilmesi çifte vergilendirilme anlaşmalarına aykırı bulunuyor. Ancak Almanya’da aynı gelir türlerine uygulanan Türkiye’den daha yüksek vergi oranları; bu gelirlerin Almanya’da da fark oranında vergilendirilmesini gerektiriyor. Bunun dışında Türkiye’deki gelirlerin, kişinin Almanya’da tabi olduğu vergi dilimini yükseltmesi de söz konusu (Steuerprogression). Almanya’da da birçok ülkede olduğu gibi, gelir arttıkça bu gelire uygulanan vergi oranı da artarak en üst gelir gruplarında %42’ye ulaşıyor.

Bu durum neticesinde de Almanya’da vergi yükümlülüğü bulunan ancak Türkiye‘de elde ettiği gelirleri Almanya‘da beyan etmeyenler için kayıp vergilerin faiziyle tahsili ve vergi kaçırmadan hukuki süreç başlatılması söz konusu. Bunun dışında sosyal yardım alanların Türkiye’deki gelirlerinin ve gayrimenkullerinin de dolaylı yoldan ortaya çıkması ihtimal dahilinde. Bu da dolandırıcılık suçlamasıyla açılacak davaları beraberinde getirebilir.

TÜRKİYE TAKTİKSEL HAREKET EDİYOR

Uluslararası baskılar sonucunda anlaşmalara taraf olan Türkiye’nin Almanya ile ilk bilgi paylaşımını ne zaman yapacağını kesin olarak söylemek zor, bu konuda herhangi kesin bir resmî açıklama da şu an yapılmış değil. Bilgi paylaşımı sadece bir önceki yılı kapsayacağından, Türkiye zaman kazanmaya çalışıyor gibi görünüyor. Ancak Alman maliyesinin ilk paylaşımlar yapıldıktan sonra şüpheli durumlarda 10 yıla kadar geri dönük soruşturma başlatması da muhtemel. Birçok avukat da yurtdışı gelirlerini bugüne kadar usulüne uygun olarak beyan etmemiş insanlara, ilk bilgi paylaşımı yapılmadan önce geçmişe dönük gelirleri kendi kendini ihbar (Selbstanzeige) yöntemiyle beyan etmelerini böylece de ‘cezai işlemlerden kurtulmalarını’ öneriyor.