Seçimleri darbe olarak niteleyen, ülkenin kaderiyle Erdoğan'ın kaderinin bir olduğunu iddia eden iktidar yetkililerinin tek dertleri memleketin geleceği bu düzenden aldıkları payı kaybetmemek. Devletleşen AKP’nin bütün unsurları bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da iktidarda olmanın getirdiği kaymağı yemek istiyorlar ve bunun için tehditler savurup korku yayıyorlar.

Ülkenin değil, rantın derdindeler
Seçim beyannamesini 11 Nisan’da açıklayan AKP’nin o tarihten beri söylemlerinin tamamı tehditkâr ve kutuplaştırıcı. (Fotoğraf: İletişim Başkanlığı)

Politika Servisi

Ülke tarihinin en kritik seçimlerinden olan 14 Mayıs seçimlerine yalnızca 11 gün kaldı. Seçim yaklaştıkça iktidar kanadının söylemlerinde de korkutma ve tehdit daha çok yer almaya başladı. Seçimlere “darbe” bile dediler. Son olarak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum önceki akşam katıldığı bir televizyon yayınında seçilemezlerse ülkenin bağımsızlığına darbe olacağını söyledi. Uçum “2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye’nin tam bağımsızlığına darbe olur. Bu başarılabilir mi, ayrı konu” ifadelerini kullandı. AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan ise AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ülkenin kaderinin birleştiğini iddia etti. Erdoğan ise dün Antalya’daki mitingde Millet İttifakı’na yüklenerek “Bunların derdi Türkiye’yi siyasetiyle, ekonomisiyle, savunmasıyla, diplomasisiyle yarım asır kendine gelemeyecek bir çukura itmektir” iddiasında bulundu.

AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan ise AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ülkenin kaderinin birleştiğini iddia etti.

İktidar yetkililerinin bu söylemleri ülkenin ikbali için gibi göstermeye çalışsalar da tam tersine kendi ikballeri için. 21 yılda devletleşen AKP ve Cumhur İttifakı içinde yer alan partiler 2010’dan itibaren tüm alanlarda kadrolaştı. Bürokrasiyi çift maaşlılar işgal etti. AKP’ye bu seçim öncesinde de destek açıklayan tarikat ve cemaatler sağlıktan eğitime her alanda kadrolaştı. HÜDA PAR’a yakın kişiler doğuda ve güneydoğuda birçok okulda müdür koltuğu kaptı. Üniversiteler AKP’nin arka bahçesi haline getirildi.

•TARİKATLARA ALAN AÇILDI: Seçim öncesi başta Menzil ve İsmailağa Cemaati olmak üzere iktidara destek açıkladı. Bu destek elbette ki tesadüf değil. AKP’nin iktidarda olduğu yıllar boyunca cemaatlere alan açıldı. Eğitimden sağlığa, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan yargıya, emniyetten orduya tüm alanlarda cemaatler kadrolaştı. Bunun yanında dinci vakıflara eğitimde kolaylıklar sağlandı. Adeta gölge bakanlıklar haline getirildi. Tarikatların neredeyse tamamı holdingleşti. Kendilerine açılan alanlarla ülkede bir odak oldular ve siyasete yön vermek istiyorlar. Depremlerin ardından bile enkaz başında "tövbe" ritüelleri düzenlediler.

•NEPOTİZM: AKP iktidarını en iyi özetleyen kavramlardan biri “akraba kayırmacılığı” anlamına da gelen nepotizm oldu. 21 yıl boyunca hep birilerinin akrabaları kamu kurumlarında kendilerine iş buldular. Bu durum başta AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapıldı. Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak uzun yıllar bakanlık yaptı. Durum bundan da ibaret değil. Örneğin depremlerin ardından oldukça tartışılan AFAD’da da durum buna benzer. AFAD Barınma Genel Müdürü Ahmet Nehar Poçan, Çevre Bakanı Murat Kurum'un kız kardeşinin eşi. AFAD Adıyaman İl Müdürü Osman Altuğ, AKP Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın kuzeni.  AFAD Kastamonu İl Müdürü Uğur Minder, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Minder’in yeğeni. Bu durum hemen hemen tüm kamu kurumları için de geçerli.

•ÇİFT MAAŞLILAR: AKP’li yıllarda en çok tartışılan konulardan biri de çift maaşlı bürokratlar oldu. Hem bakanlıklarda hem de diğer kamu kurumlarında çift maaşlı bürokratlar AKP’liler için sıradanlaştı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin aynı zamanda Halkbank Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunuyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı 1’inci Bölge Müdürü olan Serdar Yücel Sabiha Gökçen Havalimanı’nı işleten HEAŞ’ın da yönetiminde yer alıyor. İçişler Bakanı Yardımcısı İsmail Çataklı ve Gençlik ve Spor Bakanı Yardımcısı Sinan Aksu aynı zamanda Emlak Konut Yönetim Kurulu Üyesi.  Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi Zeynep Sakar ve Cumhurbaşkanlığı Özel Büro Müdürü Muhammed Çetin, Bereket Emeklilik’in; KYK Genel Müdürlüğü Öğrenci Hizmetleri Daire Başkanı Rüveyda Çiftçi ise geçen yıl Tarım Kredi Kooperatifleri iştiraki Bereket Sigorta’nın yönetim kuruluna atandı.

•YARGIDA KADROLAŞMA: AKP’nin en çok önem verdiği konulardan biri de yargıda kadrolaşma oldu. Özellikle 2010 Anayasa Değişikliği Referandumu’nun ardından yargının yapısı tamamen değiştirildi. AKP üyeleri hâkim ve savcı yapıldı. Örneğin Gezi davasına bakan hâkimlerden biri daha önce AKP’den aday adayı olmuştu. Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen İrfan Fidan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’yken Yargıtay üyeliğine seçildi. Yargıtay’da çok kısa bir süre görev yapan Fidan hemen Anayasa Mahkemesi üyesi olarak atandı. 2018 yılında atamaları yapılan hâkim ve savcıların 113’ünün AKP ile ilişkili olduğu iddia edilmişti. MHP de Cumhur İttifakı’na katıldıktan sonra yargıda kadrolaştı. 2020 yılındaki hâkim ve savcı atamalarında MHP’ye özel kontenjanlar ayrıldı. Eski MHP milletvekili ve MYK üyesi Mehmet Parsak’ın danışmanı Avukat Samet Karpuz, Kuşadası (Söke) Hâkimliği’ne getirildi.

•EĞİTİMDE ÖZEL SENDİKA: AKP eğitimde de kendi düzenini ve sistemini kurmak için çabaladı. İktidara verdiği desteği hiçbir zaman gizlemeyen Eğitim Bir-Sen üyeleri özellikle kollandı. Okul idarelerinin çoğunluğu bu sendikaya üye olan kişilere teslim edildi. Okul müdürlerinin yüzde 74’ü, müdür başyardımcılarının ise yüzde 67,6’sı Eğitim Bir-Sen üyesi. Onu da MHP’ye yakınlığıyla bilinen Türk Eğitim Sen takip etti. Müdürlerin yüzde 9’u, müdür başyardımcılarının ise yüzde 10,8’i Türk Eğitim Sen’lilerden oluştu. Atamalarda her zaman din kültürü ve ahlak bilgisine öncelik verildi ve AKP’ye yakın isimlerinden okullarda olması sağlandı. Ensar, TÜGVA ve İlim Yayma Cemiyeti gibi iktidarın arka bahçesi konumunda olan dinci vakıflar protokoller yoluyla eğitimde söz sahibi oldu.

•ÜNİVERSİTELER ARKA BAHÇE: 81 ilin tamamına üniversite açan AKP iktidarı yükseköğretimi arka bahçesi haline getirdi. KHK’ler ile akademisyenleri üniversitelerden uzaklaştıran AKP iktidarı tüm yükseköğretimi yandaşlarıyla doldurdu. Rektörlerin önemli bir kısmı AKP kurucuları ve eski milletvekilleri arasından atandı. Ülkenin en önemli üniversitelerinden Boğaziçi’ne bile AKP’li Melih Bulu rektör yapıldı.

•İHALELER: AKP’nin en çok üstünde durduğu konulardan biri de ihaleler oldu. Bu yolla yeni zenginler yaratıldı. Beşli çeteler ülkeyi tamamen talan etti. Kamu ihaleleri olağanüstü dönemlerde uygulanması gereken pazarlık usulüyle belli kişilere verildi. Sadece pazarlık yöntemiyle son 13 yılda 548,3 milyar TL’yi aşan ihalelere imza atıldı. Pazarlık yöntemiyle yapılan ihalelerde en çok harcama yapan kamu kurumları KGM, TOKİ ve Ulaştırma Bakanlığı oldu. İhalelerin aslan payını ise gözde şirketler aldı.

•MEDYA PATRONLARI: Basın özgürlüğü AKP iktidarı döneminde sadece bir kavram haline geldi. Muhalefete yönelik karalama kampanyaları yandaş basın eliyle yürütüldü ve yürütülmeye devam ediyor. TMSF eliyle muhalif birçok medyaya el konuldu. Örneğin 2007 yılına kadar Dinç Bilgin’e ati olan Sabah ATV grubu AKP’ye yakınlığıyla bilinen Çalık grubuna satıldı. Turkuvaz Medya, 2014’te Kalyon İnşaat’ı da bünyesinde barındıran Zirve Holding’e satıldı. 2000’li yıllara Doğan Holding bünyesinde giren ve Türkiye’de ana akım medya denince akla ilk gelen medya grubu olan Doğan Medya 2018’de tartışmalı biçimde 916 milyon dolara Demirören Holding’e satıldı. Bu patronlar da aldıkları ihalelerle yandaşlıklarının ödülünü aldı. 

***

TEHDİT EDİYORLAR KORKU YAYIYORLAR

AKP’lilerin seçim dönemindeki en çok başvurduğu yöntem halkı tehdit etmek ve korku yaymak oldu. Her söyleminde halkta korku yaratmaya çalışan AKP’lilerden bazı ifadeler şöyle:

•Süleyman Soylu: 15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da siyasi darbe girişimleridir. Bu kadar açık ve nettir. 14 Mayıs 2023, Batı'nın siyasi darbe girişimidir

•Binali Yıldırım: Bu seçim, işgalcilere karşı istiklal mücadelesi seçimidir. Bu seçim, PKK bölücü terör örgütünü, FETÖ terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışanlara karşı milli ve yerli liderin seçimidir, Türkiye'nin seçimidir.

•Numan Kurtulmuş: Sandıklar açıldığında il seçim kurullarındaki seçim sonuçları ilan edilinceye kadar, hiçbir arkadaşımız vazifesinden vazgeçmeyecek. Tabiri caizse, hiç kimse Uhud’daki dağını terk etmeyecek.

•Bekir Bozdağ: 14 Mayıs akşamı ya şampanya patlatıp sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb'ine hamdedenler olacak.