SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İşleyen, “Seçim günü manipülasyonlara kanmamalıyız. Hileyle ülkenin kaderine el koymalarına direneceğiz. 21 yıl mücadele ettik, şimdi sandıkları koruyacağız” diyor.

Ülkenin geleceğini gasp ettirmeyiz
BirGün Tv’nin sorularını yanıtlayan İşleyen, seçimi ilk turda bitirme çağrısı yaptı. (Fotoğraf: BirGün)

Sercan MERİÇ

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, 14 Mayıs seçimine saatler kala BirGün’e değerlendirmelerde bulundu. Toplumda tek adam rejiminin bitirilmesi için büyük bir kararlılık olduğunu kaydeden İşleyen, “Seçim zaferi kesinleşene kadar mücadele devam etmeli, sandıklara sahip çıkmalıyız” dedi. İşleyen, “SOL Parti’ye verilecek oy boşa mı gidecek?” sorusunu da yanıtlayarak, “Önümüzdeki dönem toplumsal mücadelenin güçlenmesi için SOL Parti’ye oy versinler” açıklamasını yaptı.

Muharrem İnce’nin adaylıktan ayrılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Son iki gün kala ülkedeki atmosfer ne?

Aslında bu seçimi bir süredir bir referandum olarak değerlendiriyoruz. Bir tarafta mevcut tek adam rejiminin devam etmesi var bir tarafta bunun ortadan kaldırılması noktası var. İki seçenekli bir referandum. Böylesi bir politika tüm toplumun kabul ettiği bir karar. Ezici bir çoğunluk kadınlar, emekçiler, ezilenler bu rejimden kurtulma noktasında birleşmiş durumda. İnce’nin çekilmesi bir önceki aşamada Akşener’in masadan ayrılıp geri dönmesi toplumdaki kararlılığın ve bunun etrafındaki güçlü mücadelenin ortaya çıkması bunun örneklerinden. Dolayısıyla bunun dışında kalan herkesin siyaset yapma alanı ve geleceğinin ortadan kalkacağı çok açık bir tablo var. Bunu sağlayan da esas olarak toplumdaki bu irade. İnce’nin çekilmesine ilişkin çok farklı spekülasyonlar yapılabilir ama esas olan ülkeyi bu saltanattan kurtaracak olan şey ezici çoğunluğun gösterdiği kararlılık. 21 yıldır muhalefet çok önemli kırılma noktalarında çok büyük hatalar yaptı. AKP’nin 21 yıl iktidarda kalabilmesi muhalefetten ona gelen destekler düzen siyasetlerinin izlediği yanlış politikalar gerekli yerlerde gösterilemeyen dirençler. Tüm bu noktalarda çok ciddi hatalar yapıldı ama bunun karşısında toplum her kritik aşamada direnmeye mücadele etmeye devam etti. Toplumun içindeki direniş gücünün oluşmuş olması siyaseti bu noktaya taşıdı. Birleşik ve çok geniş bir muhalefet cephesinin oluşmasının temelinde de bu var. Kim ki bu muhalefet cephesini bölmeye karşısına geçmeye kalkıyorsa siyaset sahnesinde ona yer kalmayacak kadar da bir reaksiyonla karşı karşıya kaldı. İnce’nin çekilmesi de bunun sonucu.

SOL Parti olarak BirGün’de yayımladığımız ilanda da İnce’ye çağrı yapmıştık. İkinci tura seçimi bırakmak iktidarın bugünlerde de mesajlarını verdiği bir kaosun parçası olmaktır. Dolayısıyla “15 gün sürecek kaosun, kötülüğün parçası olmayın. Çekilin!” demiştik. İlk turda bitmesinin önemine vurgu yapmıştık. İnce’nin çekilmesi de ilk turda bitmesinin imkânını açmış durumda. Ama seçim bitti havası içine girilmesi doğru değil ve riskli. Önümüzde seçim zaferi kesinleşene kadar sürecek zorlu bir mücadele var. Birincisi sandığa gideceğiz. İkincisi de oylarımıza sahip çıkacağız. Her türlü manipülasyona karşı birleşik dayanışma içerisinde mücadele edeceğiz ve sonunda beklediğimiz zaferi kazanacağız.

Önder İşleyen

Seçimden sonra bizi nasıl bir tablo bekliyor? Muhalefet sandığı korumak için ne yapmalı? 

Karşımızda sicili bozuk bir iktidar var. Bundan önce yaptıklarını deneyimlediğimiz bir iktidar var. Dolayısıyla bugün söyledikleri şeylerden 14 Mayıs’ta sahneye koyacaklarını ve neler yapabileceklerini görmüş oluyoruz.

Erdoğan bugün de dahil olmak üzere seçimin çeşitli aşamalarında bu halk size bu seçimi bırakmaz gibi cümleler kurdu Erzurum’da çok ciddi anlamda tertiplenmiş provokasyon gerçekleştirildi. Bunun yanı sıra çeşitli manipülasyonlara yönelik hazırlıklar olduğu bilgileri ifade ediliyor ve paylaşılıyor.

Bunların toplamının en önemli nedeni iktidar cephesi açısından şu; toplumdaki bu kararlılığın kırılmaya çalışıldığını söylememiz gerekir. Toplumdaki kararlılığı yaratılacak bir korku iklimi ile kırmaya çalışıyorlar. Bunun sonucunda da sandığa gitmeden ya da sandıklara sahip çıkmama gibi bir sonucun ortaya çıkmasını murat ettiklerini düşünüyoruz. Çünkü bu kararlılığın kırılması iktidar açısından çok önemli. Yapmak istediklerini yapabilmelerinin bir yolu var. Toplumdaki bu iradenin 14 Mayıs’a yansımaması ya da kısmen kırılması.

Muhalefet açısından değerlendirdiğinizde neler söylenebilir?

Geçtiğimiz seçimlerde muhalefet cephesinde de bu konularda ciddi yanlışlar, eksiklikler yapıldı. Bunlardan ders almak gerekir. Yapacakları şeyler belli. Veriyi gizlemek, veriyi manipüle etmek, verinin aktarımı konusunda çeşitli manipülasyonlar yapmak ve bunun içerisinde de kendilerine müdahale imkânları sağlamak. Bunları aslında biliyoruz. Buna karşı alınacak önlem çok zor değildir. Sandıkları hızlı takip etmek, asla çeşitli manipülasyonlardan yılmamak, muhalefet cephesi eliyle de bunları an be an topluma aktarmak ve bir direnç hattının o gün boyunca kurularak sonuna dek taşıyabilmek. İki örnek var, biri önceki Cumhurbaşkanlığı seçimi “Adam kazandı” cümlesiyle ünlenmişti. O gün ne doğru bir veri akışı gerçekleştirilebildi ne de o gün aslında muhtemelen ikinci tura kalmış bir seçim çeşitli baskılarla ilk turda bitirildi, ülke teslim alındı. İstanbul seçimindeki gibi bir direncin kurulabilmesi, doğru veri akışının sağlanabilmesi  ve bununla birlikte toplumun birleşik direncinin sokaklarda kurulabilmesi gerekiyor. Dolayısıyla bunu büyüterek ülke sathına yayarak yapabiliriz ve bunu başaracağız. Erdoğan “Bugün kazansanız da bu ülkeyi size bırakmayacağız” gibi bir şey demiş. Bu yaratılacak bir korku iklimini besleyecek bir cümle olabilir ama şunun bilinmesi gerekir; toplumun ezici çoğunluğu bu saltanatın karşısında kararlıdır. Öyle korkutarak, hileyle, zorbalıkla ülkenin kaderine el koyma girişimi karşısında bu toplum, bu ülkenin devrimcileri direnecek.

Bu saltanatın karşısındadır. Korkutarak, hileyle, zorbalıkla ülkenin kaderine el koyma girişimine halk direnecek, devrimciler direnecek. 14 Mayıs günü “Halep oradaysa arşın buradadır” diyeceğiz. Biz bu ülkenin gençlerinin kaderinin hile ve zorbalıkla gasp edilmesine karşı direneceğiz. Herkes bilsin ki büyük bir güç muhalefet cephesindedir. Çok kararlı bir direniş gücü muhalefet cephesinin etrafındadır. Kararlı bir şekilde birleşeceğiz ve kazanacağız.

21 yıldır mücadele ettik. Bunun sonucundaki o son günde de mücadele ederek kazanacağız. Buna bütün toplumun yürekten inanması gerekiyor. Kazanmaktan başka yol yok.

SOL Parti Kılıçdaroğu’na açık oy çağrısı yaptı. Ama aynı zamanda kendisine de oy istiyor. Sokakta nasıl bir reaksiyon alıyorsunuz?

Sokakta en çok karşılaştığımız iki soru var. Birincisi hangi sol sorusu. Biz de “sadece sol” diyoruz. İkincisi ise “oyumuz boşa mı gider” yaklaşımı, ona da “Hayır oyunuz mücadeleye gidecek” diyoruz. Bütün bir 21 yıl ve onun öncesi 50 boyunca devrimcilere verilen hiçbir desteğin boşa gitmediği her halde çok açık.

Türkiye’de bu seçimde baraj konuşu çok tartışılmıyor. Oysa bir iki seçim öncesi temel gündemlerden biriydi. Ama şimdi gündemde değil. O gün “barajı aşalım diyenler” bugün “baraj var oyunuz boşa gitmesin” diyerek yurttaşa çağrı yapıyor.

Baraj 12 Eylül darbesinin ortaya çıkardığı bir uygulama. Esas olarak devrimcilerin ülke siyasetinin etkin olmasının önünde bir tedbir olarak kondu. Bu tedbir cuntanın ve Evren’in tedbiriydi. Buradan geriye baktığımızda Kenan Evren bu girişiminde başarılı oldu diyebiliriz. Neredeyse 40 yılı geçti. 40 yıldır sürekli “baraj var oyumuz boşa gider” diye insanlar inandığı partiye oy vermek yerine düzenin çeşitli partilerine oy verdiler.

Sonunda 21 yıllık karanlığa çıkan bir Türkiye oldu, sağın her türlü fraksiyonu güçlendi ve devrimciler, sosyalistler, baraj sistemi altında zayıflatıldı. Sonunda da böylesi bir iktidar hem ülkeye el koydu hem de ülkenin tepesinden inmedi. 21 yıldır kimse bu parlamentoda bu rejime karşı esaslı bir direniş noktası söyleyebildi mi? Parlamentoda çeşitli konuşmalar yapılmıştır, etkilidir etkisizdir ama herhangi bir direnişin örgütlenebildiği görülmüş müdür? Biz nasıl yendik diye konuşurken aklımıza Cerratepe, tekel direnişi, 8 Mart’ta sokakları dolduran kadınlar, üniversiteler, fabrika önlerinde grev yapan işçilerin mücadelesi gelir ama parlamentodan hiçbir şey gelmez. Bu yüzden sadece 21 yılın mücadelesindeki başı dik duruş için değil. Esas olan önümüzdeki dönem haklarımızı kazanabilmemiz için örgütlü bir mücadeleye ihtiyaç var. Listelere baktığımızda AKP’nin bir önceki dönemine dönüş listesi var. Böylesi bir yapıyla emekçilerin, kadınların, gençlerin özgürlüklerinin ve haklarının kazanılmasının mümkün olmayacağını hepimiz görüyoruz. Ama ‘baraj var inanmasam da oraya mı vereyim’ diyor. Hayır, biz insanları inandığı partiye oy vermeye çağırıyoruz. Bu rejimin 21 yılda ortaya çıkardığı tahribatlar giderilecekse birkaç başlık söyleyeyim. Bütün bir sağlık sistemi çökmüş durumda. İnsanlar sağlığa ve eğitime erişim nasıl sağlayacak diye bakarsanız bütün ticarileştirmelere son verilmesi, özel hastane ve okulların kamulaştırılması gerekiyor. Bunu savunan millet ittifakı içerisinde kimse yok aksine bunun geliştirilmesini savunurlar. Mesela NATO üssü haritası yayımladık, Türkiye’de bildiğimiz 60 üs var. Bu üslerin kaldırılmasını, NATO’dan çıkılmasını isteyenler için seçenek biziz. Laikliğin güçlenmesi, tarikat ve cemaatlerin kapatılması için bu çizginin güçlenmesi gerekir. Dolayısıyla herkese çağrımız Evren barajının sınırlarını aşsınlar, inandıkları partiye oy versinler. Önümüzdeki dönem sokağın ve toplumsal mücadelenin güçlenmesine oy versinler. Denizlerin, Mahirlerin 50 yıllık mücadele geleneğini sürdüren SOL Parti’ye oy versinler. Yarınlarımız için mücadeleye oy versinler.