Uluslararası güçler, referandumdan neden korkuyor?

Patrick Cockburn

Kürt liderler, 25 Eylül’de Kürt yönetimi kontrolündeki Kuzey Irak bölgesinde gerçekleştirilecek bağımsızlık referandumunu ertelemeleri yönünde uluslararası camiadan yoğun baskı görüyor.

Dış güçler, IŞİD ve ilan ettiği ‘halifeliğin’ tam da yenilgiye uğratıldığı bir dönemde böylesi bir oylamanın yapılmasının Irak’ta ve komşu ülkelerde istiksarsızlığa neden olacağını düşünüyor. Ancak referandum çağrısı yapan Kürt lider Mesud Barzani ise oylamanın yapılacağını ve gelinen nokta itibariyle – yani Kürt milliyetçiliğini çok başarılı bir şekilde yeniden alevlendirmişken - bu konuda geri adım atmanın utandırıcı olacağını söylüyor.

“Barzani ve danışmanları İran ve Türkiye’den gelen tehditleri ciddiye almıyorlar çünkü ‘bunları daha önce de çok duyduk ve hiçbir şey olmadı’ diyorlar. Umarım haklı çıkarlar” diyor eski Kürt lider Ömer Şeyhmus.

BM, ABD, Birleşik Krallık, Fransa ile Almanya ve Bağdat’taki Irak hükümetinin yanısıra İran ve Türkiye gibi komşu ülkelerin de referanduma karşı çıktığının altını çizen Şeyhmus, Kürtlerin bölgesel ve uluslararası alanda izole edildikleri uyarısında bulunuyor ve Iraklı Kürtlerin 1975 yılında ABD ve İran tarafından Saddam Hüseyin karşısında uğratıldığı tarihi ihaneti de hatırlatarak Kürtlerin o dönem de müttefiksiz kaldıklarını belirtiyor.

Eleştirmenler Barzani’yi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi lideri ve Kürdistan Demokrat Partisi başkanı olarak yürüttüğü rollerini Kürt milliyetçiliğini kullanarak oylama aracılığıyla güvence altına alma çabasıyla suçluyor.

Barzani, geçmişten bu yana siyasi rakibi olan Kürdistan Vatansever Birliği içindeki zayıflık ve bölünmelerden de faydalanabilir çünkü Birlik, referanduma karşı çıktığı takdirde Kürtlerin özerklik hakkı için yüzyıldır uğruna mücadele edilen davaya da ihanet etmiş olarak görülecektir.

Ayrıca Barzani milliyetçilik kartını öne sürerek seçmenlerin dikkatini dağıtıyor ve IKBY’nin 2014 yılında merkezi hükümetin petrol gelirlerindeki payını kaybedip kendi petrol fiyatlarında düşüş yaşadığından bu yana içinde bulunduğu berbat ekonomik durumu arka plana atmış oluyor. Erbil, yanlarında paslanan kepçelerin öylece durduğu yarısı tamamlanmış bina inşaatlarıyla dolu ve kamu çalışanlarının maaşları ise aylardır ödenmiyor.

Referandum Irak Kürdistanı’ndaki siyasi manevralardan dolayı ortaya atılmış olsa dahi bugün bir hız yakaladı çünkü artık bölgedeki Kürtler kırmızı, beyaz, yeşil bayraklarının etrafında toplanmış durumda. IKBY kontrolündeki tüm bölgelerde büyük ve coşkulu halk mitingleri yapılıyor. Kürt siyaseti yorumcusu ve Irak’ın eski Kürt lideri Celal Talabani’nin eski genelkurmay başkanı Kamuran Karadaghi, “Barzani gerçek bir lider olduğunu gösterdi ve oylamanın iptal edilmesine yönelik baskıların karşısında dikildi” diyor ve Bağdat’taki siyasetçilerin ve yetkililerin geçmişte Kürtlerin Irak’tan ayrılacağı yönündeki tehditlerle dalga geçtiklerini hatırlatarak, artık durumun böyle olmadığını söylüyor.

Bağdat’taki yönetimin ‘referandumu Frankenstein gibi gösterip reddetmesinin’ hata olduğunu savunan Karadaghi bu reddedişin kaçınılmaz bir şekilde şiddet ve savaş getireceğini dile getiriyor. Bağdat yönetimi ve yabancı güçlerin bu aşırı tepkisinin sadece Kürtleri kızdırmaya ve provoke etmeye yarayacağını söylerken bu tepkiye örnek olarak da eski Irak başbakanı Nuri el-Maliki’nin geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamaları gösteriyor. El-Maliki referandumun iptal edilmesini talep etti ve ‘Irak’ın kuzeyinde ikinci bir İsrail yaratılmasına müsade etmeyeceğiz’ dedi.

Yarattığı tüm siyasi çalkalanmaya rağmen, referandum aslında Barzani’ye Irak’tan ayrılarak bağımsız bir Kürdistan devleti kurma yükümlülüğünü vermeyecek ancak en azından bu yönde atılacak olası bir adımın geniş bir kitle tarafından desteklendiğini göstermiş olacak. Britanya’da 2016 yılında gerçekleştirilen Bretix oylamasından çok farklı bir oylama olacak çünkü Kürt liderlerini Irak’tan kopmaya zorlamayacak.

Bu referandumun getireceği asıl net sonuç ise, referandum oylamasından 35 gün sonra 1 Kasım tarihinde yapılacak başkanlık ve parlamento seçimlerinde Barzani ve partisi KDP’ye güç kazandıracağıdır...

Erbil’deki IKBY yetkilileri bağımsızlığı pratiğe dökme yönünde somut bir zemin hazırlamış gibi görünmüyorlar. Bu da aslında 1991 yılında gerçekleşen Körfez Savaşı ve Kürt ayaklanmasının ardından Saddam Hüseyin’in ordusunun bölgeden çekilmesinden bu yana IKBY’nin ABD şemsiyesi altında siyasal ve askeri bir hüküm kazanarak zaten bağımsız bir devlet gibi hareket ediyor olmasından kaynaklı.

Kürt peşmergelerin 2003 yılında Saddam karşıtı koalisyona katılıp güneye doğru inerek Kerkük ve Musulu almasıyla bu durum daha da kökleşti. Peşmerge sonradan Musul’dan çekildi ancak Kerkük ve bu bölgedeki petrol yataklarından hiçbir zaman çıkmadı.

Referandumun ortaya çıkardığı sorunlar sadece Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık hakkıyla ilgili değil. Karar, çevredeki diğer sorunlu bölgeleri de kapsıyor ve bu bölgeler de sadece Kürtler değil Araplar ile Ezidi ve Hıristiyanların da dahil olduğu birçok azınlık grup yaşıyor. Bu sorun, Kerkük’teki petrol yatakları ve bölgenin etnik çeşitliliğinden dolayı her zaman kolay fitillenebilir bir sorun oldu. Kerkük büyük ve potansiyel olarak da sabırsızlanan bir Arap ve Türkmen toplulukları kitlesine sahip ve referandumun bu kitleler arasında siyasal hiddetin arttığı yönünde sinyaller alınıyor.

Bağdat’taki merkezi yönetim Kerkük’teki güçlü Kürt yönetici Necmettin Kerim’i görevden aldı ancak Kerim hâlâ makamını koruyor. Geçen pazartesi gecesi motorsikletli ve silahlı bir grup Türkmen partisinin ofisine ateş açtı ve ofis önündeki güvenlik görevlilerinin karşılık vermesi sonucu bu gruptan bir kişi öldü ve ikisi de yaralandı. Olayın birkaç saat sonrasında ise, öldürülen kişinin erkek kardeşinin de aralarında olduğu bir polis ekibi devriye gezmeye başlayarak başka bir Türkmen ofisine saldırıda bulundu. Bunlar küçük çatışmalar ancak özellikle de Şii militanlar Kürt yönetimindeki bölgelere geçerlerse çok daha büyüyebilecek potansiyeldeler.

Tartışma konusu olan tek şey Kerkük değil. IKBY Irak ordusunun kuzey Irak’taki yenilgisinden ve Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesinden faydalanarak kendi bölgesini yüzde 40 oranında genişletti ve uzlaşmazlık konusu olan bölgeleri ele geçirdi. IŞİD’in, ABD desteği ile yeniden canlanan bir Irak Ordusu tarafından yenilgiye uğratılmasıyla beraber Kürtlerin ele geçirdikleri bu bölgelere tutunmada zorluk yaşayacağı başından beri belliydi. Irak silahlı kuvvetlerinin Temmuz ayında Musul’u yeniden ele geçirmesinin ardından ve IŞİD’in Irak’ın siyasi gündemindeki öncelikli yerini kaybetsiyle beraber, uzlaşmazlık yaratan bölgelerle ilgili sorunlar zaten ön plana çıkmaya başlamıştı.

Bağdat referandumu ‘yasadışı’ ilan etti ve belirsiz de olsa askeri eylem tehditlerinde bulundu ancak Kürtler bu tehditleri görmezden geliyor ya da önemsemiyor. Buradaki tehlike şu: Irak Başbakanı Haydar el-Abadi, Kürtlerin eylemlerine karşı durmak için birşey yapmadığı takdirte IŞİD üzerinde kazanılan zaferin getirdiği siyasal faydaları kaybetme riskiyle karşılaşacağı endişesine kapılabilir.

Barzani önümüzdeki hafta gerçekleştirilecek referandumda büyük oranda bir ‘evet’ oyu çıkmasının ardından çok hareketli bir durum yaşanmayacağını, aksine Kürtler ile Irak merkezi yönetimi arasında yavaş ve dostane bir ayrılık sürecine girileceğini söylüyor. Bu söylediği gerçekleşebilir ancak kuzey Irak’ta o kadar çok etnik, mezhepsel, bölgesel ve uluslararası uzlaşmazlıklar mevcut ki tüm bu sorunların çözüldüğünü ya da şiddetten uzak tutulduğunu görmek düşük bir ihtimal olacak.

Independent’tan çeviren Burcu Gündoğan