Filistinli, İranlı ve Afganistanlı kadınlar 25 Kasım’a özgürlüklerini geri kazanmak için verdikleri büyük mücadeleyle giriyor. Ülkelerinde direnen kadınlar, “Kadın hakları, insan haklarıdır” dedi.

Umudumuz için mücadele ediyoruz

Deniz GÜNGÖR

Dünyanın pek çok ülkesinde kadınlar baskı, şiddet, ayrımcılık gibi birçok sorunla karşı karşıya. Özgürlükleri için mücadele etmeye devam ediyorlar. İran’da, Mahsa Amini’nin öldürülmesinin üzerinden tam 1 yıl geçti. Amini’nin  ölümünün ardından İran’da kadınlar, tüm baskılara rağmen mücadeleden hiç vazgeçmedi. Afganistan’da 2021’de ise yönetimi ele geçiren Taliban’ın ardından ülkede yaşanan gerici kısıtlamaların önü arkası kesilmedi. Binlerce kadının hakları elinden alınmaya devam ediyor. Köktendinci Taliban, ülkeyi karanlığa sürüklüyor. İsrail’in Filistin’e yönelik işgalinin ardından 49 gün geçerken bölgede birçok Filistinli yaşamını yitirdi. Kadınlar, öldürülme, sağlık hizmetlerine erişememe, şiddet gibi pek çok sorunla baş başa.

ÖZGÜRLÜK İÇİN

Taliban’ın yönetime geçmesinin ardından kadınlar için her şeyin değiştiğini vurgulayan kadın hakları aktivisti ve gazeteci Nilofar Ayoubi, “Kadınlar ciddi kısıtlamalar ve şiddetle karşı karşıya kalırken temel özgürlükleri de ellerinden alınıyor. Eğitim, istihdam ve sağlık hizmetlerine erişimleri engelleniyor. Baskıcı ve ayrımcı uygulamaları sürdüren Taliban'ın, kadın haklarına ‘saygı göstereceğine’ dair verdiği sözlerin boş olduğu kanıtlandı” dedi.

Afganistan'da kadınlara yönelik tutumlar ataerkil normlara ve geleneklere derinlemesine dayandığına dikkat çeken Ayoubi, şöyle konuştu: “Kadınlar erkeklerden daha aşağı ve ikincil olarak görülüyor. Hem aile içinde hem de toplum genelinde yaygın ayrımcılık ve şiddetle karşı karşıyalar. Bu baskıcı ortam, kadınların haklarını savunmalarını son derece zorlaştırıyor. Afgan bir kadın olmak özgürlüğünüz, seçimleriniz ve fırsatlarınız üzerinde sürekli engeller ve kısıtlamalarla karşılaşmak demek. Şiddet ve baskı korkusuyla yaşamak demek. Ancak Afgan kadınlar, dirençli ve hakları için mücadele etmeye, kendileri ve gelecek nesiller için daha iyi bir gelecek yaratmaya kararlı.” 

YORGUN SAVAŞÇILARIZ

Okumak istediğini söyleyen ve Afganistan’da yaşamaya devam eden 15 yaşındaki Madina M., “Taliban'ın iktidara geldiği ilk haftayı hatırlıyorum. Kız okullarını kapattılar. 
Daha sonra ise yavaş yavaş Afganistan'da kadınlar ve kızların tüm hakları yok edildi.
Taliban yönetimi ele geçirdikten sonra Afgan kadınları toplumdan tamamen dışlandı. Artık kadının yanında bir erkek olmadan dışarıya çıkması tamamen yasak” dedi. Afgan kadınlara yönelik zihinsel ve duygusal baskının ağırlığına dikkat çeken Madina M., “
Zorla evlilik, çocuk evliliği ve her gün yaşanan cinsel istismarlar… Yaşananlar sonucu birçok Afgan kız çocuğu ve kadınları intihar ediyor. Afganistan’da kadın olmayı anlatmamız istendiğinde bu soruya cevap vermek bizim için gerçekten zor. Çünkü Afganistan'da kadın olmak yorgun bir savaşçı olmaya benziyor. Afganistan'da kadın olmak suçtur ki Afgan kadınları ve kızları buna inanıyor” ifadelerini kullandı. 

Madina M. son olarak şunları aktardı: “Koşullar zorlaştığında ve hoşgörü imkânsız hale geldiğinde sakın vazgeçmeyin çünkü değişim noktası orası. Afgan kadınlar, her zaman denemekten ve mücadele etmekten vazgeçmediklerini gösteriyorlar. Taliban terör örgütü kadınların mağduriyetini her geçen gün artırıyor. Dünya Afgan kadınların durumuna sessiz kalmamalı. Burada yaşamak gerçekten çok zor. Afgan kadınlarının Taliban ile mücadele için dünyanın desteğine ihtiyacı var. Afganistan'da ve tüm dünyada kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması umuduyla…”

İranlı yazar ve araştırmacı Dr. Sepideh Darvishi “Devlet şiddetini deneyimlemenin bir sonraki adımı, yapılması ve yapılmaması gerekenlerin zihinsel baskısıdır. İranlı kadınlar diktatörlük rejimi altında yaşarken gece gündüz psikolojik şiddete maruz kalıyor. Bu hükümet insanların ilişkilerine, insanların hayatlarının en özel konularına da karışıyor, baskı ve şiddet kullanarak herkesi kontrol altına almaya çalışıyor” dedi. İranlı kadınların psikolojik şiddet altında yaşadığına dikkat çeken Darvishi, şunları söyledi: “Çevre ne kadar geleneksel olursa, aile içi şiddet de o kadar fazla olur. İran'da kadın olmak çok yorucu ve zor. İranlı kadınların herhangi bir sivil ve sosyal özgürlüğü yok. Her işi yapmak için, ailesinin erkeklerinden birinin izin almaları gerekir. Mutluluğu bilmiyoruz çünkü diktatörlük rejiminin elinde rehineyiz ve bu rejim mutluluğun ve özgürlüğün düşmanı.’’

KARANLIĞI DELELİM

Razan Abu Asker ise Filistinli kadınların çifte şiddete maruz kaldığını aktardı Asker, ‘‘Filistinli kadınlar, bir yandan İsrail işgali, öldürülme, tutuklama ve hedef alınma gibi çeşitli şekillerde şiddete maruz kalıyor. Sorunlar yalnızca barınma, ikamet, hareket özgürlüğü, sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik hizmetlerine erişimden mahrum bırakma gibi temel hakların ihlali ile bitmiyor. Saldırıların başlamasından bu yana pek çok kadın, hijyenik ped sıkıntısı, dükkanların ve eczanelerin kapanması, temizlik ve enfeksiyondan korunma için gerekli suyun bulunmaması nedeniyle regl kanamalarını geciktirmek için hormon hapları kullanmaya başladı’’ dedi.

Filistinli Ruba Odeh ise “Kadınlara karşı adaletsizlik olduğunun farkına varmalıyız. Kadınlar sağlık hizmetlerine erişim sağlayamıyorlar. Sadece güvenli tıbbi doğum şartlarına ve temel tıbbi malzemelere değil, tüm Gazze sivilleri gibi, bombalamalardan korunacak barınak bulmakta ve besine erişimde zorluk çekiyorlar. Özgürlük ve onur içinde yaşama sahip olma ve kendilerini güvende hissetme dış kontrol olmaksızın siyasi, sosyal ve ekonomik istikrar ışığında hayallerini gerçekleştirme yeteneğine sahip. Kendilerini güçlü ve güvende hissetmelerini sağlayan tüm feminist ve insan hakları ile karakterize edilmiş bağımsız bir devlete sahip olma hakkına sahipler” diye konuştu.