Umut her daim var
Son albümü Hayat Defteri ile müzikseverlerle buluşan sanatçı Şenay Lambaoğlu, “Umut hep var. İyiliğin karşılık bulduğu, güçlünün zayıfı ezmediği bir dünya hayal ediyorum” diyor.
Sercan MERİÇ
Müzisyen Şenay Lambaoğlu, beşinci albümü Hayat Defteri'nde dinleyicilerini uzun bir yolculuğa çıkarıyor. O yolculukta pandeminin etkisi, bir türlü aşamadığımız marazlar, kadın cinayetleri de var, Yunus Emre, Yaşar Kemal gibi edebiyatımızın kutup yıldızları ile geleceğe dair umut da...
Lambaoğlu, 8 şarkının yer aldığı albümde yeni arayışlara girişmekten de çekinmemiş. Daha cesur, daha özgün bir sound'un peşinde koşan müzisyen, diyalogların sertleştiği, birbirini anlamanın zorlaştığı günümüz dünyasına müziğiyle bir karşılık veriyor.
Lambaoğlu ile son albümünü konuştuk...
Beşinci albümünüz Hayat Defteri dinleyicilerle buluştu. Bu kez defterde nelere yer verdiniz?
Hayat Defteri albümü; içimde biriken öfke, kaygı, özlem ve isyanı anlatırken hiç azalmayan umudu da var etmeye çalıştığım bir dönemde hazırlandı. Çokça soru, çokça bilinmezlik onca kaygı, ve korkuya rağmen derinlerde korumaya çalıştığım tek şey yaşama olan o delice tutku oldu. Bu duyguyu şarkılarımda hep yer vermeye çalışıyorum. Her şarkı yazarı için kaleme aldığı hikayeler kendinden izler taşır. Yaşadığım, gördüğüm dinlediğim hikâyeler de beni besliyor, değiştiriyor, ilham veriyor. Hayat defterimde temize çektiğim çok şey. Dinleyen herkesin kendinden bir parça bulacağını düşünüyorum.
Bu albümde tepkilerimizin de sertleştiğine dair atıfta bulunduğunuzu söylüyorsunuz. Bu sertlik sizin müziğinize, beste yapma sürecinize nasıl etki etti?
“Hayat Defteri” pandemiyle birlikte yaşadığım tüm duygusal sürecin bir yansıması. Tüm olan bitenin içimde yarattığı tahribatı isyan ederek müzikle anlattım. Çünkü müzik susunca benim için dünya sustu. Evde üreterek yeni şarkılar yazarak var etmeye çalıştım kendimi. Müzik yapmak sadece bir meslek ve para kazanma yöntemi değil ki. Bir yaşam biçimi. Karanlığın içinde beliriveren o ışık nasıl aydınlatıyorsa geceyi müzik de en zor zamanlarda bana hep yol göstermiştir. Hayattaki varlık sebebimi sorguladığımda sıkıca sarıldığım ve şifalandığım şey müzik oluyor. Belki de yaşamın akışı içinde sabit tutabildiğim tek şey olduğundandır. “Hayat Defteri” beşinci albümüm. Her çalışmamda başka bir Şenay’la tanışsın istiyorum dinleyenlerim. Tekrara düşmekse en büyük korkum. Değişmek, gelişmek, söze dökülmemiş duygulara dokunmak istiyorum. Daha cesur ve zamanın ruhunu yansıtan şeyler var bu albümde. Ayrıştırılmadan, sınıflandırılmadan bir janr arayışındansa progresif bir bakış açısıyla hem kendimi hem de müziğimi yenileyerek özgürce müzik yapmaya çalışıyorum. Çünkü yaptığınız müziği bir şeylere uyumlamaya çalıştığınızda ödün vermeye başlıyorsunuz.
Yordun Beni Dünya'da Yaşar Kemal'e atıfla "Demirin tuncuna kaldım" diyorsunuz. "Olacak Olacak" şarkınızda Yunus Emre etkisi ortada. Edebiyatla müzik arasında kurduğunuz ilişkiyi öğrenebilir miyiz?
Kelimelerin gücüne inananlardanım ben de. Benim de hafızama kazınan birtakım sözler şarkılarımın içinde parlamaya başlıyor. Bu beni de şaşırtan ve heyecanlandıran bir durum. Coğrafyamızın en değerli hazinelerinden Yaşar Kemal ve Yunus Emre benim de beslendiğim kaynaklar arasında.
Edebiyatın zenginliklerini müziğin içinden çıkardığınızda ise geriye kurak bir toprak parçası kalacağı düşüncesindeyim. Müziğin içine söz girdiğinde anlatacak, düşündürecek, sarsacak, bizi bir parça değiştirecek şeyler olmalı. Müzik ve edebiyat ya da diğer sanat dallarında olsun sanatı üretenler eserlerinin kişinin duyularına dokunsun yaşamın anlamı konusunda da sorgulanmasına fırsat versin ister. Tüm sanat disiplinlerine yaklaştığımızda derinimizde kendimizi ve çevremizi buluruz. Bu yüzden bazı yazarlar, ozanlar müzisyenler bize toprağımızı, sokağımızı, pencere önümüzü hatırlatır.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NE ‘EYVAH’ ÇIKIŞI
Kadın cinayetleri ne yazık ki bir türlü bitmek bilmiyor. “Eyvah” şarkınızda da bu konuyu işliyorsunuz. Bu problemle ilgili şarkı yapmaya nasıl karar verdiniz? Sizce kadın cinayetlerini sona erdirmek nasıl mümkün olur?
“Eyvah” şarkım kadın cinayetlerine karşı yaktığım bir ağıt. Ülkemizin kanayan yarası kadın cinayetleri beni de her kadın gibi derinden etkiliyor. 2020 yılı raporuna göre 300 kadın öldürülmüş, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulunmuş mesela. Buna nasıl sessiz kalınabilir. Çocuk istismarı zaten başka bir acı. Özellikle pandemi döneminde bu rakamlar ciddi bir artış göstermiş durumda. Gidecek yeri olmayan, sığınacak bir yakını olmayan kadınların evde maruz kaldıkları şiddet ve ölüm. Bu konuda acil olarak başka ülkelerle de işbirliğine ihtiyacımız var. Ayrışmaya ve ayrılmaya değil. İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesi sanırım “Eyvah” şarkımın çıkış noktası oldu. Çocukların, kadınların ve hayvanların acı çekmediği bir dünya kuramadıkça insanlığımızdan utanmaya devam etmeliyiz. Satır aralarında baş harflerini okuduğunuz isimler. Sıradan ölüm haberlerine dönüşen hikâyeler. “Eyvah” diyorum bu sessizliğe.
Şarkılarınızda umutlu olmaya dair de sözlere denk geliyoruz. Gelecek adına siz umutlu musunuz? Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?
Umut hep var. Var olacak. Başka nasıl yaşar insan? İyiliğin karşılık bulduğu bir dünya hayal ediyorum. Güçlünün zayıfı ezmediği. Bilimin ve sanatın değerini bulduğu, üreten her kesimin hakkını alabildiği ve her anlamda eşit yaşam ve eğitim koşullarının sağlandığı bir dünyada yaşamak ütopya olmamalı. Doğanın, çocukların, kadınların ve hayvanların korunmak zorunda olmadığı bir yer var etmek bence mümkün.