AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, eleştiri oklarını CHP'ye çevirerek, "Dezenformasyon ortamında gerçekle yalanın ayırt edilemediği bir ortamda arsızların sesi çok çıkıyor. Siz hakikati bulmaya çalışırken onlar bulanık suda balık avlıyorlar" dedi.

Ünal'dan CHP'ye: Arsızların sesi çok çıkıyor

AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, anamuhalefet partisi CHP'nin Suriye-Irak tezkeresine "hayır" oyu vermesine tepki gösterdi. Ünal, "Kılıçdaroğlu çıktı dedi ki 'biz CHP olarak kendi topraklarımızda yabancı askerlerin postallarını istemiyoruz'. Bu tezkere zaten yurt dışı için verildi. Kendi topraklarımız ve yabancı askerlerle bir ilgisi yok ama şimdi biz bunun neresini düzeltelim. İşte bu dezenformasyon ortamında gerçekle yalanın ayırt edilemediği bir ortamda arsızların sesi çok çıkıyor. Siz hakikati bulmaya çalışırken onlar bulanık suda balık avlıyorlar" dedi.

Ünal, partisinin Muğla İl Başkanlığınca Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tek derdinin, Türk milletinin mücadelesi olduğunu söyledi.

AKP Grup Başkanvekili olarak dezenformasyonla mücadele kanununu çalıştıklarını belirten Ünal, "AB internet ortamına ilişkin iki temel kırmızı çizgi koydu. Birincisi terörle mücadele, ikincisi dezenformasyonla mücadele. Dezenformasyonun terör kadar tehlikeli olduğunun altını çizdi AB. Dezenformasyon tek başına yalan, karalama, itibar suçu değil. Dezenformasyon gerçekle yalanın ayırt edilemez hale gelmesidir. Bugün Türkiye'de öyle bir iklim oluşturdular ki Türkiye maalesef dezenformasyona maruz kalan ülkeler arasında birinci sırada. Türkiye'deki haberlerin yüzde 49'u dezenformasyon içeriyor." dedi.

Son olarak Suriye ve Irak tezkeresinin kabul edildiğini hatırlatan Ünal, 2019 yılında gelen ve kabul edilen tezkerenin tek bir kelimesinin değişmeden Meclis'e geldiğini kaydetti.

Tezkerenin Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve sınır güvenliğini sağlamak için sınır ötesinde terörün kaynağında kurutulması için gerektiğini iddia eden Ünal, "2019'da bu tezkereye evet diyen CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu 2021'de bu tezkereye hayır dedi. Çünkü HDP dedi ki '2023 seçimlerini düşünüyorsan eğer tezkereye hayır diyeceksin.' Bunlar da çıktılar, tezkereye hayır dediler. Bunu da dezenformatif hale getirdiler. Kılıçdaroğlu çıktı dedi ki 'biz CHP olarak kendi topraklarımızda yabancı askerlerin postallarını istemiyoruz'. Bu tezkere zaten yurt dışı için verildi. Kendi topraklarımız ve yabancı askerlerle bir ilgisi yok ama şimdi biz bunun neresini düzeltelim. İşte bu dezenformasyon ortamında gerçekle yalanın ayırt edilemediği bir ortamda arsızların sesi çok çıkıyor. Siz hakikati bulmaya çalışırken onlar bulanık suda balık avlıyorlar." diye konuştu.

Ünal, son dönemde AKP ile ilgili bir itibarsızlaştırma çalışması yürütüldüğüne savunarak, "Biz eğer bu ülkeyi tam bağımsız bir Türkiye haline dönüştüreceksek bunun derdini tasasını hissetmemiz gerekiyor. Öyle bir hava oluşturuyorlar ki biz sanki Türkiye'de bunca yıl hiçbir şey yapmamışız, taş üstüne taş koymamışız. Bunu dikili bir ağacı olmayan, taş üstüne taş koymayanlar söylüyor" dedi.

BÜYÜKELÇİ MESELESİ

Geçtiğimiz günlerde 10 büyükelçinin hukuk dersi vermeye kalkıştığını söyleyen Ünal, şöyle devam etti:

"Buradan onlara sormak lazım, siz demokrasi, insan hakları ve hukuk konusunda bu kadar hassassanız, dünyada her yıl milyonlarca çocuk, milyonlarca insan aç, mazlum ve ölümle yüz yüze geldiğinde bir kez olsun sesinizi çıkardınız mı? Siz 20 yıl boyunca Afganistan’da ne yaptınız? 20 yıl sonra Afganistan’dan ayrılırken, dünya görmek istemediği sahnelere şahit oldu. İnsanlar uçakların tekerlerinden düştü. Siz madem insanlığı ve insanlığın üzerinde yükseldiği değerleri, hakkı, adaleti, demokrasiyi, insan haklarını savunuyorsanız neden insanlar ölüyor? Neden insanlar zulüm altında? Neden Afrika sömürgeleştiriliyor? Bunun hesabını verin önce. Biz hiçbir zaman sömürgeci bir tavır takınmadık. Biz o kadar rahatız ki bizim tarihimizde ne bir soykırım, ne bir insanlık suçu, ne de bir sömürge bulamazsınız. Biz gittiğimiz her yere adalet götürdük. Osmanlı coğrafyasında, Osmanlı çekildiğinde her bir milletin kendi inancıyla, kendi diliyle, kültürüyle, folkloruyla Osmanlı tarafından korunduğunu görüyoruz. Çünkü Osmanlı insanların inançlarıyla, etnik yapılarıyla ilgilenmedi. İnancı gereği ‘dinde zorlama yoktur’ dedi ve insanları insan olarak görüp muhafaza etti. Emanet olarak gördü. Niye biz ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyoruz? Çünkü bizim asli görevimiz insanı yaşatmaktır."