KHK ile ihraç edildikten sonra aynı üniversitenin İletişim Fakültesi’ni kazanan akademisyen Cenk Yiğiter, üniversiteye kayıt yaptıramaması için yönetmelik değiştirilmesini “Darbe” olarak niteledi. Yiğiter, eğitimin temel hak olduğunun altını çizerek, “Temel haklar yalızca kanunla sınırlandırılabilir. Ankara Üniversitesi Senatosu ve Erkan İbiş eğitim hakkını sınırlandırarak, yasama yetkisini gasp ediyor. Bu darbe değil midir?” dedi

Üniversitede 'İbiş darbesi'

ÇAĞLAR BALLIKTAŞ - caglarbaliktas@birgun.net

Ankara Üniversitesi’ndeki görevinden KHK ile ihraç edilen akademisyen Cenk Yiğiter, üniversite sınavında başarılı olarak öğrenci kimliği ile üniversiteye geri dönmesinin yapılan yönetmelik değişikliği ile engellenmesini BirGün’e değerlendirdi.

Yiğiter, Erkan İbiş’le 2012’de rektör olarak göreve geldiğinden beri farklı şekillerde karşı karşıya geldiğini anlattı. İhraç edilmekle kalmayıp, 15 yıl boyunca öğrencisi ve akademisyeni olduğu okula girmesinin bile yasaklandığından yakınan Yiğiter, “Bunun üzerine ben de üniversite sınavına girerek, üniversiteye öğrenci olarak girmeye karar verdim” dedi.

“Benim için senatoyu toplamış”

LYS’den aldığı puanla Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girmeye hak kazandığını belirten Yiğiter, “ Bu olay üzerine İbiş’e bildirdim, ‘Lütfen hazırlıklarınızı tamamlayın, üniversiteye geri döndüm’ dedim. O da öyle gözüküyor ki hazırlıklarını tamamlamış. Çünkü üniversite senatosu çok elzem konularda dahi yazın toplayamazsınız, senato üyeleri tatilde olur, işleri olur ama nedense bu yaz toplanabilmişler. Yönetmeliği 8 Ağustos’ta açıklanacak olan LYS tercih sonuçlarına yetiştirebilmek için toplantı yapmışlar” dedi.

“Yönetmelikle Anayasa sınırlandırılıyor”

Yayımlanan yönetmelikle Anayasa’da temel hak olarak tanımlanan eğitim hakkının ortadan kaldırıldığını belirten Yiğiter, şunları söyledi:

“Anayasa der ki ‘yalnızca kanunla sınırlandırılabilir’, bunlar yönetmelikle sınırlandırıyorlar. Ankara Üniversitesi Senatosu ve Erkan İbiş yasama yetkisini gasp ediyor. Bu darbe değil mi? Ülkeyi İbişler Cuntası mı yönetiyor. Kaldı ki bizim ihraç edilmemiz KHK ile sağlandı. KHK’lerin üstündeki üç satırlık yazılarını Bakanlar Kurulu yazıyor. Altındaki yüzlerce sayfalık listeleri İbiş’ler hazırlıyorlar. Yasama yetkisi OHAL ile Meclis elinden alınarak, bürokratlara devredilmiş durumda.

Ayrıca Meclis temel hak ve özgülükleri sınırlayan böyle bir kanun yapsa bile, bu Anayasa’ya aykırıdır, Anayasa Mahkemesi iptal eder. Yani Meclis’in bile yapamayacağı şeyleri Erkan İbiş ve Senatosu yapabileceğini düşünüyor.”

“Yönetmeliğe ismimi yazsın, dava açmayacağım”

Kararı duyduğunda önce “İbiş kendini kepaze etti” diyerek eğlendiğini ancak sonra bunun birçok insanın yaşamını olumsuz etkileyeceğini fark ettiğini anlatan Yiğiter, “İbiş’e bir teklifim var. O yönetmeliğe benim ismimi yazsın. Diğer insanları mağdur edecek bu maddeyi çıkarsın. Mesele buysa eğer iptal davası açmayacağım ve kayıt da yaptırmayacağım” dedi.

“Ankara İbiş Üniversitesi kurulmuş”

Yiğiter, Rektör İbiş’in, yasada belirtilmeyen bir şeyi kimseye sormadan tek başına aldığı kararla uygulamaya kalkıştığını da belirterek, “Demek ki Ankara İbiş Üniversitesi kurulmuş, bu bağımsızlık ilan edilmiş anlamına gelir” diye konuştu.

“Ortaçağ cezalandırması”

KHK’ler ile ihraç edilenlerin bir yıldır sivil ölü haline getirildiğini söyleyen Yiğiter, şunları anlattı:

“Bu sivil ölüm şuradan başlıyor. Birincisi damgalandık ve bu dünyaya ilan edildi. Bana komşum sorabilir, berber sorabilir ‘Kardeşim sen hangi terör örgütüne mensupsun’ diye. Benim en temel haklarımdan birisi olan damgalanmama ve lekelenmeme hakkım sebep göstermeden ihlal edildi. Bu şu demek oluyor, ben artık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görülmüyorum. Terörist ilan edildiğim için özel sektörde de çalışamıyorum. Ben hukukçuyum, avukatlık mesleği yapayım diyorum. Staj başvurum reddediliyor. Sonra kamuoyu baskısı ile veriliyor ama avukatlık yapıp yapamayacağım söylenmiyor. Madem ki vatandaşlıktan çıkartıldım, yurt dışına gideyim başka yerde ekmeğimi arayayım, diyorum. Hayır, gidemezsin pasaportuna el koyduk, diyorlar. Tamam bari öğrenci olayım diyorum. Kendime yeni bir hayat kurayım belki bağımsız bir yönetmen olurum, diyorum. Hayır, KHK ile ihraç ettik seni Ankara Üniversitesine almıyoruz, diyorlar. Bu nedir? Demek ki ben vatandaş olmaktan değil insan olmaktan da çıkarılmışım. Benim bir ailem var, eşim var, üç yaşında bir kız çocuğum var. Kredi ile alınmış bir evim var ve ama bu ülkede benim yaşamama izin yok.

OHAL ile birlikte çıkarılan KHK sonucunda sivil ölüme mahkum edilme bir ortaçağ cezalandırma şekli. Ortaçağ’da devlet henüz merkezileşmesini tam tamamlamadığı için ‘sivil ölüm’ çözümü bulmuşlardır. Devlet ‘Cenk Yiğiter sivil ölüdür’ diye bildiri yayımlayarak, bu adamın kanı mubahtır demiş. Bunun sayesinde ise ilk illegal bir yaşam alanı oluşmaya başlıyor. İlk mafyalar ortaya çıkmaya başlıyor. Şu durumda bana mafya örgütü kurmaktan başka çare mi bırakıyorlar? Bazen espri ile ‘Bana KHK’li Cenk derler’ diyorum.”