Üreticilerin son yılların en çetin tarımsal kuraklık sezonunu yaşadığına dikkat çeken üreticiler girdi maliyetlerini artıran kuraklığa karşı sürdürülebilir tarım anlayışının geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Üreticinin tarımsal kuraklık sınavı

Nevzat Çağlar TÜFEKÇİ

Türkiye’nin büyük bölümünde yaşanan kuraklık sorunu her geçen yıl giderek artmaya devam ediyor. Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Merkez Birliği Genel Başkan Vekili ve Milas Süt Birliği Başkanı Ali İhsan Gezgin, kuraklığın et ve süt üretimine olan olumsuz etkileri hakkında açıklamalarda bulundu.

Sıcaklıkların mevsim normalleri dışında seyretmesiyle birlikte kış aylarında daha önce görülmemiş şiddette sel, hortum gibi doğa olaylarının yaşandığını söyleyen Gezgin, yaz aylarında ise geçen yıl ülke genelinde olduğu gibi günlerce süren orman yangınlarıyla karşı karşıya kalındığını ifade etti.

Yaşanan tüm olumsuzlukların tarım ve hayvancılığı direkt etkilediğini belirten Gezgin, “Bir yılda yağacak yağmur iki saatte yağdı. Yağmur sele dönüşüp, zarar verdi. Ekili alanlar sular altında kaldı. Yazın ise orman ve zirai alan yangınları üreticilerimizin belini büktü. Aşırı sıcaklık artışı ise yem üretimi için gerçekleştirilen tarım faaliyetlerini çok olumsuz etkiledi. Tüm bu olumsuzluklar temel tüketim gıdalarından olan süt ve et üretimini düşürdü” dedi.

GİRDİLER YÜKSEK

Gezgin, 3 bin üyeyle günde 200 ton süt üretimi yapan Milas Süt Birliği üyelerinin, kurak tarım sezonunda yaşadıkları hakkında şunları kaydetti:
“Süt üretmek için en büyük girdi kalemini yem oluşturuyor. Bu anlamda üreticilerimiz, maliyetlerini düşürmek ve hayvancılıkta, süt üretiminde kalite ve verimi korumak için yeşil ot ve kaba yem üretiminin büyük bir bölümünü tarlalarında kendileri gerçekleştiriyor. Son yıllarda etkili olan kuraklık sebebiyle üreticilerimizin yem bitkisi üretimlerinde verim ve kalite düşüşleri yaşıyoruz. Mesela bölgemizde yem bitkisi olarak kullandığımız mısır üretim alanlarında yeterince sulama yapılamadı, üreticilerimiz kuraklık nedeniyle erken hasat yapmak zorunda kaldılar. Tarlalara ekilen yem bitkilerinde sulama imkânı olan yerlerde bile aşırı sıcaklıklar sebebiyle ürünlerde rekolte kayıplarıyla karşı karşıya kalındı. Birçok üreticimiz mazot, elektrik, tohum ve en önemlisi büyük emekler harcayarak yem bitkisi ekimi yaptıkları alanlardan, bekledikleri verimi alamadılar. Ürünlerimizdeki rekolte kayıplarının her yıl daha da arttığını gözlemliyoruz.”

Yem bitkisi üretimindeki kuraklığa, sıcaklık artışlarına bağlı verim kaybının, üreticilerin üretim maliyetlerini ciddi oranda artırdığına işaret eden Gezgin, “Hayvanları için yeterli yem bitkisini üretemeyen üreticilerimiz, daha fazla maliyetle yem almak zorunda kaldı. Üreticilerimiz, genel maliyetler de artınca, üretimin sürdürülebilir olmaması sebebiyle hayvancılıktan geçinemez hale geldi. Bu kuraklık, iklim değişikliği bu şekilde devam ederse süt ve et üretimi başta olmak üzere diğer tarımsal gıdalarda da ihtiyaç olan üretimin gerçekleştirilmesi oldukça zor gözüküyor” diye konuştu.

TEDBİR ALINMALI

Gezgin, kuraklığa karşı yapılması gereken öneriler konusunda da şunları söyledi:

“Öncelikle insanlık olarak yaşam kaynağı olan suyun öneminin bilincine bir an önce vararak, suyumuzu verimli bir şekilde kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor. Bir litre süt, 1 kilo et üretilirken ne tür kaynakların kullanıldığını, ne emekler verildiğini unutmamamız gerekiyor. Gıda üretiminin sekteye uğramaması için planlanan ya da ihtiyaç duyulan ve uygun görülen yerlere yapılan baraj, gölet, dere yatağı bentleri, kapalı sulama kanalı çalışmalarının artırılması sağlanmalı. Kuraklığa karşı üretim pratiklerimiz mecburi şekilde değişikliğe uğruyor. Yem maliyetlerinin düşürülmesi, üretimin doğaya en az zararla yapılabilmesi, hayvan refahının, verimin ve kalitenin yakalanabilmesi, doğal yaşamın korunabilmesi için sürdürülebilir tarımın olmazsa olmazı olan mera ve çayırların önemini gündemde tutmalıyız. Bu anlamda mera ve çayırların öncelikle korunması, ıslah edilmesi ve bu doğal üretim alanlarının uygun kiralama koşullarıyla üreticilerimizin daha yaygın bir şekilde kullanmaları sağlanmalıdır.”