Tablo vahim gibi gözükse de, küçük yaştan itibaren çocuklara özellikle yaratıcı okuma ve yazma becerileri kazandırarak düşünme becerilerini geliştirmelerine destek olabiliriz

Varım, öyleyse düşünüyor muyum?

Cemre Soysal - Psikolog

Descartes, “Düşünüyorum, öyleyse varım” derken yaşadığı çağa ve sonraki çağlara müthiş bir ilham vermişti. Verdiği ilham sonraki dönemlerin sadece düşünce hayatına değil, varoluş nedenlerine dahi tesir etti.
Peki düşünme sürecinde nelere ihtiyaç vardı? Descartes dört tane kuralı temele oturtmuştu:

1. Açık seçik ve belirgin fikirler dışında hiçbir şeyi kabul etmemek

2. Her sorunu, çözümü için gerekli sayıda parçalara ayırmak

3. Düşünceleri basitten karmaşığa doğru sıralamak

4. Gözden kaçmış bir şey olup olmadığını sürekli kontrol etmek

Bunları yapabilmek için düşünmekten, sorgulamaktan ve denemekten korkmamak gerekiyordu.
Son zamanlarda çocuklarla yaptığım çalışmalarda dikkatimi çeken konu, onların bu dört prensipten ciddi şekilde uzaklaşmış olduklarıydı. Adeta bir düşünme tembelliği içinde, sadece sunulan bilgiyle yetinen ve mümkünse sunulacak bilginin olabildiğince kısa formül halinde verilmesini beklentileyen bir nesil gümbür gümbür geliyor!

Formül fanatikliğinin nedenleri üzerine düşünmeye başladığımda bir görüntü gözümün önünde beliriverdi: Üniversite sınavlarına hazırlanırken çözdüğümüz test kitapları! Her konunun ortasında, sonunda siyah kalın bir dikdörtgenle çerçevelenmiş, yanında ya bir ampul ya bir yıldızla da süslenmiş kutucuklar. “Bu kadar anlattığımız konuyu boşver, formülü tut yeter” diyen sözde öğrenmeyi kolaylaştırıcı özetler.

Sadece testlere gelince mi rölantiye aldık düşünmeyi diye hatırlamaya çalışırken ilkokulda dört işlemi anlatırlarken söylenenler geldi bir anda aklıma: “Artıyor derse toplama, azalıyor derse çıkarma yapacaksınız.”

Çocuğuna ders çalıştıran bir ebeveyn geldi sonra gözümün önüne. Soruyu çözmek için teker teker elmaları çizen çocuğa “bırak şimdi resim yapmayı, soruyu çöz!” komutunu alan çocuğun defterinde yarım kalan boynu bükük elmaların çocukta yarattığı kırıklığını gördüm. Oysa çocuk anlamak için somutlaştırmaya çalışıyordu okuduklarını. Toplama işlemi karmaşıktı; ama elmalar basitti işte...

Yetmedi bunları hatırlamak. Tarih derslerinde tek bir bakış açısından aktarılan bilgilerle sahte karşılaştırma sorularının sorulduğunu hatırladım. Tarih atlasına bakıp orduların nereden nereye gittiğini hafızasına yerleştirmeye çalışırken öğretmeni tarafından “kaytarmakla” itham edilen öğrenciyi. Öğretmenin anlattıklarına zıt düşen bir soru soran çocuğun “çıkıntı” diye mimlendiğini, peki şöyle olsaydı ne olurdu diye soran çocuğun “amma detaycısın” diye susturulduğunu…

Sonra anladım neden düşünmekten uzaklaştığımızı. Davranışların artması için olumlu geribildirimler almaya ihtiyacımız vardır. Düşünmek de bir davranıştır. Ve ne yazık ki bu davranış ödüllendirilmediğinden, davranış için uygun alan yaratılmamaktadır. Düşünün ki bir çocuğa hadi depar at ve koşabildiğin kadar hızlı koş demenize rağmen ona 10 metrekare bir oda veriyorsunuz.

Yapıldığı senelerde oldukça çarpıcı sonuçların ortaya çıktığı Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı, PISA’nın değerlendirmelerine baktığımızda ne yazık ki eleştirel düşünme, hipotez kurma, birden fazla metinden elde ettiği bilgilerle bir bütün oluşturma gibi becerilerde ülke gençlerimizin dünyanın gerisinde kaldığını görüyoruz. Özellikle okuma becerilerinde beklenen gelişmeyi gösteremeyen bireylerin düşünme becerilerinin akıbeti şüphe uyandırmaktadır. Kitap okumanın iyi bir alışkanlık olduğunu biliyoruz ama çocuklara kitap okumaktan nasıl keyif alabileceklerini öğretmezsek okul hayatları bittiğinde kitapla ilişkileri de bitme seviyesine gelir. Bugün biliyoruz ki okur yazarlık yalnızca harfleri bir araya getirerek sesler çıkartmak değil, okunanı kavrama becerisine sahip olmaktır.

Tablo vahim gibi gözükse de, küçük yaştan itibaren çocuklara özellikle yaratıcı okuma ve yazma becerileri kazandırarak düşünme becerilerini geliştirmelerine destek olabiliriz.

Çocuklarınızın düşünerek var olmalarını istiyorsanız onlara geniş alanlar yaratın. Sorgulamalarına, öğrendiklerini hayatın içinden örneklerle pekiştirmelerine izin verin. Ve en önemlisi her şeyi onların adına düşünmeyi bırakın. Bırakın ki, düşünerek varolmanın bedensel, zihinsel ve duygusal gücünü hissetsinler.