Kasım ayında Utrecht’te düzenlenen Le Guess Who? Festivali’nin headliner’ı olan Selda Bağcan ve yeni projesi Selda feat. Boom Pam’ın ilk Avrupa sınavından notlar

Ve Selda Bağcan...

James Hakan Dedeoğlu - soundworker@gmail.com

Hollanda, Utrecht’in kalbindeki muazzam konser binası Tivoli Vredenburg’dayız... Bu yıl sanatçı listesiyle Avrupa çapında büyük bir heyecan dalgasına sebep olan Le Guess Who? Festivali için buradayız. Aynı günün sabahında benim TSU! projemle sahne aldığım festivalin kapanışınıysa Grup Ses Beats olarak tanıdığımız Koray yapacak. İçinde bulunduğumuz binanın girişini ise Aylin Güngör’ün çektiği, İstanbul’a yolu düşmüş yabancı müzisyenlerin fotoğraflarından oluşan ‘Oturduğum Yerden’ kitabının sergisi süslüyor. Az önce de Baba Zula, festivalin ana sahnesi olan ve Tivoli Vredenburg’un, tanınmış 5 mimar tarafından tasarlanmış 5 farklı salonundan biri olan ‘Ronda’da yaklaşık bin kişiyi mest etti...

Şimdi ise salon giderek kalabalıklaşıyor. Heyecanlı bir bekleyiş var. Zira 4 günlük festivalin maratonunun sonuna gelinmiş ve festivalin kapanışını yapacak olan Selda Bağcan için nefesler tutulmuş durumda.

SELDA'YA BÜYÜK İLGİ
Selda Bağcan’ın kapanış performansıyla domine ettiği Le Guess Who? Festivali, yanlışlık olmasın, bir Türk müziği festivali değil, aksine Einsturzende Neubauten, Swans, Autechre, Bonnie Prince Billy, St.Vincent, Tuneyards gibi isimlerin ağırlıkta olduğu, indie müziği merkezine alan ama diğer türlere de mümkün olduğunca yer veren eklektik bir festival. Ama bu yıl Türkiye’den sanatçılar için ayrı bir parantez açılmış. İşin ilginç tarafı ise, Selda’nın sahne alacağı mekânın büyük çoğunluğunu Avrupa’nın çeşitli yerlerinden ve hatta Amerika’dan gelmiş olan Selda sevdalısı Batılıların doldurmuş olması. Elbette, bunun belli sebepleri var. 70’lerde yayınlamış olduğu albümlerin meraklı ve işin ehli plakçı ve DJ’ler tarafından Batı’da yepyeni bir nesle ulaşmış olması ve bu yeni kitlenin Selda’nın sesine, müziğine, gönlüne fena halde kaptırmış olması en büyük sebepler. Selda’nın müziğine olan sevgi ve ilgiyi, Batı’da kafayı uzattığınız hemen hemen her plak dükkânında albümlerine rastlayarak anlayabilirsiniz. Öyle ki, Utrecht’te bulunduğumuz sırada gerçekleşen, Avrupa’nın en büyük plak fuarında eski ve orijinal Selda 45’liklerinin 50-60 avrolardan alıcı bulduğuna da bizzat şahit olduk. Hal böyleyken, Selda’nın, ağırlıklı yabancı seyircilerin olduğu bir ‘indie’ festivalinde, arkasına İsrailli sörf rock topluluğu Boom Pam’i alarak, eski parçalarını, daha rock formatında, 70’lerdeki kıvamında seslendirecek olması salona tarifi zor bir elektrik yaymış durumda. Ve bu elektrik seyircileri, festivali düzenleyenleri, festivalde sahne almış olan diğer grupları, sahne arkasında bekleyen bizleri ve Selda’nın ekibini de etkisi altına almış durumda. Günün erken saatlerinde aynı sahnede çalmış olan Tuneyards grubu da bu hissini sahneye taşıyarak “Bu akşam bu salonda Selda çalacak! O kadar heyecanlıyız ki” diyerek başlamıştı konserine.

SABAHA KADAR SÖYLERDİM
Selda’dan önce sahneye çıkıp, kendi besteleriyle geceye intro yapan Boom Pam’in gitarist ve vokalisti Uri birkaç parçanın ardından, verilen sessizliği, mikrofona yaklaşarak bozuyor: “Ve Selda Bağcan...” ardından ‘Yaz Gazeteci Yaz’ın ilk akorları salonda tınlamaya başlıyor. İlk parçayla birlikte Tivoli Vredenburg’da yaşanan coşku ve duygu selinin tarifi zor. Neredeyse hiç değişmemiş, 40 yıl önceki kadar içten, zamana meydan okuyan emsalsiz ses bir bir gönülleri fethediyor. ‘Yuh Yuh’, ‘İnce İnce’ ve ‘Yaylalar’ gibi eski hitler peşi sıra geldikçe zaman, mekân, ırk, millet gibi kavramlar anlamlarını yitiriyor. 70’lerde kariyerinde ilk kez sahne aldığı Ankara’daki Beethoven gece kulübünde mi, yoksa 80’lerde çıktığı Glastonbury Festivali’nde mi, yoksa Utrecht’de mi izliyoruz Selda’yı şu an? Salondakiler sözleri anlıyor mu? Anlamıyorsa nasıl böylesine kendilerinden geçiyorlar, ya da neden gözleri doluyor? Bunun tek açıklaması Selda’nın sesi gibi kendisinin de benzersiz bir sanatçı olmasında, müziğini hâlâ sırtını sınırlara ve kaygılara yaslamadan icra edebilmesinde ve bu sayede herkesi birleştirebilmesinde yatıyor. Sözleri anlayabilen bizler için ise; bu şarkıların sözleri ve ruhu belki de hiç bu kadar anlamlı, gerekli ve yerinde olmamıştı. Konserini seyircinin inatçı ve kulakları sağır eden alkışlarıyla üç defa bis yaparak tamamlayan Selda Bağcan’ın sahneden indikten sonraki ilk sözleri de “Sabaha kadar söylerdim ben” oluyor... Evet, söylerdi ve o salon sabaha kadar da boşalmazdı.

Görünen o ki, Selda feat. Boom Pam Türkiye dışında, bambaşka bir nesli ve kulakları fethetmeye devam edecek. Selda Bağcan bu projesiyle Türkiye’de sahne alır mı, bilinmez. Ama aslında herkesten çok bizim bu parçalara ve onların ruhuna ihtiyacımız var.